Kaybedilen Zaman

By Dawn-8

1.3M 85.8K 11.9K

Yıllardır ölü olduğu iddia edilen kızlarının yaşadığını öğrenen bir aile, kızlarını haftanın iki günü evlerin... More

Tanıtım
1.
2.
3.
4.
5.
6.
7.
8.
10.
11.
12.
13.
14.
15.
16.
17.
18.
19.
20.
21.
22.
23.
24.
25.
26.
27.
28.
29.
30.
31.
32.
33.
34.
35.
36.
37.
38.
39.
40.
41.
42.
43.
44.
45.
46.
47.
48.
49.
50.
51.
52.
53.
54.
55.
56.
57.
58.
59.
60.
61.
62.
63.
64.
65.
66.
67.
68.
69.
70.
71.
72.
73.
Final
Özel bölüm-1
Özel bölüm-2
Özel bölüm-3
Özel bölüm-4
Maral ve Toprak

9.

28.9K 1.5K 109
By Dawn-8

İyi okumalar. Umarım beğenirsiniz.
________

Bulunduğum yere bakarken dolu gözlerimi kırpıştırdım. "Hayatını çaldığım için özür dilerim. Abilerini, anne ve babanı da. Şu an nasılsın bilmiyorum. Ama ben burada iyiyim. Yani iyi olmaya çalışıyorum."

Kuruyan boğazımın geçmesi için öksürdüm. Burada olmak ne zamandan beri aklımdaydı.

"Beni senden başka kimse anlayamaz Maral. Kendimi hiçbir yere ait hissedemiyorum. İki aile arasında sıkışıp kalmış gibiyim. Ne o taraftayım, ne de bu tarafta." Elimle yanağımdaki yaşı sildim ve toprağa suyu döktüm.

"Sabah annem ve babamla da konuştum. Daha doğrusu senin anne ve baban...Orada mutlu olmanız için dua edeceğim."

Çiçeklerin kenarındaki dalları aldım. Küçük mezarı görmek içimi parçalıyordu. "Bundan sonra hem kendim, hem de senin için yaşayacağım. Tabi becerebilirsem." Deyip güldüm. Toparlanmaya çalışmak yorucuydu.

"Yerini öğrendiğime göre ben buraya sık gelirim. Başını şişirirsem kızma. İki Maral dertleşiriz. Ayrıca geldiğimde güzel bir çiçek getireceğim, dikeceğim." diye mırıldandım. Oturduğum yerden ayağa kalktım.

"Görüşürüz."

Mezarlıktan çıktım ve beni bekleyen Uraz'ın içinde bulunduğu arabaya bindim. İlk ikimiz gitmiştik. Uraz daha sonra beni Maral ile yalnız bırakmıştı.

Emniyet kemerini taktım. "Şimdi nereye gitmek istersin?"

"Evime." Direksiyondaki eli kasıldı. "Üvey dayın-"

"Biliyorum ama size gelemem. Sen bırakmazsan ben kendim de gidebilirim." Sıkıntılı bir nefes verdi. Arabayı çalıştırdı. Bende arkama yaslandım. Evimin adresini verdim.

Diğer yolculuklar gibi sessiz değildik. Sohbet etmiştik. Beni evimin önüne bıraktığında içi rahat etmiyor gibiydi. "Abilerimin bazı arkadaşları bu mahallede. Bir çığlığıma gelirler." Dedim bu sadece onu rahatlatmak içindi. Çünkü söylediğim şey bir yalandı. Ama beyaz yalan. Yine de bir çığlığıma komşumuz gelirdi.

Uraz içi rahat olmasa da gülümsediğinde ona veda edip arabadan indim. Anahtarla kapıyı açtığımda o kadar rahatlamıştım ki. İnsanın evi gibi cidden yoktu.

Arkamdan kapıyı kapatıp kilitledim. Dayımın selamı falan olur hiç uğraşamazdım.

Sıcak bir duşa girdim. Ardından yine derse oturdum. Çok fazla çalışmadan yatağıma girdim, uyudum.

Zilin sesiyle gözlerimi araladığım da odanın karanlığından hiçbir şey seçemiyordum. Zilin sesini umursamadan uyumaya devam edecektim ama art arda çalmasıyla yataktan çıktım. Sessiz adımlarla kapıya ilerledim. Evi aydınlatan loş bir ışık vardı.

Delikten gördüğüm kişiyle kaşlarım çatıldı. Bu tehditçinin arkasındaki adamdı. Ofladım. Bir salın ama ya!

Saate baktığımda akşamın sekizi olduğunu gördüm. Demek beni anca bir saat uyutmuşlardı. Yatağımda rahatça uyusam şaşardım zaten.

Kapının kilidini çevirdim ve kapıyı açtım. "İyi akşamlar Maral. Rahatsız etmiyorum inşallah."

"Yok estağfurullah buyrun, bir sorun mu var?" Dedim düz bir ses tonunda. "Ben amcanım senin bu arada. Adım Haldun. Böyle tanışmak biraz tuhaf oldu ama."

Uzattığı elini sıktım. "Maral." Diye mırıldandım. "Tanıştığıma memnun oldum." Elimi çektim.

"Şimdi sen burada tek başınasın. Bizde düşündük ki amcasının evinde kalabilir. Yani istersen tabi." Diyerek geliş amacını açıkladı. Cevap vermediğimde boğazını temizledi.

Eliyle şakağını kaşıdı. "Buranın güvenli olduğunu zannetmiyorum. Abimin, biyolojik babanın, evinde kalmak istemiyorsun fakat benim evimde kalabilirsin. Güvende olmanı istiyoruz. Kimse seni rahatsız etmeyecek. Otel gibi düşünebilirsin. Gerçekten sadece güvenliğini istiyoruz." diye mırıldandı nazik bir ifadeyle. Tehditçi de şöyle nazik biri olsaydı keşke.

"Peki size nasıl güvenmemi bekliyorsunuz?" Dedim sert bir sesle. Bana bir şey yapmayacaklarını nereden bilebilirdim?

Omuzlarını indirip kaldırdı. "Amcanım." Benim dayım şerefsizin teki, amcamın ne olduğunu nereden bilecektim?

Kendini amcam olarak tanıtan adam açıklamaya yapmaya başlarken gözüm uzaktaki siyah minibüse takıldı. Korkut abim, eğer böyle bir durumla karşılaşırsam başka bir araç olup olmadığımı kontrol etmemi istemişti.

Başımı eğdim ve yandan diğer tarafa baktım. Gördüğüm aynı modelde, aynı renkte arabayla göğsüm hızla inip kalkarken, "Tamam." Dedim. "Geliyorum. Burada bekleyebilir misiniz?"

Amca beni bu kadar kolay ikna ettiğine şaşırmıştı. Onu boşverip odama çıktım. Abimin odasının kapalı olup olmadığını kontrol ettim. Güvenlik kameralarını kayıt için açtım.

Okul çantamı ve kıyafetlerimi elime aldım. Evden çıktım. Kapıyı üç kez kilitledim. Amcanın arabasının önünde durduğumda nefesimi verdim.

"Arabayı ben sürersem gelirim." Amcanın gözleri büyürken başını olumsuz anlamda salladı. Yüzüme tatlı sayılabilecek bir gülümse kondurarak elinden anahtarı aldım.

"Merak etmeyin araba kullanmayı 12 yaşımdan beri biliyorum." Sürücü koltuğuna oturdum, emniyet kemerini taktım.

"Bunun iyi bir fikir olduğuna emin değilim."

"Bence binin." Sert sesimle göz devirirken arabaya bindi. "Aynı Ares gibisin." diye söylendiğini duymuştum. Ares, biyolojik abilerin en büyüğü olan mıydı? İsimleri o kadar karmaşıktı ki aklımda kolayca tutamıyordum.

Arabayı çalıştırdım ve Şafak abimle bulduğumuz saçma yollardan gitmeye başladım. "Ehliyetin var değil mi?"

Güldüm. 18'ime daha girememiştim. Zaten girsem biyolojiklerde kalmazdım. "Hayır, yok."

O, emniyet kemerini tutarken arkamdaki aracın görüş açımdan çıkması için sürmeye devam ettim. "Bu yol nereye gidiyor?"

"Kestirme bir yol. Korkm-" Lafım silah sesiyle kesilirken gaza biraz daha bastım. Amca ise kafasını arkaya çevirmeye yeltenmişti ki kolunu tuttum.

"Arkanıza yaslanın. Dayımın adamları kafaya vurmayı sever." Şaşkınlıkla bana baktı. "Sen bunlara alışık mısın?"

Başımı belli belirsiz salladım. Aslında değildim. Beni lunaparka götürmek için çıktığımız yol dayımın adamlarıyla kesilmişti. İlk o zaman, 6 yaşındayken görmüştüm. Bende travma yarattığı için hatırlıyordum. Birçok kez bu konu hakkında kabus bile görmüştüm. Beni buna alışık olmaya zorlamışlardı. Hem de dayım zorla elime silah vererek! Abilerim yetiştiği için kılpayı kurtulmuştum. Gelmeselerdi ne olurdu düşünmek bile istemiyordum.

Amca, torpidoyu açıp tabanca çıkartırken gözümün önüne gelen anıları geri itmeye çalıştım. Sadece yola odaklannalıydım.

"Babanı arayıp hemen konumu haber ver. Çabuk ol." Bana uzattığı telefonu aldım. Gözlerimi yoldan ayırmamaya çalışarak biyolojik babayı aradım.

Kulaklarımda silah patlama sesleri yükselirken küçük yaşta yaşadıklarımı tekrar yaşamış gibi hissediyordum.

"Alo Haldun. Gelmedi değil mi o inatçı keçi? Kime çekmiş bu kız an-"

Elimdeki telefon direksiyonu sola kırmamla yere düştü. "O silah sesi de ne? Neredesin sen Haldun? İyi misin?"

Üzerimize doğru sürülen aracı gördüğümde yutkundum. "Arabayı durdurduğumda siz gideceksiniz." diye mırıldandım. Beni istiyorlardı, yanımdakine zarar gelmesine gerek yoktu.

"Saçmalama Maral. Seni bırakmam."

Gazdan ayağımı yavaşça çektim. "Yardım çağırın. Dayım bana zarar vermez, ama size verir. Tek yapmanız gereken abilerime haber vermek." Kararsızca bana bakarken ben son derece emindim. Arabayı yan bir şekilde durdurup amcanın kaçması için olanak sağladım. İsteselerde o tarafa sıkamazlardı.

"İkimizde gebereceğiz. Gidin artık!" Emniyet kemerini çıkarttım.

"Bana yardım etmek istiyorsanız dediğimi yapın. Sizi öldürürler." Bana son bir kez bakıp uzaklaşırken telefonunu almıştı. Önümde duran araca baktım.

Tek tek silahlı adamlar inmeye başlamıştı. Ellerimi havaya kaldırdım. Onlara doğru birkaç adım attım.

"Maral Hanım'ın üzerini ara." Dedi adını unuttuğum ama dayımın en iyi adamlarından olan şerefsiz herif.

Daha önce görmediğim genç bir çocuk, emriyle bana doğru geldi. "Diğerleri de yaşlı adamın peşinden gitsin!" Amca, yaşlı sayılmaz bir kere!

Genç çocuk üzerimi üstü kapalı bir şekilde aradı. Cebimden telefonu aldı. Mavi gözleri yüzümü taradığında rahatsız olup başımı çevirdim. Bana dik dik bakılması hoşuma gitmiyordu.

Eli boynuma giderken bir adım geri gitmek için hamle yaptım ancak izin vermedi. Az önce tabancaya dokunan elleriyle boynumdaki kolyeyi çıkartmaya başladığında tırnaklarımı bileğine batırdım.

"Sakın deneme bile."

Adem elması oynadı ancak kolyemi çıkarttı. Bileğini hala bırakmazken arkadan diz kapağıma vurulmasıyla dengemi kaybetmiştim. Buna rağmen bileğini bırakmadım.

Yüzünü buruştururken onu da kendimle aşağı çektim. Kolyemi asla vermezdim.

Elimi genç çocuğun bileğinden zorla alırlarken kolyeyi almak için hamle yaptım. Genç çocuğun bileği hafiften kanamaya başlamıştı. Beni başka birileri tutarken o ilerledi.

"Kolyemden ne istiyorsunuz?" Dedim sertçe. Cevap vermedi ve kolyeyle telefonu şerefsize verdi. İçimden bir sabır çektim. "Eğer kolyeye bir şey olursa sizi gebertirim." dedim öfkeli bir şekilde.

İki adam kolumdan tutmuşlardı ve fazlasıyla sıkıyorlardı. Şerefsiz herif, kolyeyi ormanın içine fırlattı.

Annemin yüzüğü zincire takılıydı. Benim için değeri paha biçilmezdi.

"Şerefsiz!" Öne doğru atıldığımda beni geriye doğru çekmişlerdi. Taşlı yolun üstüne popo üstü düşerken planımı kafamda tartıyordum. Burada ne kadar oyalanırsak o kadar iyi olurdu.

Taşlar canımı acıtırken dolmaya başlayan gözlerimi sıkıca kapattım. Burada biraz daha kalmam gerekiyorsa bile ne yapacağımı bilmiyordum.

"Biliyor musunuz yanlış kişiye bulaştınız." diye mırıldandım sakin bir tonda. "Baban da abimin elleri arasında ölürken aynı şeyi söylüyordu."

Kaşlarım çatılırken beynimde sözleri bir kez daha yankılandı.

Baban da...

Kanım çekildi. Göğsüm haddinden fazla hızla inip kalkarken nefesim bana yetmiyordu. Yine sert ifademden ödün vermemeye çalıştım. Beni kandırıyordu. "Nasıldı anlatmamı ister misin?" dedi gülerek.

Ellerini önünde birleştirdi. "Çaresizce kıvranıyordu. Annen gözlerinin önünde kanlar içinde yatarken yerde ona ulaşmak için sürünüyordu. Onun için bir iyilik yaptık ve onu annenin yanına gönderdik."

Kollarımdan eller çekildi. Yine de güç bulup onları kaldıramadım. "Babanın son sözleri neydi biliyor musun? 'Lütfen çocuklarıma dokunma. Ne istersen yaparız.' O vermese de biz her zaman istediğimizi alırız. Alıyoruz da." dedi yüzüme doğru fısıldayarak.

Göğsüme bir ağrı girdi. Dayım bu kadar ileri gitmiş olamazdı. Yalan söylüyordu.

Suratıma doğru kahkaha attı. "Şaka yaptım. Yüz ifadeni görmeye değdi ama." Karşımda hala gülerken ne zaman aktığını bilmediğim yaşı sildim.

Annem ve babamın nasıl öldüğünü bilmiyordum. Kimse küçüğüm diye söylememişti.

Yüzüm nasıl bir haldeydi bilmiyorum ama gülmeyi kesti. "Şaka yaptım." dedi düz bir ifadeyle. Bakışlarımı ondan çekip yere diktim.

Oturduğum yerden kalktım. Bacak arasına bir tekme geçirdim. Acıyla eğilirken kolumu boynuna sardım ve elimdeki taşın sivri tarafını boğazına dayadım. Popomu fazlasıyla acıtan taş, dikkat dağıtmak için idealdi.

Karşımdaki beşten fazla kişi bana silah çekerken korkum gram yoktu. Beni öldüremezlerdi.

Taşı, boynuna sardığım elime verdim. Diğer elimle tabancayı aldım. Elim fazlasıyla titriyordu. Bu tür durumlar yaşamayı sevmiyordum. Gerçi kim severdi ki?

"Sen şaka yapabilirsin ama ben şaka yapmam." diye fısıldadım kulağına doğru. Silahın kabzasını ensesine geçirdim.

Arabanın lastiklerine sıktım ve silahı rastgele ateşleyerek hemen yanımdaki amcanın arabasına bindim. Araba hala çalıştığı için şanslıydım.

Arabanın gazına sonuna kadar basıp geri giderken ön cam gelen mermilerle cam bir anda parçalanmıştı. Kolumu kaldırıp yüzümü korurken koluma giren acıyla inledim. Kolumu yavaşça aşağı indirdim ancak bu acıyı köruklemişti. Kanlar art arda eşofmanıma damlıyordu.

Direksiyonu çevirip amcanın gidebileceği yere sürerken canım fazlasıyla yanıyordu. Yanağımdan acıdan dolayı yaşlar boşalırken gördüğüm kişilerle arabayı önlerine çektim.

Herkes bana endişeyle bakarken arabadan indim. Kolumda telefon boyutunda duran cam hepsinin hedefi olurken gülümsemeye çalıştım.

"Kurtuldum ki..."
_______

Dayının sessiz kalması beklenemezdi.

Maral'ın anne ve babası sizce nasıl öldü?

Haldun Bey'in yani amcanın gitmesi? Yine de yardımı hızlı bir şekilde getirdiği için şanslıyız.

Diğer bölüm ile ilgili tahmini olanlar?

"Geçmiş geleceğin malzemesidir."

Continue Reading

You'll Also Like

1M 44.9K 70
Sıradanlaşmış olan Gerçek Aile kurgularının en SIRADIŞI olanını okumak istiyorsanız, ee buyurun o zaman! 06.04.2024 1M❤️
190K 11.8K 34
Genç kız elini uzattı. "Ben Ela . Ela Karabela" Bu esmer tatlı kız kesinlikle soyadının hakkını veriyordu.
64.1K 4.1K 19
" o zaman bu konuşma her şeyin başlangıcı olacak" dedi ardından gülümseyerek devam etti. "Biz bir aile olacağız. Ve her şey düzene girecek her şeyi e...
543K 34.1K 46
"Baba,çok korktum ben." Mirzat Bey kolları arasına aldığı kızını göğsüne yaslarken duyduğu şey ile adeta donup kalmıştı. Kızı kendisine yıllar sonra...