ASİL bxb

By onlycherrypie

2.6M 147K 79K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... More

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"

18.1K 1.2K 493
By onlycherrypie

Bölümleri yedeklerken daha çok farkına vardım,
Asil ne kadar uzun bir hikaye olmuş böyle
😱😱😱

50 bölüm...
Yazmaya hem dün başlamışım gibi hissediyorum hem de sanki yıllardır Asil'i yazıyor gibiyim
🎀🎀🎀🎀🎀

Çok mutluyum sizlerle tanıştığıma
🥰😍😚

Keyifli okumalar
🌸🎀🌸

50. BÖLÜM:

Asil elindekileri göğsüne bastırarak şokla bir süre dikildi orada, kapının girişinde.

Her şey onun yüzünden olamazdı.

Orada bir sürü insan can verebilirdi, ciddi şekillerde yaralanabilirdi...

Devran'ın evi yanmıştı.

Hepsi Asil yüzünden miydi?

Her şeyin onları buraya çekmek için babası tarafından kurulmuş bir oyun olduğunun farkına varmak onu neredeyse yere yıkacaktı.

Ferdi, bunu farketti. Çantaları yere bırakıp Asil'e doğru bir hamle yaptı ve kolunu çocuğa dolayarak onu kendisine çekti. "Orospu çocuğu..." diye fısıldadı babasına hitaben. Hala şoktaydı ama bu durumda Asil'i koruması gerektiğini bilecek kadar da aklı başındaydı. Asil öyle savunmasız duruyordu ki, adam ona dokunsa bayılacak gibiydi. Teninin rengi atmıştı.

Hıncal, karşısındaki manzaraya baktı eğleniyormuş gibi. "Üzülme lan bu kadar." dedi Asil'e. Arkasında kalan kapıyı kapattı gözlerini ikisinden ayırmadan. "O adam o kadar canlar yakıyor ki, ufak bir yangınla canı yanmaz."

Asil irkildi. Biliyordu ki Devran, boş yere can yakmazdı. Biliyordu ki Devran, haketmeyene dokunmazdı.

Asil görmüştü Devran'ın yangın sırasında orada bulunan insanlar için nasıl endişelendiğini, tek tek ufacık bir zarar bile gören herkesle ayrı ayrı iletişim kurup ilgilendiğini. Beraber yanan ağaçlar hakkında konuşmuşlardı yanan evden çok...

"Sen... nasıl bir insansın?" diye sorabildi. "Sen insan mısın? Kimsin sen? Nesin?" Sorularını arka arkaya, konuşmaya gücü yok gibi sıralarken babasına değil yere dikmişti gözlerini. Sonra birden şaşkınlığı, afallamışlığı, donukluğu yerini delice bir öfkeye bıraktı.

İyi ki de öyle oldu...

Öyle ani oldu ki bu, Asil'in elindekiler yere ayaklarının dibine düştü. Ferdi'nin normalde asla kurtulamayacağı güçlü tutuşundan çok kolay bir şekilde kurtulup öne atıldı ve babasını sertçe itti.

Ondan böyle bir atak beklemeyen adam geriye doğru sendeleyip sırtını kapıya vurduğunda acı yüzünden buruşan suratıyla Asil'e baktı. Sanki bu hayatta nefret ettiği ne varsa onlara bakar gibiydi öz oğluna bakarken.

"Siktirme belanı, seni parçalarım." dedi kapıdan destek alıp doğrulurken.

"Hele bir dene kim kimi parçalıyor göstereyim sana." diyerek Asil'i biraz geriye itip onun önüne geçti Ferdi.

Ferdi'nin deli bir tarafı vardı. Asil de zaten bunu biliyordu. Görmüştü ettiği kavgaları. Kazanan hep Ferdi olurdu.

Ama şimdi kendilerinden büyük bu adamla olası bir fiziksel mücadelede Ferdi'nin şansı var mıydı, bilemezlerdi. Adamın yaşlı ve yıllardır sağlıksız bir hayat sürüyor olmasından ötürü dayanıksız olan vücudu belki onlar için avantaj olurdu.

"Oğlumla arama girme, çekil şöyle kenara." Adam Ferdi'yi itekleyince çocuğun ayağı yerdeki çantalara takıldı ama düşmedi.

Asil babasının Ferdi'yi itmesine bile tepki veremeyerek, "Bırak." dedi Ferdi'ye. "Derdi neyse anlatsın artık. Ben bıktım en huzurlu anımda bile onun varlığını hatırlamaktan."

Babasını kolundan tuttu ve direnmeyen adamı salona doğru çekiştirdi. Adamın derdi zaten Asil'di, Asil'e bir şeyler yaptırmak, ondan istediğini almaktı niyeti. O yüzden onu salona çekmesine izin verdi.

Ferdi hemen arkalarındaydı. Eli cebindeki telefona gitti ama bir süre bekledi. Neler olabileceğini kestirememek onu fena korkutmuştu.

Adam ceketinin iç cebinden rulo şeklinde bir kaç kağıt çıkardığında iki çocuğun bakışları da ona kaydı.

"İmzala şunları. Sonra git ne bok yiyorsan ye." dedi elindekileri ortadaki sehpaya fırlatarak.

"Önce derdini anlatacaksın!" dedi Asil. "Yana yakıla aradığın, güzel evimi mahvetmene neden olan o şey neyse öğrenmek istiyorum."

"Canımı kurtarmaya çalışıyorum lan burada! Hakkım olanı almak istiyorum. Sen de bana vereceksin hakkım olan her şeyi."

"Aradığın şeyler neydi?" dedi Asil inatla mavi gözleri gözyaşlarıyla dolmuşken.

"Annen ve ailesi, bir boklar çevirmişler nasıl yaptılarsa, her şey, tüm mal varlıkları, şirketler, şirket gelirleri ne varsa hepsi senin olmuş. On sekiz yaşını doldurana kadar bendeydi tüm yetkiler ama nasıl olduysa sen daha yaşını doldurmadan benim hesaplara tüm erişimim kesildi." Doğruları söylüyordu çünkü artık her şeyin sonuna gelmişti. Peşindeki adamlardan önce belki de o adamların pisliklerini halletmeye çalıştığı için polis kesecekti biletini.

Hesaplara erişiminin engellenmesinin nedeni, kumar borcunu ödemek için bankadan çekmek istediği miktardı. Adam hep para çekerdi, kullanırdı ama bu sefer öyle yüksek bir miktar talep etmişti ki, yönetim kurulunun dikkatini çekmişti. Düzenledikleri toplantıda da zaten geçici yetkileri olan bu adamın holdingle ilişkisini anında kesmişlerdi.

Bu yüzdendi babasının, Asil'in on sekizini doldurmasına çok az kala belalara bulaşmış şekilde parasız kalışı...

Daha sonra o belalardan kurtulmak için başka belalara bulaşışı... Apar topar, kaçar gibi ülkeye dönüşü ve Asil'in tüm hayatını alt üst edişi...

Ülkeden kaçak yollarla bir şeyler çıkarması istenmişti, borçlarının silinmesi karşılığında, kabul etmişti. Ama hesaba katmadığı o kadar çok şey vardı ki. Adamların istediklerini halledebilmesi için bile paraya ihtiyacı vardı ve beş kuruşu bile kalmamıştı tabiri caizse. Başta belgeleri hemen bulacağını bu işi bir şekilde çözeceğini sanmıştı.

Belgeleri bulamamıştı. Zaten bulsa da hiçbir şey yapamazdı çünkü hepsi resmi belgelerdi; mahkeme kararları ve noter onayları... Neyi değiştirirdi onları bulması?

Hiçbir şeyi...

Ama Asil şimdi önüne atılan bu belgelerin hepsini imzalasa, çok şey değişirdi. Babasının dediği gibi, ailesinden annesine, annesinden de çocuğa kalmış bu mirastan hiçbir hak talep etmez, her şeyi adama devrederse, babası başından beri planladığı her şeye ulaşırdı.

Öyle bir öfkeyle konuşuyordu ki tükürüklerini saçarak... Hem canını kurtarmak hem de bu zamana kadar limitli olarak erişebildiği servetin tamamına sonunda sahip olmak istiyordu.

"O belgeler, her şeyin bana ait olduğunu gösteren belgelerdi yani?" dedi Asil. Titreyen sesi, ağlamak üzere oluşu, kuruyan boğazı... Gelecek yıkımın habercisiydi hepsi ama erteliyordu o yıkımı.

Şimdi olmazdı. Babasının karşısında olmazdı.

"Öyle." dedi adam. "Şimdi bunları imzala ve o taşaklı herifin yanına git. O sana bakar. Bu paraya ihtiyacın yok. Madem altına almayı bildi, sahip çıkmayı da bilsin."

"Onun hakkında tek kelime etme!" diye bağırdı Asil adamın üstüne atlayacağı sırada Ferdi tarafından tutulunca hamlesi boşa gitti. "Annem öldüğünden beri ilk kez mutluyum. Konuşmayacaksın bizim hakkımızda!"

"Kuduz köpek gibi havlama." dedi babası oldukça gevşek bir tavırla.

Devran'ı tanıyıp da bu kadar rahat olmasının hiçbir akla mantığa sığan yanı yoktu. Resmen yürek yemiş gibi davranıyordu. Ama sadece son çırpınışlarını yaşayan boğazına kadar çamura batmış biriydi o.

Bu hayatta paradan, maldan mülkten çok değer verdiği bir şey yoktu. Asil'in annesiyle evlenirken de bu böyleydi. Asla değişmemişti geçen yıllarda. Ne ortada küçük bir çocuk olması ne kadının vefat etmiş olması... Hiçbir şey o taş kalbine sızmayı başaramamıştı.

"Asil gidelim." dedi Ferdi yalvarırcasına. Kolları arasında derin derin nefesler alan çocuğun hali hiç hoşuna gitmiyordu.

"Aklını bulandırma!" diye bu sefer Ferdi'ye çıkıştı adam. "Paşa paşa imzalayacak bu belgeleri. Yıllardır ben ilgilendim her işle. Bu servet benim hakkım!" Yalandı. Zaten şirketi yöneten üst düzey insanlar vardı, onun yaptığı hiçbir şey, bu aileye ve varlıklarına yaptığı hiçbir katkı yoktu, zararı çoktu.

Zaten Asil'e ait olan parayı çocuğa bir lütuf gibi sunmuş ve bunu her seferinde de çocuğun kafasına kakmıştı.

"Ölürüm de imzalamam." dedi Asil başını iki yana sallayarak. Para falan elbette umurunda değildi. Hiçbir şey umurunda değildi... Özellikle de karşısındaki bu adam.

Ferdi gözlerini kapattı. "Gidelim kardeşim." dedi bu sefer. Korkuyordu bir şey olacak diye. Çok korkuyordu. Devran'ı aramak istiyordu ya da Kerim'i. İkisinden biri burada olsa diye düşünüyordu. Ama Asil'i bırakırsa neler olacağından şüphe ediyordu.

Çocuğun gözü dönmüştü resmen, bıraksa babasının üstüne atlayacak gibiydi.

"İmzalamazsan ben öleceğim!" dedi babası ikisinin üstünde yürüyerek. Ferdi Asil'i tuttuğu gibi arkasına aldı, kucaklamıştı resmen, çocuğun ayakları havalanmıştı.

"Ağır ol. Ona dokunursan Devran abiye bırakmaz ben kırarım bir taraflarını." dedi karşısındaki adama doğru işaret parmağını sallarken bir eliyle Asil'i zaptetmeye çalışıyordu.

"Çekil önümden almayayım seni de ayağımın altına." dedi adam ve Ferdi'yi okul gömleğinin yakalarından tutup öyle bir çekti ki Ferdi Asil'in bedeninden uzaklaştı ve yana doğru savruldu.

Ama bu sefer dengesini sağlayamadı.

Cam sehpanın üstüne doğru büyük bir hızla düştü.

Cam sehpa sanki bu anı bekliyormuş gibi öyle büyük bir şangırtıyla parçalara ayrıldı ki Ferdi'nin tutunmak için bir yer arayarak öne doğru uzanan elleri tuz buz olmuş camla buluştu.

Asil'in kendisine seslendiğini, korkuyla bağırdığını duydu ama bir an tepki veremedi.

Avuç içlerine batan camları umursasa yüz üstü düşecekti o kırıkların içine. Ama ellerindeki acıyı görmezden gelmeyi bir şekilde başardı.

Belki Asil'in sesi sayesinde, belki de adamın ona bir şey yapma ihtimalinin verdiği korkuyla ellerini cam kırıklarına bastıra bastıra düştüğü yerden doğruldu ve Asil'i gördü.

Asil, Ferdi'nin yanına çökmüş dirseğinden destek olarak onu kaldırmaya çalışıyordu ama o kadar çok ağlıyordu ki...

"İyi misin?" diyordu. "Çok... çok kötü düştün. Çok kan var!"

Ferdi'nin bileklerini tutup kaldırdı ve avuçlarından akan kan okul gömleğini beyazdan kırmızıya boyayarak dirseklerine kadar akmaya başladı.

"Çok kan... var." dedi Asil yine ağlayışlarının arasında.

Adam da Ferdi'nin düşeceğini tahmin etmediği için oldukça afallamış bir şekilde bakıyordu karşısındaki manzaraya. Çocuğun avuçlarından oluk oluk kan akıyordu. Avucuna girmiş cam parçaları görünüyordu...

Asil, babasına doğru döndü ve adamı göğsünden itti yine. "Ne yaptığına bak!" diyordu. Arka arkaya vuruyordu adama, bazı vuruşları çenesine ve yüzüne de denk geliyordu.

Asil ne kadar vurursa vursun, hıncını alamayacak gibi hissediyordu. Üzerinde Ferdi'nin kanı olan elleri acıyordu.

Babası bir süre bu saldırıya izin verse de sonunda dayanamayarak Asil'i bileklerinden yakaladı ve incecik bileklerini tüm kuvvetiyle sıktı. Asil'in ağzından acı dolu bir inleme döküldü.

"Bırak!" diye bağırdı.

Ferdi şoku atlatıp onlara doğru ilerledi kanla ıslanmış gömleğinin yapıştığı koluyla adamın Asil'in bileklerini kavramış ellerine vurdu sertçe. Arka arkaya... Adam başta dirense de Asil'i bırakmak zorunda kaldı.

"Ne biçim babasın sen pezevenk?" diye hırladı Ferdi. Canı acıyordu, acıyordu ama vücudundaki adrenalin öyle çok yükselmişti ki bir arabayı elleriyle kaldırabilirmiş gibi hissediyordu. Kaybetmekte olduğu kanın farkında bile değildi. Bir çok yerden yaralanmıştı elleri... Çok korkutucu görünüyordu.

"Sen kimsin lan? Sana mı kaldı benim babalığımı sorgulamak?"

Çocuğu ne hale getirmişti ama sanki kendisi yüzünden birinin zarar görmüş olması asla bir taraflarında değildi. Baştaki afallamışlığı sadece anın getirdiği şaşkınlıktandı.

"Neden ya neden?" diye bağırdı Asil. "Neden böyle bir adamsın sen? Ne yaptığının farkında değil misin? Kan kaybediyor senin yüzünden! Bilekleri kesilmiş olabilirdi! Dur artık, dur! Nefret ediyorum senden!" Hem ağlıyor hem de ellerini saçlarına geçirmiş, onlara da kan bulaştırmış şekilde onları çekiştirip duruyordu.

Ya Ferdi'ye bir şey olursa?

Ya o insanların hepsi yanarak ölmüş olsaydı?

Devran bu gerçeği öğrenince ne yapacaktı?

Asil'e çok kızar mıydı?

Onu suçlar mıydı?

Ama onun bir suçu yoktu ki...

Asil aynı anda o kadar çok şey düşünüyordu ki kafası bu düşünceler yüzünden patlayacak gibiydi.

İlk önceliği olarak Ferdi'ye odaklanması gerektiği farkederek arkadaşına döndü. Ellerini yeniden avuçlarının arasına aldı. "Özür dilerim. Çok özür dilerim, Ferdi." Arka arkaya transa girmiş gibi özür diliyordu, kan kokusu burunlarına doluyordu iki çocuğun da.

O sırada babası kırıkların arasında kalmış ve üzerine bir kaç damla kan damlamış olan kağıtları eline aldığında ve amacından gram vazgeçmemiş bir şekilde Asil'i kolundan tutup yeniden kendisine çektiğinde ipler yeniden kopmuştu.

🤍🖤🤍

Devran, Asil'le sonlandırdığı telefon görüşmesinin ardından anında tekrar çalmaya başlayan telefonuna bir bakış attı. Sevgilisiyle konuşması biter bitmez yan koltuğa atmıştı telefonunu.

Ekranda gördüğü isimle direksiyonun hakimiyetini tek eliyle sağlarken telefonu yeniden eline alıp aramayı cevaplandırdı.

"Efendim Kerim?" diyerek açtı ve omzuyla yanağı arasına sıkıştırdı telefonu. Hızını biraz düşürmüştü.

"Devran Bey haberler iyi değil." dedi Kerim hiç beklemeden. O da arabasına binmişti ve arabayı çalıştırmadan önce aceleyle Devran'ı aramıştı.

Devran duraksadı ve arabayı yavaşlattı anında, uygun bir yerde de hemen durdu. "Hayırdır inşallah?" dedi sorar gibi.

"Orçun uyanmış, ifadesini almışlar. Bize ötmediklerini babasının zoruyla anlatmış polise. Planı kendisinin yapmadığını, birinin onu azmettirdiğini söylemiş. O kişi de Asil Bey'in babasıymış."

"Sikeyim böyle işi!" dedi Devran. "Nerede o puşt buluyorsun bana hemen!" Kükrüyordu resmen, Kerim telefonu kulağından uzaklaştırıp yüzünü buruşturmuştu.

"Emniyetten şimdi çıktım. Telefon sinyaline bakmalarını istedim arkadaşlardan. Asil Bey'in evine doğru gidiyordu en son."

Kerim ortaya bir bomba bırakmıştı.

Ama o bomba daha patlamadan zaten evde bombalar patlamaya başlamıştı bile.

Devran, arabaya büyük bir hızla çalıştırdı ve işlek caddede hiç umursamadan deli gibi U dönüşü yaparak yeniden trafiğe karışırken, yediği küfürler ve işittiği korna sesleri elbette umurunda olmadı. "Çocuklar," dedi Kerim'e. "Asil'le Ferdi evdeler Kerim!"

Devran Kerim'in ağzından daha önce asla duymadığı bir küfür duydu o gün ilk defa. "Bu adam gözünü karartmış Devran Bey." diye bağırır gibi konuştu Kerim. Yola koyulmuştu. Gidecekleri adres belliydi. Arkasından ekip otoları takip ediyordu bir de onu.

Çünkü Hıncal Özmen'in zaten kabarık bir dosyası vardı şimdi de kundaklamaya karışmakla itham ediliyordu...

"İkisinin de kılına zarar gelirse onu elimden kimse alamaz!" dedi Devran hoparlöre aldığı telefonu yeniden yan koltuğa fırlatırken.

Asil'in daha babasını görmeden geldiği hali sesinden anlamıştı. Evlerine gidince iyi edecekti çocuğu, sarıp sarmalayacaktı onu ama şu an ne halde olduğunu bile düşünmek istemiyordu.

"Asil Bey'i ülkeye getirmekmiş amacı, Orçun'a öyle söylemiş. Beraber döneceğinizi bildiği için böyle şeytanca bir işe kalkışmış, Orçun'un da size takık olduğunu duyunca onu piyon olarak kullanmış." diye açıkladı Kerim.

Onun da aklı iki çocuğun da evde olduğunu öğrenmesiyle öyle bir bulanmıştı ki mantıklı düşünmek için kendisini inanılmaz derecede zorluyordu.

İki adamda hiçbir kriz anında böyle paniklememişlerdi hayatları boyunca. Kendi hayatları tehlikedeyken bile telaşlanmamış, soğukkanlılıklarını korumuşlardı.

Ama şimdi Asil ve Ferdi'nin o adamla karşılaşmış olma ihtimali bile öldürüyordu onları. Belki hiç denk gelmemişlerdi, çocuklar çıkmıştı adam girmişti eve, birbirlerini görmemişlerdi bile...

İçlerinden bir ses öyle olmadığını söylüyordu. O sese hep güvenirlerdi... İlk defa haklı çıkmayı istemiyorlardı ama onlar oraya varana kadar zaten bir kaç taş yerinden oynamış, küçük bir kıyamet kopmuştu bile...

🤍🖤🤍

Önce siren sesleri duyuldu.

Ferdi başını çevirip kapıya doğru baktı. Ses giderek yaklaşıyordu. İçinde bulunduğu duruma rağmen dudakları kıvrıldı. Sanki o da hissetmişti bu sirenlerin onlar için çaldığını.

"Siz mi çağırdınız?" dedi Asil'in babası büyük bir şokla.

Ama çocukların telefonlarını ellerine alma fırsatları bile olmamıştı. Bunun bile farkında değildi çünkü birden bire korku sarmıştı bedenini.

Asil'in kolunu daha sıkı tuttu ve büyükçe yutkundu. Asil adamın tutuşundan kurtulmak için cebelleşiyordu.

Ferdi de sesleri duymanın verdiği güvenle kendisine gelip adamın Asil'i sürüklemesine izin vermeden bulunduğu yerden neredeyse uçtu ve yan bir şekilde duran adamın bacağına yandan bir tekme attı ve onun acıyla yere yığılmasını sağladı.

Asil de düşen adamla beraber sertçe dizlerinin üstüne doğru düşmüştü. Bileğini çekip kurtardı adamın elinden ve ayaklarını ellerini kullanarak geriye doğru kaçtı yerde sürünerek.

O sırada dışarıda büyük bir gürültü koptu.

Sirenlerin sesleri artık evin bahçesinden geliyor gibiydi.

Bahçenin demir kapısını aşmış olmalıydılar.

Hıncal Özmen, düştüğü yerden kalkmaya çalıştı ama Ferdi öyle sert vurmuştu ki bacağına, adamın diz kapağı yerinden oynamıştı.

Yerinden kalkamadığı her an acıyla bağırdı.

Asil artık titriyordu.

Kendisini o kadar çok kasmıştı ki, vücudu bir şekilde tepki veriyordu buna. Ağlaması dinmişti, gözyaşları hala oradaydı ama akmıyorlardı. Öylece bakıyordu yerde cebelleşen babasına.

"Asil kalk!" diye bağırdı Ferdi, Asil'in arkasına geçip kolunu arkadan onun göğsüne doladı ve çocuğu zorlanarak yerden kaldırdı.

Kapı tam o anda büyük bir şiddetle yumruklandı.

Bağıran Devran'dı.

Bağıran Kerim'di.

Polislerden önce arabalarından inmiş içerideki bağırışları işitmişlerdi.

Ferdi Asil'i bırakmadan kapıya doğru yürüdü ve yerde uzanan adama tekrar bakmadan ellerindeki kırıklar iyice etine batarken kapının kolunu tuttu ve kapıyı açtı.

İlk göz göze geldiği kişi Devran'dı. Sonra onun arkasındaki Kerim'i gördü. Yüzü sanki tüm acılarını o an ilk defa hissediyormuş gibi buruştu.

Artık yalnız değillerdi, güçlü olmasına gerek yoktu. Acısını belli edebilirdi çünkü Asil artık emin ellerdeydi. Arkadaşı da kendisi de güvendeydi...

"Asil!" diyerek öne atıldı Devran ve Ferdi'nin kollarındaki rengi atmış, yüzü, üstü başı yer yer kan olmuş çocuğu bir hışımla kucakladı. "Yaralısınız!" dedi, Asil'i sımsıkı sarıp geçmeleri için polislere yol açarken Ferdi'nin halini de görmüştü.

Kerim belki daha önce milyon kez gördüğü kırmızılıktan gözlerini alamıyordu. Çünkü kan Ferdi'nin her yerindeydi. Ellerinde, kollarında, pantolonunda...

"Ambulans çağırın!" diye bağırdı ayakta durmakta zorlanan çocuğa doğru atılırken. Kan o kadar her yerdeydi ki, nereden geldiğini bile anlayamadı. Sadece sersemlemiş çocuğu tutup ayakta durması için ona destek oldu.

Ama Ferdi'nin elindeki ayağındaki derman sığınacak birini bulduğu ilk anda çekilmişti sanki. Oturmak istiyordu, hatta mümkünse uzanmak ve biraz gözlerini kapatıp dinlenmek...

Devran Asil'le birlikte yere, evin önündeki karmaşadan biraz uzağa çimenlere çökmüş, çocuğun yüzüne bedenine, her yerine elleriyle dokunuyor, hasarının nerede olduğunu, boyutlarını çözmeye çalışıyordu. Çocuk bomboş bakıyordu ve titriyordu sadece.

"Ferdi." diyebildi çok sonra Asil. Devran'ın deliye dönmüş haline daha fazla kayıtsız kalamayan dili çözülmüştü. "Kan Ferdi'nin. Çok aktı kanı. Ellerine camlar battı hep... Babam yüzünden oldu."

"Kurban olurum gözünden akan yaşa. Koruyamadım seni, koruyamadım sizi. Allah beni kahretsin Asil. Seni böyle göreceğime ölseydim ben. Sevgilim benim, minik bebeğim... Affedebilecek misin beni?"

Devran Asil'in gözyaşlarıyla ıslanmış yüzünü öptü, nefesi titriyordu adamın çocuğa dokunurken. Bileklerindeki parmak izlerini görmüştü. Çoktan ayağa kalkıp onları bu hale getiren adamın yanına gitmesi gerekirdi ama Asil'i nasıl bırakırdı?

"Babam yapmış, babam yakmış." dedi Asil yüzü acıyla buruşurken, gözlerinden yeniden akmaya başlamıştı yaşlar. "Benim yüzümden oldu her şey."

Devran Asil'in daha fazla konuşmasına müsaade etmeden çocuğa sıkı sıkı sarıldı ve başını göğsüne bastırdı. Bir müddet orada ağlamasına izin verdi.

Gözleri arabasına ilerleyen Kerim'le kesişti. Çok kısa bir an bakıştılar.

Kerim ayakta durmaktan zorlanan çocuğu arka kapısını açtığı aracın içine oturtup torpidodan aldığı bir şişe suyu ellerinde döktü kanın nereden aktığını görme isteğiyle yanıp tutuşarak.

"Siktir ya." dedi Ferdi su değince bile sızlayan kesikler yüzünden.

"Çok fazla cam parçası var." dedi Kerim sesine yansıyan bir ton duyguyla. "Ben halledemem, ambulans yolda. Korkma, korkma sakın."

"Nasıl halledeceksin ki zaten?" diye sordu Ferdi yorgunca. "Doktor musun?"

"Yaradan anlarım." dedi Kerim gözlerini çocuğun gözlerine dikerek. Ellerini tutuyordu hala ama kesiklerden yeniden akmaya başlayan kanları izlemeye dayanamıyormuş gibi gözlerini çocuğun güzel gözlerine dikmişti.

"Asil iyi mi?" diye sordu Ferdi, birden elleri hala adamın ellerindeyken ayağa kalkmaya çalıştı.

"Kalkmaya çalışma. Otur oturduğun yere." dedi Kerim çocuğun kalkmasına engel olurken. "Devran Bey'in yanında. İyi olacaktır."

"Babası böyle biz pezevenkken nasıl iyi olsun? Görmem lazım onu. Çok ağladı, kendini kaybedecek diye çok korktum. Nasıl olduğunu görmem gerek."

"Sen ne haldesin farkında mısın?" diye bağırdı Kerim. "Bayılacak gibisin. Ne kadar kan kaybettin bilmiyorum ama gözlerin çok kan kaybetmişsin gibi bakıyor. O yüzden lütfen,"  dedi Ferdi'yi böyle bir halde bile şaşırtarak. "Otur, kalkma bir yere."

Ferdi başını salladı usulca.

O sırada aracın içinden gelen miyavlama sesini duydu. Başını kaldırıp önce şaşkınlıkla Kerim'e ardından dönüp omzunun üstünden büyük bir minderin içinde yeni uyanmış etrafa bakınan küçücük, siyah kediye baktı. Gülümsedi...

Ambulans gelene kadar iki adam ve iki çocuk birbirlerinin yanından ayrılmadılar.

Atlattıkları şey bir çiftin arasında zaten varolan o bağı kat be kat güçlendirirken, diğer ikilinin arasında oluşmaya başlamış o soyut şeyi sanki somutlaştırmıştı.

Kerim'in gözlerindeki bakışın, hissettiği korkunun, bu endişesinin bir anlamı olmalıydı ve kendisi de bunun farkındaydı...

Devran'ın işi biraz zordu çünkü kendisini suçlayan, iyi etmesi gereken bir bebeği vardı...

🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍

Kaos maos...
Bu kadar arkadaşlar...
Geçmiş olsun hepimize
🙏🏻🙏🏻🙏🏻

Bölümü yazarken gerim gerim gerildim!
Hem olaylara hem de acaba sizin canınızı çok sıkar mıyım acaba diye 😅

Umarım sevmişsinizdir, sonraki bölümler güzel olacak söz vermeme gerek yok sanırım ✨✨✨

Gelecek bölümde görüşürüz canlarım.
💞🌸💞🌸💞🌸💞

Kötü bölümse de çok yüklenmeyin bana please
✨🥺🥺🥺✨

Continue Reading

You'll Also Like

3M 152K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
121K 2.2K 35
Sıradan bir erkek sıradan bir aşk... NOT: Cinselik küfür vardır rahatsız olanlar okumasın.
1.1M 84.5K 33
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.
4.1M 354K 77
[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.