ASİL bxb

By onlycherrypie

2.6M 147K 78.9K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... More

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"

19.9K 1.2K 527
By onlycherrypie

Helloooo
Normalde oy veya yorum istemiyorum
ama
okuyucularım, okunma sayısının yüksek oy sayısının düşük olmasına içerlemişler
🙊🙊🙊
Pamuk eller cebe mi denir ne denirrr
Mutlu edin birbirinizi
✨💖✨

Keyifli okumalarr
🌸🌸🌸

ASİL 🤍

47. Bölüm:

Asil ve Devran, alacaklı gibi çalan kapıyla uyandıklarında, İtalya'daki eve dönmelerinin üzerinden iki gün geçmişti. Türkiye'ye dönmelerine de iki gün kalmıştı.

Çalan kapı, beraber kaldıkları odanın kapısıydı. Onlar yatağa gireli henüz bir kaç saat kadar oluyordu. İki gündür durmadan gezip yoruldukları için erken yatıyorlardı.

Devran çatık kaşlarıyla uzanıp komodindeki lambayı yakarken Asil'in korkmuş haline baktı. Az önce göğsüne sokulmuş uyuyan çocuk şimdi tamamen paniklemiş halde bakıyordu kendisine.

O sırada kapı tekrar çaldı.

"Aşkım ne oluyor?" diye sordu Asil yatakta oturur pozisyona geçerek. Sakinliğe o kadar alışmıştı ki günlerdir... Kalbi herhangi bir aksiyonu kabul etmeyi reddediyordu.

Dışarıdan Kerim'in sesi duyuldu. "Devran Bey acil bir durum var." diyordu. Kapıyı çalışına zıt bir sakinlikteydi sesi ama Devran o sesteki ciddiyeti ve telaşı anlayacak kadar tanıyordu Kerim'i.

"Geliyorum." diye seslendi Kerim'e, ardından Asil'e "Yatakta kal güzelim." dedi Devran birden çelik gibi bir tonda. O da Asil'le birlikte gelen bu sakinliğe öyle alışmıştı ki, Asil'den önce hayatının nasıl bir hayat olduğunu çok çabuk unutuvermişti.

Onların içinde yaşadıkları o baloncuğun dışında o hayat hala devam ediyordu ve şimdi ilk darbesini atarak gecenin bir yarısı çatırdatmıştı etraflarını saran görünmez duvarı...

Devran dudaklarını Asil'in saçlarına bastırıp oyalanmadan yataktan çıktı ve altına bir pantolon, üstüne de kazak geçirdi.

Kapıdan çıkmadan önce yatağın içinde hala oturan ama her an kalkmak için hamle yapacakmış gibi duran, üstü çıplak çocuğa baktı. "Örtünün altına gir." dedi onu süzdükten sonra.

Asil, uykusundan öyle hızlı kopmuştu ki, hafif şişmiş uykulu gözleriyle ve dudaklarıyla endişeyle Devran'a bakıyordu.

"Annenlere mi bir şey oldu yoksa?" diye sordu korkuyla. Örtüyü tutup üstüne çekti ama dizlerinin üstüne oturmuştu şimdi. Çıplaklığını gizlemeye çalışıyordu kapı her an açılabilir diye.

"Hemen geleceğim. Uyumaya devam et."

Asil kaşlarını çattı, nasıl uyusundu?

Devran kapıyı açtığında kapının ardında Kerim'i göremedi. Yan tarafa çekilmişti adam. Göz göze geldiler ve kapıyı örtüp sorgu dolu bakışlarını Kerim'e dikti Devran.

"Artık tek değilim. Daha sakin." diye uyardı, Asil'in kollarında nasıl bir kuş gibi titreyerek sıçrayıp uyandığını hatırlayınca. "Telefonla da haber verebilirdin."

Kerim bakışlarını yere indirip özür diler gibi tekrar Devran'a baktı. Onun altında bir eşofman vardı, üstünde hiçbir şey yoktu. Saçları her zamanki jilet gibi geriye doğru taranmış halinin aksine biraz dağınıktı, yataktan apar topar kalktığı belli oluyordu. "Telefonunuz kapalı, şarjınız bitmiş olabilir. O yüzden de beni aradılar." durdu. "Mekanda yangın çıkmış."

Devran, gözlerini ağır ağır dikti Kerim'in gözlerine. "Zarar gören var mı?" diye sordu önce. Aklına ilk gelen buydu.

Kerim başını salladı gözlerinde yanan duyguların aksine yüzü ifadesizdi. "Serdar... Herkesin çıktığından emin olmak için, çok uzun süre kalmış içeride. Dumandan etkilenmiş, sanırım zehirlenmiş. Şu an hastaneye götürülüyormuş. Bir de çıkışta izdiham yaşandığı için ufak tefek yaralanmaları olanlar varmış." diye açıkladı.

"Saat kaç?" dedi Devran, kafasını toparlıyordu yavaştan.

"Orada üçe geliyor."

Kerim, onu acil bir durum var diyerek çağırdığında Asil'in yanından kalkıp şu kapıya çıkana kadar aklından bir ton şey geçmişti.

Tehlikede miyiz, diye düşünmüştü önce...

Tehlike Asil'e, aileme, arkadaşlarıma yakın mı?

Burada mı?

Ama öğreniyordu ki olay kendisinden çok uzakta oluyordu, yine de onun çatısı altındaki birileri zarar görüyordu.

O mekana gelen, orada çalışan, orada eğlenen herkesten sorumluydu Devran.

Böyle bir olay nasıl olurdu?

Kerim'in telefonu o gece ikinci kez çaldı ve o sırada merdivenlerin başında bembeyaz olmuş suratıyla Ferdi göründü. Kerim'in sırtı dönük bir şekilde telefonla konuştuğunu gördü, adamın bir kaç yarayla süslenmiş sırtının loş ışıktaki görüntüsünde fazla oyalanmadan gözlerini Devran'a çevirdi.

O yaralar da neyin nesiydi?

"Devran abi?" dedi sorar gibi. "Gürültü gelince merak ettim. Kötü bir şey yoktur umarım." Adamın suratının halini görünce daha çok endişelenmişti istemeden.

Zaten kendi kaldığı odanın çaprazında kalan odanın, yani Kerim'in odasının kapısı sökülür gibi açıldığında henüz yeni daldığı uykudan aniden sıyrılmış, merdivenleri döver gibi adımlarla çıkan adamı dinlemiş, onun üst kattaki odalardan birinin kapısını sertçe çaldığını duymuş ve epey korkmuştu. Birine bir şey oldu sanmıştı.

Şimdi görüyordu ki, bir şeyler oluyordu sahiden de.

"Anlamaya çalışıyoruz abicim." dedi Devran tüm gerilmişliğine rağmen gözlerini telefonla konuşan Kerim'in çatılan kaşlarından ayırıp Ferdi'ye çevirdi.

"Asil?" diye sordu Ferdi bu sefer arkadaşını göremeyince.

Devran çenesiyle odayı işaret etti. "İstersen yanına geç. Korktu." dedi. Asil'in söylediği gibi örtünün altına girip uyumaya devam edeceğini sanmıyordu. Arkadaşı yanında olursa daha rahat ederdi.

Ferdi başını sallayıp onlara yanaştı ve omzu Kerim'in koluna değerek adamların yanından geçip kapıyı tıklattı. "Kardeşim müsait misin? Giriyorum." dedi sesini fazla yükseltmeden. Sultan Hanım ve Agâh Bey'den ses gelmediğine göre onlar ilk katta olan odalarından bu hareketliliği duymamışlardı, o yüzden sesini kısık tutmaya çalışıyordu, onları da bu saatte uyandırıp telaşlandırmamak için.

O sırada kapı açıldı ve Asil tamamen giyinmiş bir şekilde aralık kapıdan dışarıya süzüldü. "Yangın dediniz, duydum."dedi iri iri olmuş gözleriyle. Duyar duymaz da üstünü aceleyle giyip kendisini dışarı atmıştı.

"Yavrum, telaşa gerek yok. Önce bir anlayalım." dedi Devran ama çenesi sinirden kilitlenmiş gibiydi.

Kerim koridorda biraz ilerleyip telefonda konuşulanları daha rahat duymak için bir kulağını kapattı. Karşı taraftan gelen gürültüler, sirenler, bağırışlar konuştuğu kişiyi anlamasını zorlaştırıyordu.

"O ne demek lan?" diye yüksek sesle konuştuğunda ondan böyle bir çıkış beklemeyen herkesin kafası aynı anda ona doğru döndü. Özellikle Ferdi adamın onun her kelimesine laf söyledikten sonra lan diyor oluşuna hayret etmişti. Durum cidden vahim olmalıydı.

Asil, Devran'a sokulmuş adamın kolunu sıkı sıkı tutmuştu. Korkmaktan gerçekten nefret ediyordu. Ve ne olduğunu anlayamadıkları şu saniyelerde deli gibi korkuyordu. Karnı ağrımaya başlamıştı hatta kendini kasmasa ağlayabilirmiş gibi hissediyordu.

"Ayakta mı uyuyordunuz hepiniz? Basbaya kumpas kurmuş adamlar. İçeride yüzden fazla insan vardı diyorsun lan!"

Karşı taraftan konuşan kişinin sesi duyuldu. Kerim dönüp Devran'a baktı. "Biz gelene kadar elinizde tutmayı becerirsiniz inşallah Orçun itinin itlerini." dedi Devran'ın anlaması için.

Asil, elinin altındaki bedenin öfkeden titrediğini hissetti saniye saniye.

"Orçun kim?" diye fısıldadı Ferdi Asil'in kolunu dürterek.

"Kabadayıcılık oynayan biri." dedi Asil adamı, Devran'ın mekanında gördüğü anı ve tiyatro çevirir gibi yaptığı hareketleri hatırlayınca.

"Devran abiye mi kafa tutuyor şerefsiz?" Ferdi neler döndüğünü anlamaya çalışıyordu herkes gibi.

"Sanırım öyle yapıyor. Yangını o mu çıkarmış Kerim?" diye sordu yeniden yanlarına gelen adama.

Kerim, bakışlarını yeni uyanmış Ferdi'nin üstünde tuttu cevap vermeden önce. Nedense bir an çocuğun karşısında üstünde bir kazak olmadan dikiliyor olmaktan, vücudundaki yaraları görüyor olmasından rahatsız olmuştu.

"Müşteri kılığında adam göndermiş, bilerek tatsızlık çıkarmışlar. Kadınlara sarkıntılık etmişler, bizim çocuklar da o durumla ilgilenirken, sessiz sakin köşelerde bekleyenler ise yangını çıkarmış."

"Nasıl?" diye sordu Devran.

"Orman tarafından yakmışlar, orman yangını gibi göstermek için ama alevler doğrudan mekana yürümüş. Benzin kokusu almış çocuklar, ormandan çıkan birlerini de görmüşler. Yangının öyle dümdüz bir yol izlemeyeceği de ortada."

"Ben yoktum." dedi Devran. "Senden korkuyorlardı. Sen yoksun korkacakları bir Allah'ları bile olmadığından arı kovanına çomak soktular. Belaları sikilecek. Uçuşu erkene çekmeye çalış. Olmuyorsa, sen ve ben önden gidelim. Asil ve Ferdi iki gün sonra bizim uçakla gelsinler."

Konuşurken biraz sakinleşmek için kolunu tutan çocuğu sardı, onu kendisine çekti.

"Olmaz." dedi Asil hemen. "İki gün sizsiz kafayı mı yiyelim burada?" diye sordu Devran'a bakarak.

"Sadece iki gün." diye mırıldandı Devran ona dönerek. Elini kaldırıp çocuğun korkuyla gölgelenmiş güzel yüzüne yerleştirdi. "Orası şu an ne halde bilmiyorum, başka bir şey yapmaya kalkar mı bilmiyorum... Seni nasıl götüreyim yavrum, söyle bana?"

Asil itiraz kabul etmez şekilde başını salladı. "Ha iki gün sonra ha şimdi. Biz de geleceğiz sizinle. Sensiz kalmam."

Kerim, bakışlarını hemen yanında duran Ferdi'ye çevirdi. Bir an içinde bulundukları durumu bile kolayca görmezden gelerek onun uykudan yeni uyanmış halini izlemek için kendisine müsade etti.

Uzun saçları yüzünün iki yanına yayılmıştı, keskin hatlara sahip yakışıklı yüzünü daha çekici gösteriyordu. Bir tutam saç, ışığa göre renk değiştiren, bir mavi bir yeşil gibi görünen gözlerinden birinin üstünü örtmüştü.

Kerim, uzansa ve saçı oradan çekse, parmakları ateşe değmiş gibi yanar mı acaba diye düşündü...

Ateş kelimesi onu bulundukları ana geri taşıdı.

Devran'la Asil hala aynı konu hakkında konuşuyorlardı.

"Ben uçuşu halletmeye çalışayım. Olmazsa ilk uçağa yer ayırtıyorum iki kişilik." dedi Devran'a.

Ferdi birden ona döndü. O günden sonra ilk kez adamın gözlerine baktı. "Dört kişilik." dedi.

"Devran Bey ne derse, o." dedi Kerim tamamen çocuğa dönerek. Ferdi, onunla konuşuyordu. Yüzüne bakıyordu. Aptal bir heyecan hissetti adam midesinin hemen üstünde, önceden olsa bunu asla anlamlandıramazdı. Şimdi biraz da olsa çözmeye başlamıştı...

"Ben valizleri toparlamaya gidiyorum." dedi Asil de son noktayı koymak ister gibi.

Devran'a sıkıca sarıldı, geri çekilip adamın dudaklarına uzun bir öpücük kondurdu. "Moralini bozma tamam mı?" dedi gözlerine bakıp adamı rahatlatmaya çalışarak. "Evimize gideceğiz, sen her şeyi hemencicik halledeceksin."
Sonra adama yeniden sıkıca sarıldı bu sefer çenesine öpücük kondurup kollarından çıktı ve odaya girdi. Devran onun arkasından baktı bir süre.

Ferdi de, kendi valizini toparlamak için aşağıya, odasına iniyordu.

Çok değil, iki saat sonra dördü de eve dönüş uçağındaydılar...

🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍

Şehrin üstü öyle kara bulutlarla doluydu ki, o bulutlar güneş çoktan doğmuş olmasına rağmen sanki hala geceymiş gibi hissettmelerine neden oluyordu. İçinde bulundukları araba önlerinde ve arkalarında bulunan bir kaç arabanın eskortluğunda sabah trafiğinde hareket ediyordu.

Asil, hava alanından çıkar çıkmaz yüzlerine patlayan flaşlara şaşırdığı yetmiyormuş gibi, bir de arka arkaya duran beş aracın açılan kapılarından onları görür görmez aynı anda inen ve gazetecileri dağıtan koruma ordusuna şaşırmıştı bir de.

Ferdi'nin de ondan farkı yoktu. Tek farkları Asil, Devran'ın kolunun altında kameralardan uzak tutulmaya çalışılırken, Ferdi önünde dikilen ve görüşünü tamamen kapatan adamla beraber yürüyordu. Ne kimseyi görebiliyordu ne de kimse onun koyu renk saçlarıyla gizlenen yüzünü görebiliyordu. Kerim'in etrafa attığı ölüm kokan bakışlar da cabasıydı.

Şimdi hep beraber büyük aracın içindeydiler. Gelişleri büyük bir hareketlilik yaratmıştı çünkü yangını tüm ülke duymuştu.

Devran Eğilmez'in mekanını yakmaya cesaret ediyordu biri.

Daha trajikomik bir olay uzun süredir yaşanmamıştı.

Ve akbaba gibi üşüşmüştü paparaziler. Kim ne koparırsa... Devran'ın ilişkisi de apaçık ortada yaşandığı için bu da epey dedikodu malzemesi olmuştu.

"Seni eve bırakalım önce." dedi Devran elindeki telefonu sabırsızca çevirip dururken gözlerini karşı koltukta oturan Ferdi'ye çevirdi. "Aileni meraklandırma. Gazetecileri gördün. Evdekiler televizyonda yangın haberiyle birlikte seni görüp telaşlanmasınlar."

Ferdi başını salladı yorgunca. "Tamamdır abi." dedi ardından elini ağzına örterek genişçe esnedi.

Asil, başını biraz oynatarak Devran'ın omzuna sürttü. Adamın bakışları anında ona döndü.

"Açsınız da siz." dedi Devran aklına gelen ayrıntıyla. Çocuklar valizleri toparlamışlar, sonrasında vedalaşma faslıydı evden çıkışlarıydı derken bir şey yiyememişlerdi. Uçaktaki ikramları da pek yememişlerdi.

"Bizi düşünme." dedi Asil. Başını biraz kaldırıp Devran'ın boynunu öptü.

Gözlerini aynı anda ikisinden kaçıran Kerim ve Ferdi birbirleriyle göz göze geldiler, ardından bu sefer birbirlerinden kaçırdılar gözlerini. Komik bir andı...

"Seninle gelmek istiyorum ama ayak bağı olup işine engel olmak istemiyorum. Her an tekrar bir şey olacak diye gerginsin, bir de ben olursam yanında iyice gerileceksin. O yüzden ben seni evimizde bekleyeceğim." diye tatlı tatlı konuştu Asil sevgilisine.

Devran dişlerini sıktı. Bu çocuk gerçek mi diye hala sorguluyor olması normal miydi? O kadar şey yaşamışlardı, ama bu çocuk bir mucize gibiydi her geçirdikleri günde.

"Kimse ciddi zarar görmemiş." Asil hala konuşmaya devam ediyordu. Konuştukça adamın bakışlarının nasıl değiştiğini, yumuşadığını görebiliyordu. "Her şey düzelir. Mekanı eskisinden daha güzel hale getireceğine eminim."

Mekanın bir fotoğrafını görmüştü adamın telefonunda, berbat haldeydi... En çok da yanan ağaçlara üzülmüştü ya, orası ayrıydı. Kimseye kötü bir şey olmadığı için içi rahattı ama Devran'ın bunu yapanlara neler yapacağını düşününce ürpermiyor değildi.

"Öfkemi alıp götürme." diye fısıldadı Devran yalvarır gibi. "İhtiyacım var o öfkeye."

Asil başını iki yana salladı. "Öfkene değil mantığına ihtiyacın var sevgilim. Öfkenin mantığını köreltmesine izin verme sakın, tamam mı?" diye sordu.

"Yapma Asil." dedi Devran bakışlarını o gözlerden kaçırıp camdan dışarıya baktı. "Bakma bana öyle, ne öfkem kalıyor ne mantığım... En azından birini bende bırak."

🤍🖤🤍

Devran, saçlarını ıslatacak kadar hızlı atıştıran yağmurun altında dikilmiş kıstığı gözleriyle, polislerle konuşan Kerim'i ve onların arkasındaki yanmış yapıyı izliyordu.

Binbir emek vererek yenilediği, evi, işi bellediği yer şimdi bambaşka görünüyordu.

Yeni yetme bir şuursuz yüzünden onlarca insanın canı hiçe sayılmıştı. Bu hırs değildi, bu rekabet değildi, bu düpedüz insafsızlıktı, alçaklıktı.

Seni güç değil, sen gücü yönetirdin.

Güce tapılmazdı.

Orçun denen piç kurusu, güce, paraya her şeye aç, babasının tüm zenginliğine rağmen aç gözlü, bağımlının tekiydi.

İnsanın açgözlülüğü yüzünden böyle bir şey yapabilmesi korkunçtu.

Kendi mekanı merkezde olmasına rağmen iş yapmıyor diye gelip Devran'ın mekanını yakmasının hiçbir mantığı yoktu.

Ölümüne susamıştı. Başka açıklaması yoktu.

Dua etsindi ki ölen kimse yoktu, dua etsin ki Devran'ın hayatında artık Asil vardı.

Kerim, Devran'ın karşısına geçip kahverengi gözlerini adamın kara gözlerine dikti. Onun da üstü başı sırılsıklam olmaya başlamıştı ama hararetlerini ancak bu şekilde kontrol altına tutabiliyorlardı... Orçun'la yüzleşinceye kadardı o da... Çok değil yarım saat kadar sonra yanında olacaklardı.

"Tüm incelemeler yapılmış. Yangının kasten çıkarıldığı kesin. Bir de-" telefonunu çıkarıp galerisinden bir video açtı. "Bunu paylaşmış yangın haberinden hemen sonra."

Devran, sıfatsızın konuştuğu videoyu, göğsünü gere gere yangını kendisinin çıkardığını kabul edişini, Devran'a meydan okuduğunu ve bu sayede de piyasada kendine bir yer edindiğini sanarak atıp tutmasını, tüm bunları yaparken madde etkisinde oluşunu belli eden şeyler yapışını izledi.

Bir gram aklı olsa zaten dizini kırıp babasının ona sağladığı olanaklarla yaşayıp giderdi ama gram aklı vardıysa onu da uyuşturucuyla kaybetmiş tam bir beyinsiz olarak hayata nasıl devam edilir ya da edilemez onu en iyi şekilde göstermişti.

Suçunu itiraf ettiği için içeri alınmadan önce Devran'ın da ona bu yaptığı şeyin bazı karşılıkları olduğunu göstermesi gerekecekti.

🤍🖤🤍

Kerim'in uzattığı telefona baktı Devran, ellerinin üstü soyulmuştu, bilerek giydiği siyah gömleğin yerinde açık renk bir şey olsa şimdiye kadar çoktan kırmızıya dönmüştü olurdu o kıyafet.

"Asil Bey." dedi Kerim Devran'ın bakışlarındaki o korkutucu tarafı görünce.

Devran bir an ellerine baktı. Sanki Asil onu görecekmiş gibi telaşla ellerini koyu renk pantolonuna silip, Kerim'in bir mendille beraber uzattığı telefonu avucuna alarak Orçun'un inlemelerinden uzağa, bulundukları tek katlı binanın dışına çıktı.

"Efendim yavrum?" diye sordu yutkunduktan sonra. Hissettiği şey utanmasına neden oluyordu. Belki de hissettiği şey zaten doğrudan utançtı.

"Aşkım kapıda bir adam var, senin adamın olduğunu söylüyor. Bir şey getirmiş ama ne getirdiğini de söylemiyor. Çünkü sen söylemesini istememişsin." diye arka arkaya sıraladı Asil.

Duş almış kahvaltı etmişti ve o sırada çalan zille Devran geldi sanmıştı ama gelen başka bir adamdı. Asil kapıyı açmayı reddetmişti ama adam gitmemekte ısrarcıydı.

"İsmi neymiş güzelim adamın. Sordun mu?"

"Tabii ki sordum Devran. Suat'mış adı."

Devran güldü ve içeriden gelen sesleri duyunca Kerim'in dayanamayıp Orçun'la özel olarak ilgilenmeye başladığını anladı.

"Evet ben gönderdim Suat'ı. Sana haber vermeyi unuttum, özür dilerim." dedi, bebeğinin adım seslerini dinledi ve onun kapıyı açtığını duydu.

Suat'la bir şeyler konuşurlarken onu bekledi.

"Devran ya!" diye bağırdı Asil telefona. "Kedi getirmiş bana Suat. Hih! Turuncu bu aşkım, çok güzel."

"Yılbaşı hediyen, doğum günü hediyen, benimle yaşamayı kabul ettiğin için sana teşekkürüm... Nasıl kabul etmek istersen öyle kabul et." dedi çocuğun bebek gibi konuşa konuşa kediyi sevişini dinlerken, sırtını arkasındaki duvara yasladı.

Arabalarda bekleyen bir kaç adam kendisini izliyordu merakla, Devran'ın içeriye girdiği haliyle şimdi telefonla konuşarak dışarıya çıktığı hali arasındaki fark tüm korumaları şaşırtmıştı.

Ne olursa olsun, Orçun'u ne kadar güzel benzetirse benzetsin hıncını alamayıp iyice öfkelenerek çıkacak bir adet Eğilmez beklemişlerdi. Adam şimdi sırtını duvara dayamış, gözlerini kapatmış bir şekilde gülümseyerek telefonla konuşuyordu.

"Çok küçük bu, korkuyorum kemikleri kırılacak gibi..."

"Annesi doğumda ölmüş." dedi Devran, çocuğu üzmemek için hemen devam etti. "Üç kardeşi daha varmış, hepsi sahiplendirilmiş ama o hasta olduğu için kimse istememiş. Onu iyi ettim senin için, şimdi sen benden daha iyi edersin onu, biliyorum."

"Beni ağlattın." dedi Asil burnunu çekerek. Avucunun içini ancak dolduran kediyi koltuğun üstüne koyup dizlerinin üstüne çöktü ve dibine girerek baktı uyuyan hayvana. "Ama mutluluktan."

"Ona bir isim koyman gerekecek. Güzelce düşün."

"Tek başıma koymam." dedi çocuk hayran hayran, parmağını kedinin başında gezdirdi dokunmaya korkarak. "Ben buna dokunmaya korkuyorum, nasıl olacak bu iş?" diye hayıflandı kulağındaki telefona.

"Ben de sana dokunmaya korkuyordum ama bak çok güzel olduk biz."

"Aşkım ismini beraber koyalım ne olur..." dedi Asil. "Bir çanta dolusu eşyası da var ama ben şimdi araştırırım, eksik bir şey varsa gelirken alır mısın? Ben bunu bırakıp çıkamam ki... Ya okula nasıl gideceğim onu bırakıp? Kıyamam ki. Bensiz ne yapar tek başına?"

Devran, çocuğun kendi kendine cevap beklemeden sorduğu sorularla güldü ama sonra gülüşü solar gibi oldu. Gözlerini açıp kurumuş kan lekeleriyle dolu eline baktı.

"Asil." dedi ciddi bi ses tonuyla.

"Hmm?" diye mırıldandı çocuk.

"Eve geldiğimde bana biraz kızar mısın?" diye sordu. "Ben biraz öfkeme yenik düştüm de. Beni biraz azarlamana çok ihtiyacım var."

Bu ellerle gidip çocuğa dokunacak olması midesinin kasılmasına neden olmuştu.

"Ne yaptın?" diye sordu Asil endişesini sesine yansıtmamaya çalışarak.

Devran nedense birden büyük bir panikle, "Öldürmedim yemin ederim." dedi. Çocuk böyle düşünsün istemezdi.

Asil adamın tepkilerini değerlendirdi çok hızlı bir şekilde. "Hemen gelsene eve." dedi. "Ben bu tatlı şeye bir an önce isim koymak istiyorum ve diğer babası olarak burada olman şart."

Devran gökyüzüne baktı, dudakları kıvrıldı.

"Arabaya biniyorum şimdi. Birazdan oradayım." dedi.

Tatilleri erken bitmişti ama evde onu bekleyecek iki canla birlikte yaşayacaktı artık.

Telefonu cebine koyup Kerim'e seslendi. Bir an önce gidip işitmesi gereken bir azarı vardı.

Bir an önce gidip Asil'in telefondan bile içini titreten mutluluğuna canlı şahit olmak istiyordu.

Asil'den önce nasıl bir adamsa artık o adamı pek sevmiyordu, tam olarak o adam olamayacağını da az önce içerideyken anlamıştı.

Yeni Devran'ı eskisinden daha çok seviyordu, çünkü bu Devran Asil gibi birine sahipti...

🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍

Tatil bitti, hoop memleketteyiz
✨💖✨

Bakalım bundan sonra neler yaşayacağız?
🥰🙏🏻

Gelecek bölümde görüşürüz
🌸🌸🌸🌸🌸

Continue Reading

You'll Also Like

1.1M 84.5K 33
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.
604K 51.4K 51
Tamamlandı Fantastik- MPREG hikayesidir. Hikaye interseks bir birey ve Panter adam adasında geçmektedir. Hikayenin fantastik ögesi erkek hamileliği d...
2.5M 120K 40
[TAMAMLANDI] Ali, benim sevgili katilim. '+18'dir, olumsuz hareketler fazladır.'
2.1K 161 11
David Judesie Heyworth Law'a dair ıvır zıvırlar. "Nothing is above the law."