ASİL bxb

Від onlycherrypie

2.6M 147K 78.9K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... Більше

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"

26.5K 1.3K 365
Від onlycherrypie

Merhaba 😻

Keyifli okumalar,
bölüm sonunda görüşelimmm
🌈🌈🌈
🥰

ASİL 💖

22. Bölüm:

Devran boynuna vuran sıcak nefeslerle ve hissettiği yumuşak dudaklarla uykusundan sıyrıldığında ilk farkettiği ince kazağının ucundan içeriye sızıp karnına konmuş olan eldi. İnce bir bacak kendi bacağına dolanmıştı, ikinci farkettiği de bu olmuştu.

Boynundaki sıcak nefes yüzünden teni nemlenmişti, Asil'in dudakları nefes alış verişleri arasında adamın boynuna temas edip duruyordu. Tatlı mırıltılar çıkıyordu çocuğun ağzından uykusunda.

Devran kapalı gözleriyle, kendisine oldukça uzun bir süre tanıyarak bu anın tadını çıkardı. Aklında kahvaltı için Asil'in hoşuna gideceğine inandığı tatlı bir plan vardı ama saatlerce onunla bu şekilde, yatakta kalmak istiyordu.

Asil'in yatak keyfi dediği şeyi şimdi çok iyi anlamıştı. Ve içinde Asil olan bir yatakta Devran çok uzun saatler bir çok farklı şekilde keyif yapabilirdi. Hiçbir şey yapmadan bu şekilde uzanıp çocuğun nefes alışverişlerini dinlemek de buna dahildi, saatler boyunca onunla defalarca sevişip, inleyişleriyle doruğa ulaşmak da...

Devran gözlerini yavaşça aralayarak gözlerinin aydınlığa alışması için bir kaç kez kırpıştırdıktan sonra açık perdeler yüzünden odaya dolmaya başlayan gün ışığına baktı, kaşları çatıldı. Gözleri komodindeki saati odağına alınca normalde kalktığı saati baya geçirdiğini şaşırarak farketti. Hala erkendi ama Devran için çok geç bir saatti bu, güneş bile çoktan doğmuştu.

Asil uykusunda birden irkilince kıvrık bir şekilde Devran'ın üstünde duran bacağı adamın erekte halindeki penisine sürttü ve aniden büktüğü parmakları yüzünden tırnakları elinin altındaki kaslarla bezeli karna saplandı.

Devran yattığı yerde kaskatı kesilirken, çocuğu sardığı eli refleksle onu daha sıkı tutmuştu. Çocuk kafasını gömdüğü yerde anlamsızca bir şeyler mırıldandı ama Devran kulaklarında uğuldamaya başlayan kan yüzünden onun zaten anlamsız tatlı bir homurtuya benzeyen konuşmasından bir şey anlamamıştı. Boştaki elini kaldırıp, çocuğun, karnına oldukça tahrik edici şekilde dokunmakta olan elini tuttu ve temasını kesti.

Biraz önce çocuğun varlığı ve kokusuyla tamamen mayışık hatta kendini bıraksa yeniden uykuya dalabilecek haldeyken, bir kaç saniye içinde her açıdan oldukça uyanık bir hale gelmişti.

Zaten sabah ereksiyonu diye bir gerçek vardı, sevdiği çocukla tüm gece bir vücut olmuş gibi koyun koyuna uyumuşlardı, o da yetmiyormuş gibi çocuk uykusundayken bile onun sabah sertliğini üç beş tık öteye taşımayı çok güzel başarmıştı.

Devran durup kafayı yemek için kendine fırsat vermedi, kafasında bir planı vardı, o yüzden şimdi yavaştan yataktan kalkıp bir kaç hazırlık yapması gerekiyordu. Gözlerini yumup bir kaç saniye öyle bekledikten sonra derin bir nefes aldı ve Asil'e sardığı kolunu yavaşça çekti, diğer eliyle de Asil'in başını arkadan destekleyip onu sakince yastığına yatırdı.

Çocuğun kaşları çatılırken, güzel yüzü huysuz bir şekilde buruştu. Adamla olan temasının kesildiğini hissetmiş gibiydi.

Devran onun alnına dökülmüş saçları yumuşak dokunuşlarla düzeltip, kıvrık kirpiklerine dayanamayıp kirpiklerinin gölgesinin düştüğü göz çukurunu öptü. Örtüyü kendi üstünden kaldırdı ve ardından çocuğu güzelce örttü.

Lavaboda yüzünü yıkadıktan sonra, sakinleşmeye başlayan aletiyle tuvalet ihtiyacını da giderdiği sırada duşakabinle manalı bir bakışma yaşadı Devran, ama yapmayacaktı. İradeli bir adamdı o! Asil'e kadar evet, öyle bir adamdı. Asil onu cidden zorlasa da toy biri gibi davranmak istemiyordu. Etkileniyordu, inkar etse çarpılırdı. Ama içeride yatan çocuk bile daha iradeli geliyordu gözüne.

Kelimeyi pek sevmese de kendisini bir ergen gibi hissediyordu. Sanki otuz yaşında bir adam değildi, erkekliğini yeni keşfediyordu. Aynadaki yansımasına bakarken durumun komikliğine gülmeden edemedi.

🤍🖤🤍🖤🤍

Devran aradığı gibi bir sepet bulamasa da bulduğu ahşap meyve kasasını güzelce temizlemiş ve hazırladığı şeyleri içine yerleştirmişti. Lazım olabileceğini düşündüğü bir kaç şeyi ve geniş bir örtüyü otoparktaki arabanın bagajına yükledikten sonra kolunu kaldırıp damarlı bileğini saran saatine baktı. Asil'i öpüp odadan çıktığından beri yarım saat olmuştu, şimdi gidip çocuğu uyandırsa iyi olurdu.

Bagajı kapatıp gerisin geri mekana yürüdü. Sabahtan burada olan bir kaç eleman adamı erken saatlerde mutfakta gördükleri için şaşırsalar da günaydın demekten ileriye gidip meraklarını giderememişlerdi.

Devran üst kata çıktı ve birazdan çocuğu uyandıracak olsa da uyanmasından korkar gibi odaya sessiz bir giriş yaptı. Yine sessizce yatağa yanaştı ve az önce kendi yattığı yastığı kucaklamış, yüzünü yastığa gömmüş şekilde uyuyan çocuğa baktı. Onu rahatsız etmemek için ani hareketlerden kaçınarak yatağın kenarına oturdu.

"Güzel bebeğim benim... Uyanma vakti." Bir elini yumruk halinde yatağa sabitleyip oradan destek alırken, çocuğun yüzüne eğilip yanağını okşadı. "Asil, uyan bebeğim." Yanağına bir kaç öpücük kondurup hafifçe geri çekildi.

"Biraz daha..." dedi Asil. Aslında zaten uyanmak üzereydi, uykunun kıyılarında geziyordu Devran'ın dokunuşlarını hissettiğinde.

"Biliyorum çok geç yattın ama seni bir yere götürmek istiyorum. Söz döndüğümüzde uyumana izin vereceğim."

"Hayır o değil. " diye mırıldandı Asil uykulu sesiyle. "Biraz daha öp."

Devran çarpık bir şekilde gülümsedi, Asil gözleri kapalı olduğu için bu güzel görüntüyü maalesef ki kaçırmıştı. Adam yeniden yüzünün her köşesini öpmeye başladığında bunun tadını çıkarmakla meşguldü. Devran birden yeni uyandığı için şiş olan dudakları öpünce Asil hafifçe geri çekilip gözlerini açtı.

"Dişlerimi fırçalamadım, dudaktan olmaz." Adam yeniden bu sefer daha uzun süren bir öpücük bıraktı yumuşak dudaklara. "Ya Devran..." Yüzünü adamdan gizlemek için adamın yastığını kullandı, burun deliklerine sızan güzel vanilya kokusunu içine çekti.

"Ya Devran diyen ağzına kurban... Hadi kalk, hava yağmura dönmeden gidip gelelim yavrum."

"Nereye gideceğiz ki?" Asil üstündeki örtüyü biraz iteleyip oturur pozisyona geçerken yukarı sıyrılan badisi aşağıya kayıp açıkta kalan tenini örttü. Elleriyle ağzını kapatarak genişçe esnedi Asil, kollarını iki yana açarak gerindi.

"Güzel bir yere."

Devran daha fazla ipucu vermemek için diretince Asil nihayet yataktan çıkıp lavabodaki işlerini hallettikten sonra üzerine Devran'ın tembihlerine uyup kalın bir şeyler giydi. Zaten yanında getirdikleri gayet uygundu. Adamın dediğine göre açık havada olacaklardı. Asil epey meraklanmıştı.

Arasından diş macununun mentolü sayesinde nane kokulu nefeslerinin süzüldüğü dudaklarına şeftalili parlatıcısını da sürüp tamamen hazır olduğunda banyodan çıktı ve kendisini bekleyen adamın yanına gidip çekinmeden sarıldı. "Hazırım ben."

"Çıkalım o halde yavrum."

Devran da çocuğa sarıldı, çıkmak için ayrıldıklarında ceketinin cebini yoklayıp geçen sefer tamamen aklından çıkan şeyin orada olduğundan emin oldu, ardından evden çıktılar.

Devran arabayı önce mekandan daha da ileriye, en tepeye doğru sürdü, daha sonra pek kimsenin bilmediği bir yoldan yokuş aşağıya inmeye başladılar. Radyodan bir müzik açmışlardı ama sesi o kadar kısıktı ki ikisi de şarkının sözlerini tam olarak duyamıyordu.

Nihayet oldukça dik olan yol bittiğinde yerini ormanın içinde asfalt olmayan, patika bir yol alınca Asil merakla etrafını incelemeye başladı.

"Bu yolu geri çıkabilecek miyiz?" diye sordu yandaki aynadan arkalarında kalan yola bakarken.

"Daha önce çok geldim buraya güzelim. Hem altımdaki canavara güveniyorum, böyle yollar için tasarlanmış bir bebek bu."

Asil duyduğu şeyle adama doğru döndü. "Bebek mi diyorsun arabana?" Sesinde öyle bir tını vardı ki, Devran hem çok şey anlaması gerekiyormuş gibi hissetti hem de hiçbir şey anlamadı.

"Senin gözünde bir canavar olsa da benim için daha farklı. Arabalarımı severim."

"Bebek yani?" Devran'ın ona bebeğim demesine o kadar alışmıştı ki Asil, şimdi kendisinden başka bir şey için o kelimeyi kullanması çok garibine gitmişti. Kesinlikle kıskanmamıştı. Ya da... Belki biraz kıskanmış olabilirdi. Hatta birazdan da fazla.

"Evet yavrum."

"Benimkine külüstür derken kendininkileri bebek diye el üstünde tutuyor olman da..." Adama yandan bir bakış atıp önüne döndüğünde ağaçların arasından görünen manzarayla dudakları kıvrıldı.

"Ama bebeğim-" Devran o kelimeyi kullanmak için ağzını açtığında yaptığı şeyin farkına vardı, çocuğu kızdırdığını geç de olsa anladı ve aniden sustu.

"Devran, burası bir göl mü?" diye sordu Asil öne eğilip daha iyi görebilmek için gözlerini kısarken.

"Evet, sahip olduğum araziye dahil. Yerini ben ve ailem dışında bilen yoktur." diye açıkladı adam. Arabayla ilerleyebilecekleri yere kadar ilerledi ve el frenini çekip motoru kapattı. Buradan sonrasını yürüyeceklerdi çünkü ağaçlar yüzünden arabayla devam etmeleri imkansızdı. Zaten çok az bir mesafe kalmıştı.

Adam kendi tarafının kapısını açınca Asil de hevesle kendi kapısını açtı ve arabadan aşağıya atladı. Serin hava yüzüne vurdu ama rahatsız edici bir soğuk değil, çok güzel bir sabah serinliği vardı. Temiz hava ciğerlerine dolarken genişçe gülümsedi. Gözlerini ağaçların arasından görünen gölden ayırarak bagajda bir şeylerle uğraşan adamın yanına ilerledi.

"Daha önce havası bu kadar temiz olan bir yerde bulunduğumu hatırlamıyorum." dedi Asil Devran'a iyice yanaşarak. Kuş sesleri yankılanıyordu etrafta, çok huzurlu bir atmosferin içindeydiler.

"Buranın oksijeni seni çarpabilir bile..." dedi Devran da gülümseyerek. Kasayı üstündeki örtüyle birlikte kucaklayıp geri çekildi ve bagaj kapısını kapattı.

Asil merakla adamın elindekilere baktı ama örtü yüzünden bir şey göremiyordu. Sessiz kalmayı tercih ederek adamın adımlarına ayak uydurup göl kenarına doğru yürümeye başladı.

Upuzun ağaçların çevrelediği tertemiz bir göldü burası. İnsanlar tarafından keşfedilmediği için zarar görmeden, bir doğa harikası gibi, Devran'ın mekanına da ev sahipliği yapan tepenin ardında gizleniyordu.

"Beğendin mi?" diye soran adamla, rengi iyice ortaya çıkan gözlerini suyun yüzeyinden zorlukla ayırıp ona baktı.

"Bayıldım!"

Devran kasayı yere bırakıp üstündeki örtüyü akşam yağan yağmur yüzünden hafif nemli olan toprağa serdi. Asil kasanın içindekileri o zaman görebildi. Cam bir şişede portakal suyu vardı, taze sıkmıştı Devran elleriyle. Bir de termos vardı, içinde de yeni demlenmiş kahve vardı. Portakal suyu Asil içinken, kahve elbette Devran içindi.

Ve büyükçe bir saklama kabında Devran'ın yine kendi elleriyle hazırladığı soğuk sandviçler vardı. Su, fincan, bardak ve peçete de kasanın içinde bulunan diğer şeylerdi.

"Ya sevgilim," dedi Asil dizlerinin üstüne çöküp örtüye yerleşirken. "Neler hazırlamışsın böyle?" Dudaklarını büzmüştü dolan gözlerini kırpıştırıp.

"Fazla bir şey değil..." dedi Devran sırayla portakal suyunu ve kahveyi rahatça içebilmeleri için fincana ve bardağa dökerken. "Çünkü ben öyle güzel uyumuşum ki, normalde uyandığımdan çok daha geç uyandım. Niyetim burada seninle birlikte gün doğumunu izlemekti." Arkasını dönüp parmağıyla gölün karşı kıyısını, ağaçlarla kaplı küçük tepeyi gösterdi. "Tam oradan doğuyor. Görülmeye değer bir manzara..."

"Bir daha ki sefere gün doğmadan geliriz o halde, geliriz değil mi Devran?"

"Geliriz yavrum. Hadi gel, bir şeyler yemeye başla. Yoksa seni, yoğun geçen sınav haftandan sonraki ilk tatil gününde bu kadar erken uyandırdığım için vicdan azabından gideceğim." diye söylendi Devran.

"Saçmalama. Halimden çok memnunum şu anda. Sevgilimle, göl kenarında kahvaltı yapacağım."

"Bak bunlar peynirli ve salamlı olanlar." dedi Devran kapağını açtığı kabın içindeki özenle hazırlanmış sandviçleri göstererek. "Domates ve zeytin ezmesi de var içlerinde. Önce onlardan başla."

Asil çok güzel görünen sandviçlerden birini alıp peçeteyle sardı ve "Onlar neyli?" diye sordu, kenarda diğerlerinden farklı duran, kenarları kesilmiş tost ekmeğinden yapılmış olanları göstererek.

"Birinde reçel ve fıstık ezmesi var. Diğeri çikolatalı." diye açıkladı Devran.

Asil elindeki sandviçi ısırırken gözleri parıldadı. "Ellerine sağlık." dedi ağzındakini hızla çiğneyip yuttuktan sonra. Portakal suyundan büyük bir yudum aldı.

"Afiyet olsun, yavrum."

Birlikte manzarayı izleyerek kahvaltılarını ettiler. Devran yine bir sürü soru sormuş, gece konuştukları yetmemiş olacaktı ki, çocukla ilgili her şeyi öğrenmek için hala oldukça hevesli görünüyordu.

Asil fıstık ezmeli olan ekmeğin son lokmasını, portakal suyuyla birlikte yutarken gerçekten doyduğunu hissediyordu. Keyfi öyle yerindeydi ki, aklında ne kötü geçen sınavı vardı ne babası, babasıyla yaşadıkları...

Bir yanda lokmalarını boğazına dizen bir babaya sahipken, diğer yanda daha düne kadar bir yabancı olan bu adamla açık havada, huzurla, keyfini kaçıracak hiçbir şey olmadan kahvaltı ediyor, gülüşüyordu.

Gülümsemesini asla bastıramıyordu. Bu adamda ona iyi gelen çok şey vardı. Onsuzken nasıl olduğunun, nasıl monoton, keyifsiz, sıkıcı bir hayat yaşadığını yeni farkediyordu Asil. Aslında zaten biliyordu ama o zamanlar durumdan şikayetçi değildi, değiştirmek için çabalamıyordu. Yalnızlığı o seçmişti bir nevi, herkesi kendinden uzaklaştırmıştı. Şimdi Devran'sız bir hayat değil, bir gün bile düşünemiyordu.

"Asil?" dedi Devran sorar gibi. Çocuğun dalgın gözlerinden geçen duyguları tek tek görmüştü, en dikkatini çeken hüzün olmuştu. "İyi misin yavrum? Daldın."

"Çok iyiyim senin yanındayken. Biliyorsun değil mi?" dedi çocuk hala gölü izlerken.

"Hissediyorum." dedi Devran, çocuğun arkasına geçip bacaklarını iki yanında uzattı ve onu göğsüne çekip sarıldı.

Sırtında adamın sıcaklığı, önünde eşsiz bir manzara... Asil sonsuza dek bu anın içinde kalabilirdi. "Yanındayken hiçbir olumsuzluk canımı sıkamıyor. Normalde sıkmasına izin vermiyordum, düşünmeyerek... Geriye itiyordum hep her şeyi. Ama şimdi senin yanındayım ya, hiçbiri zihnime uğramıyor bile."

"Hep yanında olurum o halde. Hiç ayrılmam dibinden. Sonra sıkılırsın belki?"

"Yok sıkılmam ki."

"Sıkılmaz mısın ki?" dedi Devran da onun boynunu öperek. Geri çekilecekken bir öpücüğün yetmediğine kanaat getirip sesli şekilde bir iki kez daha öptü. Gözleri kendi eseri olan morluğa kaydı, kahvaltı ettikleri süre boyunca olduğu gibi... Çok seksi duruyordu üstünde onun bıraktığı bu izle.

"Sıkılmam, sen sıkılır mısın benden?" Birgün, diye düşündü Asil, benden sıkılır, gider misin? Eğer gidersen ne yaparım hiç bilmiyorum...

"Hani olumsuzluklar gelmiyordu aklına ben yanındayken? Senden nasıl sıkılayım güzelim ben? Tapıyorum sana, görmüyor musun? Benden ayrı bir saat geçirsen meraktan ölüyorum. Yanında olmak için kuduruyorum."

"Seninle uyumaya alışmasam iyiydi..." dedi Asil dalgınca. "Kokun olmadan uykuya dalmakta çok zorlanacağım."

"Nesi varmış kokumun?" diye sordu Devran, çocuktan böyle şeyler duymayı seviyordu. Ve şimdi onu konuşturup kafasını dağıtmak istiyordu.

Şapşal çocuk, Devran'ın ondan sıkılabileceğine ihtimal veriyor muydu sahiden? Devran Asil'i bıraksa ölürdü. Zaten onu bırakmış olması için ya kafayı gerçekten yemiş, delirmiş, hafızasını falan kaybetmiş olması lazımdı ya da artık yaşamıyor olması...

"Vanilya..." dedi Asil, başını yana çevirerek adamın önü açık ceketinin içinden sızan kokuyu içine çekti. "Beni sakinleştiren, mayıştıran bir koku... Ve senin kokun tıpkı vanilya gibi."

"Koklama şöyle, aklım karışıyor." dedi Devran, göğsüne ilişip usul usul onu koklayan çocuğa.

"Çok güzel ama kokun, ne yapayım?" Asil onun kolları arasında dönünce yüz yüze geldiler. "Hem dudakların gibi, kokunda bana ait değil mi Devran?"

"Sana ait." Çocuğun dudaklarını öpüp zorla geri çekildi adam. "Bir daha sakın bana senden sıkılır mıyım diye sorma."

"İlk sen dedin ama? Ben senden sıkılırım mı sanıyorsun?"

"Ben şakasına söyledim. Sen ciddi ciddi sordun, bir gün senden gider miyim diye geçirdin aklından."

"Onu da mı hissettin?" dedi Asil şaşırarak. Duygularını iyi gizliyor sanardı ama bu adam onun içini görüyordu hiç zorlanmadan. Diktiği duvarlardan bir hayalet gibi süzülüp geçiyor, Asil aslında ne demek istedi, ne anlatmayı amaçladı anında anlıyordu.

"Sesinin titreyişinden, gözünü süzüşünden anlarım ben seni."

"Sen çok romantik bir adamsın. Hiç tahmin etmezdim..." Ellerini adamın yüzüne koyup sever gibi okşamaya başladı sakalının örttüğü çehreyi.

"Bunu başka yerde söyleme." dedi Devran tenindeki dokunuşlara ölürken.

"Kimse bilmesin zaten. Sadece bana özel ol istiyorum."

Çocuğun cesur sözleri, Devran'ın aklına neredeyse yine unutacağı şeyi getirdi. Elini ceketini iç cebine attığında Asil, "Ne oldu?" diye sordu.

"Unutuyordum az daha." Çocuğun dudağını öptü hatırlattığı için kendince teşekkür etmek amacıyla.

Asil adamın cebinden çıkardığı küçük kadife kutuya baktı anlam veremeyerek.

"Bunu şehir dışındayken aldım." Kutunun kapağını kaldırıp içindeki şeyi gösterdi Asil'e. "Görünce aklıma sen geldin. Ne de güzel yakışır bembeyaz boynuna diye düşündüm."

Özel tasarım kolyeyi kutudan çıkarıp, kutuyu kenara bıraktı. "Sadece tek bir tane yapmış yapan kişi... Eşi benzeri yok yani."

Asil adamın parmaklarındaki zincirin ucundan sarkan kalp figürüne baktı bir süre. Gözleri doldu ama ağlamadı. Sallanan gümüş kalbi parmak uçlarıyla tutup yakından inceledi.

"Takmamı ister misin?" diye sordu Devran çocuğun ne düşündüğünü deli gibi merak ederken. Asil başını aşağıya yukarıya salladı.

Biri onun için hediye almayalı çok uzun süre olmuştu. Belki annesiydi son hediyesini veren, bilmiyordu.

Şimdi adam elinde minik kalpli bir kolyeyle gözlerine sevgiyle, hevesle bakıyordu. Biraz zorlanda da iri elleriyle kolyenin kilidini açmış, parmakları değdiği yeri yakarken kolyeyi çocuğun zarif boynuna takmıştı.

"Geldiğimde hemen verecektim bunu sana ama seni o tünellerde aklımı kaybetmiş gibi öpünce kafam allak bullak oldu. Unutmuşum, eve gelince hatırladım."

"Devran çok güzel bu. Çok kıymetli bir şeye benziyor, benim için de çok kıymetli ama sırf bir takı olduğu için değil, senden geldiği için... Bana şu göl kenarından bir taş versen de benim sahip olduğum en kıymetli şey o olurdu."

"Benim annemden babamdan sonra artık en kıymetlim sensin Asil. Senden sıkılmam, senden gitmem, senden gitmeyi düşünmem mümkün değil. Her saniye yanında olamam belki, hayat bu ama benden bir parça olarak bu olsun yanında. Kötülüklerden, olumsuz düşüncelerden, fenalıklardan korusun seni, tıpkı benim gibi, gölgem gibi yanında olsun. Ben yanındaymışım gibi düşün bu tenine değdiği sürece. Bil ki gün sonunda dönüp senin yanına geleceğim."

"Sen harika bir adamsın, ben bu kadar şanslı olduğumu bilmezdim." Gözünden akan bir damla yaş yanağından kayarken Devran o yaşı kuruladı.

"Ben ne sevap işledim diye düşünüyorum karşıma sen çıktın diye... Annemin duaları kabul oldu belki, sevgisiz bir hayat sürmemem için dua eder hep. Kabul olmuş bir dua gibisin zaten, bana böyle bakıyorsun ya."

"Seni seviyorum." dedi Asil kollarını Devran'ın boynuna dolayarak ona sarıldı kocaman. İçi içine sığmıyordu, taşıyordu her bir duygusu. Hem gülüyordu hem göz yaşları akıyordu mutluluktan.

"Tapıyorum sana, küçük sevgilim benim." dedi Devran başını onun boynuna gömerek kalın kollarını doladı çocuğa içine hapsetmek ister gibi.

Bir an için göl manzarasını bile unutarak, sadece birbirlerinin gözlerini, o gözlerin içinde yeşeren, oynaşan duyguları izlediler.

Belki sadece Devran'ın annesinin onun sevgisiz bir hayat sürmemesi, gerçek aşkı bulması için ettiği dualar kabul olmuştu... Belki de Asil'in annesinin hayata gözlerini yummadan önce oğlunun bu hayatta yapayalnız, kimsesiz kalmamasıyla ilgili yakarışı doğru yere ulaşmış, vakti saati geldiğinde de bir dilek gibi usulca gerçekleşmişti.

Onlar birbirlerini tam da zamanında, olması gereken anda, birbirlerine geç kalmadan veya çok erken olmadan bulmuşlardı. Bundan sonra onları ancak ölüm ayırırdı.

🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤

Nasıldı bölüm?
😇

Bölümler biraz gecikiyor gibi kursum yüzünden,
özür diliyorum o yüzden...
Kızmıyorsunuz umarım 🙏🏻
Eve gelir gelmez bölüme odaklanıyorum hemen, umarım beğenmişsinizdir bu bölümü de ✌🏻😌

Diğer bölümde görüşmek üzere 😽
Hatam varsa affola 🥰😂

Продовжити читання

Вам також сподобається

Kaçınılmaz Lanet Від Sefbea

Жіночі романи

55.8K 7.2K 89
Bir bölgenin akıbeti, kurdunun gücü ve kılıcının keskinliğinden geçer. -KAHRAN- Herkes kendi doğrularına sahip çıkarken lanete mi yoksa kurtuluşa mı...
2.1K 161 11
David Judesie Heyworth Law'a dair ıvır zıvırlar. "Nothing is above the law."
BİNBAŞI | BXB Від kanashi

Підліткова література

1.1M 84.4K 33
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.
SOĞUK-Gay Від Gri

Пригоди

812K 56.8K 78
[TAMAMLANDI] Dağa kaçırılmasıyla başlamıştı onların hikayesi... Onlar herkes gibi normal tanışmamışlardı. Hatta onlarınki çok zalimce bir tanışmaydı...