ASİL bxb

By onlycherrypie

2.6M 147K 79K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... More

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''
2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"

23.4K 1.3K 296
By onlycherrypie

Hello
🌈🌸💖
Bugün Asil'in arabasını gördüm.

18. Bölüm:

Babası karşısında, aralarına dağlar kadar bir mesafe koyup masanın diğer ucunda oturmuş, dışarıdan söylediği oldukça sağlıksız görünen yemeği yiyor ve bunu yaparken sadece telefonuyla ilgileniyordu. Telefonuna bakarken kaşları çatıktı. Asil'in yaptığı yemeğe burun kıvırmıştı. Oysa gayet lezzetliydi ve Asil yerken keyif alıyordu. Annesinin tarifiydi, belki babası yese severdi ama elini bile sürmemişti.

Birden elindeki telefonu atar gibi sertçe masaya bıraktığında Asil irkildi ve oturduğu yerde sıçradı. Elindeki çatal, tabağına sürtmüş tiz bir ses çıkmasına sebep olmuştu.

"Her şey yolunda mı?" diye sordu korkmasına rağmen bunu bastırmaya çalışarak. Babasıyla böyle bir durumun içinde olmaktan nefret etti.

"Yolunda değil hiçbir bok falan. Yemeğini zıkkımlan."

Şok, Asil'in o an hissedebildiği tek şey bu olmuştu. Babası neden böyleydi? Asil ona bir şey yapmamıştı. İnsan gibi soruyordu, bir şey mi var diye, her şey yolunda mı merak ediyordu. Ama babası insanlıktan pek anlıyor gibi görünmüyordu. Demek ki babası da böyle biriydi işte. Hiç hayalinde kurduğu gibi değildi. Asil çok başka düşünmüştü babasını.

Bir gün olur da eve dönerse, Asil'le ayrı geçirdikleri zamanları telafi etmek için çabalayacağını hayal etmişti. Demek ki bunlar yalnızca Asil'in olmasını istedikleriydi. Babası aklının kıyısından bile geçmeyecek tarzda biriydi. Geçenlerde bu masada bir grup yabancı insanla oturup yemek yemiş, sohbet etmişti ancak hiçbirisi ona babası kadar yabancı gelmemişti.

Karşısında oturan bu adam sahiden kimdi?

Asil'in kendisine baktığını gören adam çocuğun bakışlarından hiçbir anlam çıkarmadı. Çünkü o da oğlunu tanımıyordu ve Asil'in aksine onu tanımak gibi bir niyeti yoktu, hiç olmamıştı. Ve çünkü bakmakla görmek arasında fark vardı. O hiçbir zaman görmemişti Asil'i. Bakmış da sayılmazdı...

"Okulunu değiştirmeyi nasıl becerdin?" diye sordu adam.

Asil babasının bunu öğrenmiş olmasına şaşırdı, bakışlarını yemeğine indirip kalan bir kaç lokmalık yemekle oynarken cevapladı. "Dilekçeyle." dedi.

Zıkkımlan, deyişi kulaklarında çınlıyor, içinde bir çığ gibi büyüyordu. Onu dediği an Allah'tan Asil'in ağzında bir şey yoktu, çünkü babasının dediği şeyi duyduğunda ağzındakini yutmaz, tabağına çıkarırdı.

"İmzamı taklit ettin yani yine." dedi adam sinir bozucu bir şekilde gülerek.

Asil, ağır ağır kaldırdı başını. "Bana böyle yapmamı söyleyen sendin."

Ortaokuldaydı Asil. O müze gezisine gitmeyi çok istemişti... İlk o zaman taklit etmişti babasının imzasını.

"Doğru. Ben demiştim." durdu adam, yağlı ellerini ve ağzını kenardaki peçetelerden biriyle gelişi güzel silip tabağın içine attı. "Yüz kere aramıştın saçma bir okul gezisi için."

"Müzeye gidecektik." dedi Asil. Bunun neresi saçmaydı? "Ve seni yalnızca iki kez aradım. İlkini sekreterin açmıştı."

"Hafızanın da maşallahı var."

Keşke senin nasıl bir baba olduğunu da hatırlayabilseydim, diye düşündü Asil. Hep mi böyle bir adamdın, annem yaşarken bile? Yoksa hayat mı bozdu seni?

"Evi nasıl topladın tek başına?"

"Tek başıma değildim." Sen yoktun, ama ben ilk defa yalnız hissetmiyordum.

"İt kopuk arkadaşlarını doldurmuyorsundur inşallah evime. Kenar mahalle okuluna gitmişsin. Kim bilir ne haltlar dönüyordur öyle yerlerde. Nasıl keş tipler vardır..."

Sen yoktun, burası benim evimdi.

"Doğru arkadaş seçimi yapabilecek yaştayım."

"Ukala ukala konuşma bana. Daha on yedi yaşında bir veletsin."

"On sekiz yaşımdayım." Beni bıraktığın gün bir velettim belki ama bıraktığın günün ertesi gününde ben artık bir yetişkindim, baba.

"Başın göğe mi erdi on sekiz olunca? Karşında baban var lan senin! Gözlerini belertip bakma bana öyle."

Asil çatalını bıçağını tabağının içine bırakıp bardağını ve tabağını aldı, sandalyeyi dizlerinin arkasıyla iterek ayağa kalktı.

"Nereye gidiyorsun lan?"

Arkası dönük şekilde durakladı Asil. "Doydum. Ödevim var."

"Gel buraya bir şey soracağım. Götünü dönüp nereye gidiyorsun?"

Asil yan dönerek omzunun üstünden ona baktı. Bir an önce odasına çıkmak istiyordu. "Buyur, sor." dedi.

Zıkkımlan deyişi öyle koymuştu ki Asil'e, bugüne kadar bu evin çatısı altında yediği tüm yemekler boğazına dizilmiş gibi hissediyordu. Sinirden gözleri dolmuştu.

"Annenin sülalesiyle görüşüyor musun?"

"İkinizin sülalesinden de kimseyi tanımıyorum ben."

"Ben yokken gelip gittilerse ve bana söylemiyorsan, elimde kalırsın."

"Baba," dedi Asil. "Ben sen yokken yalnızdım hep. Kimse gelmedi veya kimse aramadı."

Mavi gözlerini babasına dikip öylece baktı. Daha nasıl anlatabilirdi? Hangi kelime babasının o taşlaşmış kalbini çözerdi, bilemedi. En basit haliyle ifade etmişti; yalnızdım hep.

"Onlar dışında onları temsilen gelen biri? Vekil olur avukat olur..."

"Kimse gelmedi dedim ya zaten. Neyi öğrenmek istiyorsun? Aradığın şey neydi baba? Bütün evi dağıtmanın sebebini gerçekten merak ediyorum."

Babasının gözlerinde hırsla bir pırıltı yandı. "Neyi aradığımı bilsen..." Sonra sustu ve gözleri öfkenin aleviyle yanmaya başladı bu sefer. Sanki bir şeylerin tüm suçlusu Asil'miş gibi bakıyordu çocuğa.

"Söylemeyeceksen, gerçekten çıkıp ödevimi yapmam gerek." Yine arkasını döndü tam çıkmak üzereyken babası konuşunca yine durmak zorunda kaldı.

"Odayı yine kilitlemişsin."

"Aradığın şey her neyse orada değil anladığım kadarıyla. Temiz kalsın."

"Nerede yatacağım?"

"Kalacak mısın ki?" diye sordu Asil. Kalıp kalmaması umurunda değildi. Hatta geceler boyu gelmesini dilediği babasının gitmesini istiyordu tam da o anda.

"Bu ülkede fazla duramam." dedi babası tiksinir gibi ya da bir şeyden rahatsız olur gibi bir tavırla. Asil bunu farketti ama anlam veremedi.

"Öyleyse misafir odasını kullanırsın." Çünkü zaten misafirsin, gideceksin.

"Emredersiniz beyim. Kendi evimde gördüğüm şu muamele dünyanın hiçbir yerinde görmedim. Git ne bok yapıyorsan yap hadi." Asil döndüğünde, "Haa... O sarı araba nerede?" diye sordu.

"Biri bıraktı beni. Araba da güvenli bir yerde, merak etme."

"Ne merak edeceğim o hurdayı! Sesi kulaklarımı sikmedi geldiğinde, ondan sordum."

Asil babasının ağzından çıkacak tek bir şeyi daha duymak istemeyerek, kalan yemeği çöpe boşalttı ve bulaşıkları makineye koyup odasına çıktı. Ödevi yoktu. İlk defa yalan söylüyordu. Ama orada daha fazla duramazdı.

Kendini odasındaki banyoya atıp ellerini yıkadı. Dişlerini fırçalarken dolan gözlerine ve bulanan midesine lanet etti. Merdivenleri aceleyle çıktığı için kazağı göğsüne sürtmüştü bir de. Hem canı acıyordu, hem midesi bulanıyordu hem ağlamak istiyordu.

Zıkkımlan ne demekti?

Kusmak istiyordu Asil. İçinde ne varsa kusup rahatlamak...Fırçasını lavaboya fırlatıp klozete eğildi ve midesi kasılırken öğürdü. İlk bir kaç öğürüşü boşaydı ama sonrasından gelenle boğazını yakarak çıktı yedikleri. Keyifle yediği yemeği boğazı acıya acıya kustu.

Gözyaşları çoktan akmaya başlamıştı. Ağzında kusmuk tadı ve mentollü diş macununun tadı vardı zorla ayağa kalktığında. Sifona bastı ve klozetin kapağını kapattı. Ağzını çalkalayıp, lavaboya attığı fırçasını temizledi. Yeniden fırçaladı ağzındaki tattan kurtulmak için. Sakin sakin nefes almaya çalışıyordu.

Bu evden gitmesi lazımdı.

Zaten bir gün gidecekti ama bunun üniversiteye geçtiği zaman olacağını düşünmüştü hep. Daha erken olması gerektiği ortadaydı. Yine de hem bir iş bulup hem de sınava çalışmaya nasıl odaklanırdı ki? Bu halde olan bir tek ben olamam, diye düşündü. Bir sürü genç vardı hem okuyan hem çalışan. Onlar başarıyorsa Asil de yapardı. O adamın parası kursağından geçsin istemiyordu. En kısa zamanda bu işi çözmeliydi. Belki de sınava kadar sabreder, sınavdan sonraki zamanını çalışarak değerlendirirdi. Okula başlayana kadar birikim yapardı.

Halsiz bir şekilde kendisini yatağa bıraktığında gözyaşları dinmişti ama yüzü hala nemliydi.

Ödevi yoktu, belki yine de biraz test çözerim diye düşünmüştü. Haftaya sınavları da başlıyordu. Onlara çalışacak hali de kalmamıştı. Midesi hala kasılıyordu, boğazı acıyordu. Yutkunurken canı yanınca yüzü buruştu.

Yastığının yanındaki telefonunu alıp bildirmelere baktı. Devran'dan bir mesaj vardı ve bir kaç sosyal medya bildirimi. Diğerlerini kapatıp Devran'ın mesajına girdi.

DEVRAN:
Ağrın var mı?

Gülümsedi ekrana bakarken. Telefonu göğsüne koyup öylece bekledi bir kaç uzun saniye boyunca.

ASİL:
Kıyafetim sürttükçe acıyor. Onun dışında pek hissetmiyorum.
Üstümü de çıkaramam, sevgilim kızıyor, üşümemi istemiyor

Devran mesajı çok önceden göndermişti ama Asil'in mesajını sanki çocuğun mesaj atmasını telefon başında bekliyormuş gibi anında görmüştü.

DEVRAN:
Sevgilim yazan parmaklarını öperim senin
Kızmıyorum, üşüme istiyorum sadece
Çok canın acıyorsa çıkar üstünü yavrum, kremini sür, örtünün altına gir.
Krem sürmeden ellerini yıkamayı unutma...

ASİL:
Ben sana çok alıştım galiba

DEVRAN:
Neden öyle dedin şimdi?

ASİL:
Yanımda ol, üstümü sen ört isterdim.

DEVRAN:
Olurum istesen.
Gelir alırım.
Uyuturum yine...

ASİL:
Gelir alırsın, biliyorum
Uyurum ben de koynunda

DEVRAN:
İyi olduğunu göster bana.

ASİL:
Fotoğraf mı istiyorsun yine?
İyi olduğumu görmen için mi sırf

DEVRAN:
Çözmüşsün beni
Hem ondan, hem de özlediğimden.

ASİL:
Süperim bak


DEVRAN:
Yine kızarmış gözlerin güzelim
Baban mı?

ASİL:
Hı hı
Tatsız bir akşam oluyor

DEVRAN:
Seni üzmek gibi bir hataya düşmedi inşallah!
???
Dokunmadı sana değil mi?
Asil?

ASİL:
O dokunmadı da yediklerim dokundu galiba
Midem kötü

Dedikleri yazmıştı, yediklerim yerine... Değiştirmişti son anda.

DEVRAN:
Yapma yaa
Ne yapalım? Ne iyi gelir?
Sıcak bir şeyler, belki bitki çay?

ASİL:
Kalkıp yapacak halim yok ki
Uyurum geçer

DEVRAN:
Olmaz öyle
Geleyim ben bakayım sana diyeceğim, baban evde.
Zor durumda da bırakamam seni.

ASİL:
Düşünme beni boşver

DEVRAN:
Düşünmeyeyim seni???
Mümkünmüş gibi konuşuyorsun.

ASİL:
Senin yanında huzurluyum ya artık hep öyle olmak istiyorum ben, biliyor musun?

DEVRAN:
Çok açık sözlüsün, bitiyorum bu haline.
Huzursun sen de bana.

ASİL:
Sen de epey açık sözlüsün aramızdaki sınırlar kalktığından beri.
Çok da kıskançmışsın 🙊

DEVRAN:
Açacak mısın o konuyu?

ASİL:
Hoşuma gittiği için arada açabilirim

DEVRAN:
Gitmesin hoşuna.
En sakin halimi gördün.

ASİL:
Hihh
En sakin halin o muydu?
Diğer türlüsünü merak ettim ama seni sınayacak değilim 😝

Devran bir süre cevap vermedi. Çok kısa bir süreydi ama her yazdığına hemen, arka arkaya cevap verdiği için bu süre Asil'e çok uzunmuş gibi geldi.

ASİL:
Sevgilim?

DEVRAN:
Mercanköşk iyi gelirmiş midene.
Sevgilinim değil mi?

ASİL:
Hı hı öylesin 🥰
Sen onu mu araştırıyordun?
Ya Devran 😢

DEVRAN:
Mercanköşk var mı evde?

ASİL:
Hayır yok...
Uyursam geçecek biliyorum
Endişelenme lütfen 🙏🏻

DEVRAN:
Sen endişelenme deyince benim endişem yok olmuyor ki Asil.
Yarım saat sonra kapıya çık.
Çıkabilir misin yani?

ASİL:
Çıkarım da
yazıyor...

DEVRAN:
Da'sı yok.
Kapıya çıkarken üstüne kalın bir şeyler giy,
Yarım saate oradayım.

Devran dediğinden beş dakika kadar önce Asil'lerin dış kapısındaydı. Arabasının farları sokağı aydınlatıyordu. Gözleri sabırsızca Asil'in odasının camını yokladı ama ışığı yanmıyordu. Uyudu mu acaba diye düşünürken demir kapı gıcırdayarak açıldı. Ve görüş alanına Asil girdi.

Çocuğun üstünde kocaman bir ceket vardı, altında bol bir eşofman, kalın yünlü çoraplarını eşofmanın üstüne çekmiş, bir çift spor ayakkabısı giymişti. Farlar yüzünden acıyan gözleri kısılınca Devran onun arabaya gelişini izlemekten keyif alacak olsa da farları kapattı.

Asil bir kaç saniye sonra arabanın kapısını açtı ve büyük kıyafetlerin içinde küçücük görünürken Devran'a baktı.

"Binsene yavrum. Soğukta durma."

Başını sallayarak Devran'ı onayladı ve üstündeki kıyafetler yüzünden biraz zorlanarak da olsa arabaya bindi. "Çok soğuk sandım sen kalın giyin deyince ama güzelmiş hava."

"Evin sıcağından çıkınca çarpar bu hava bile. Aldanma güzel oluşuna." Devran çocuğun bu tatlı haline gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdı. Yanakları ve burnunun ucu kızarmıştı. Normalde olsa üşüdüğü için laf ederdi Devran ama üstündeki kıyafetlerle üşümediğini görebiliyordu. Mavi gözleri boncuk boncuk kendi yüzünde turluyordu. Sadece parmak uçları görünüyordu ceketin uzun kollarından.

"Bir yere mi gideceğiz?" diye sordu Asil merakla. Evden çıkarken babasını görmemişti. Misafir odasında mıydı yoksa evden çıkmış mıydı onu bile bilmiyordu. Merak ettiği de söylenemezdi.

"Gidelim istersen."

"Üstümdekileri gördün mü sen? Kutuplara gidebiliriz ancak bu kombinle."

"Gideriz, bana uyar."

"Bana da uyar da, haftaya sınavlarım başlıyor." dedi Asil. Bir an bu muhabbet ikisini de güldürdü.

Devran gülüşü tebessüme dönüşünce uzanıp arka koltuktan bir şey aldı ve Asil'e uzattı. Asil tepelerinde yanan ışığın altında Devran'ın elindeki termosun metal yüzeyine yansıyan görüntüsüne baktı.

"Mercanköşk." dedi Devran. "Benim evde varmış."

Asil, bakışlarını termostan çekip Devran'a baktı. "Bu saatte, bunun için?" diyebildi sadece.

"İçine limon sıktım, bir de bal ekledim acı acı içemezsin diye."

Gözyaşları gözlerini zorladı ama ağlamak değil gülmek istiyordu Asil. O yüzden kocaman gülümsedi dolu gözleriyle. Gözyaşlarını görmezden geldi, başını eğip Devran'ın elinden termosu aldı ve kapağını açıp kokladı. Ardından bir kaç yudum içti ama ağzı yanınca fazla zorlamadı. Termosu iki eliyle tutup bacakları arasına yerleştirdi. "Biraz soğusun, çok sıcakmış." dedi, mutluluğu sesine yansımıştı istemeden.

"Ne yedin de dokundu midene? Dışarıdan mı söyledin?"

"Yok ben hazırlamıştım." Bilerek Devran'ın yüzüne bakmadı adamın orada göreceklerinden korktuğu için. Çünkü duygularını saklamakta zorlanıyordu onunlayken. Şimdi onunla mutluyken o anların izlerini gözlerinden görsün istemedi.

"Başka bir şey dokundu o zaman sana. Senin yaptığın bir şeyden olduğuna emin misin?"

"Yer yemez kustum Devran. Yemek yüzündendi muhtemelen."

"Kustun mu?" dedi Devran iyice endişelenerek.

"Rahatladım ama içimde durmasından iyidir. Sabaha kadar rahatsız ederdi yoksa."

"E yavrum, sen açsın o zaman şu anda?"

Asil cidden aç hissediyordu. Biraz önce bulantı yüzünden kıvranan midesi, şimdi açlık yüzünden büzülüyordu. Ama bir şey yiyesi yoktu, özellikle bugün babasının masada dediklerinin etkisi hala tazeyken evden bir şey yiyemezdi. Babası varken midesi almazdı.

"Çok değil."

"Tak kemerini. Dikkat et kucağındakine, yakma sakın kendini."

Asil kapağı açık termosa dikkat ederek kemerini taktı. "Nereye gidiyoruz?" diye sordu, yavaşça yanmamaya özen göstererek biraz mercanköşk içti. Bal ve limon olunca daha katlanılabilir olmuştu tadı. Boğazı yumuşamış, öğürdüğü için acıyan kısımlarını daha az hisseder olmuştu daha bir kaç yudumda bile. Midesi de yatışmıştı üstelik.

Düşünceli bir sevgilisi vardı.

Devran, Asil'in elinde tuttuğu termosun bilincinde, oldukça yavaş bir manevrayla arabaya sokaktan çıkardı. Buraya gelirken ne kadar acele ettiyse şimdi o kadar ağırdan alıyordu hareketlerini. "Kutuplara değil." diye cevap verdi Asil'in merak dolu sesiyle sorduğu soruya. "Şimdilik değil en azından. Önce karnını doyuralım."

🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍🖤🤍

Başta biraz üzülsek de,
sonu yumoş yumoş olan bir bölüm.

Siz de yumoş oldunuz mu?
💗🌸🌈

Gelecek bölümde buluşalımm!
😻

Continue Reading

You'll Also Like

2.1K 161 11
David Judesie Heyworth Law'a dair ıvır zıvırlar. "Nothing is above the law."
4.1M 354K 77
[TAMAMLANDI] Siirt'den kaçıp İstanbul'a sığınan bir Kürt ailesi, tamamı ülkücü olan mahalleye düşer.
2M 127K 32
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.
1.1M 118K 42
[TAMAMLANDI] "Yıldızlar...onlar seni gerçek aşkına götürecek."