ASİL bxb

By onlycherrypie

2.6M 147K 78.9K

-TAMAMLANDI- -YETİŞKİN İÇERİK- Asil, yalnız bir çocuktu. Sessiz ve ona yalnız hissettiren evinden uzaklaşmak... More

2. BÖLÜM: "ASİL"
3. BÖLÜM: "HUZUR"
4. BÖLÜM: "DEVRAN"
5. BÖLÜM: "GÜVENLİK ÖNEMLİ"
6. BÖLÜM: "DOLDURULAN BOŞLUKLAR"
7. BÖLÜM: "ŞAPŞAL"
8. BÖLÜM: "AKŞAM YEMEĞİ"
9. BÖLÜM: "DENEYELİM"
10. BÖLÜM: "KAFA KARIŞIKLIKLARI"
11. BÖLÜM: "DANS PİSTİ"
12. BÖLÜM: "BEKLENMEYEN MİSAFİR"
13. BÖLÜM: "ŞEFKATİN KOYNUNDA"
14. BÖLÜM: "YATAK KEYFİ"
15. BÖLÜM: "İYİLEŞTİREN BAZI ANLAR"
16. BÖLÜM: "BUĞULANAN CAMLAR"
17. BÖLÜM: "ÇOK DÜŞÜNMEK"
18. BÖLÜM: "MERCANKÖŞK"
19. BÖLÜM: "KÜTÜPHANE"
20. BÖLÜM: "MUTFAK"
21. BÖLÜM: "FOTOĞRAF"
22. BÖLÜM: "KABUL OLAN DUALAR"
23. BÖLÜM: "SIRLAR"
24. BÖLÜM: "TEHLİKELİ BİR ÇİFT"
25. BÖLÜM: "HAZIRLIKLAR"
26. BÖLÜM: "SORU İŞARETLERİ"
27. BÖLÜM: "FİNLANDİYA"
28. BÖLÜM: "SOĞUK ve SICAK"
29. BÖLÜM: "İNGİLTERE - BRIGHTON"
30. BÖLÜM: "YENİ YIL ARİFESİ"
31. BÖLÜM: "HEDİYE"
32. BÖLÜM: "HAVAİ FİŞEKLER"
33. BÖLÜM: "HAYALLER VE KARARLAR"
34. BÖLÜM: "İTALYA"
35. BÖLÜM: "ŞÖMİNE ATEŞİ"
36. BÖLÜM: "AİLE"
37. BÖLÜM: "00:00"
38. BÖLÜM: "SÜRPRİZ"
39. BÖLÜM: "DOĞUM GÜNÜ"
40. BÖLÜM: "YAKINLAŞMALAR"
41. BÖLÜM: "KULÜP"
42. BÖLÜM: "AKŞAMDAN KALMA"
43. BÖLÜM: "SON MANTI BÜKÜCÜLER"
44. BÖLÜM: "FRANSA - PARİS"
45. BÖLÜM: "RED"
46. BÖLÜM: "TAPMAK"
47. BÖLÜM: "ACİL DURUM"
48. BÖLÜM: "DEVİL"
49. BÖLÜM: "MANİPÜLE"
50. BÖLÜM: "KAN VE GÖZYAŞI"
51. BÖLÜM: "GÜNAH ÇIKARMA"
52. BÖLÜM: "NORMALE DÖNÜŞ"
53. BÖLÜM: "SENDEN ÖNCESİ YOK"
54. BÖLÜM: "TAVİZ"
55. BÖLÜM: "FİLM GECESİ"
56. BÖLÜM: "ÖN YARGI"
57. BÖLÜM: "OYUNBAZ"
58. BÖLÜM: "HİKAYE"
59. BÖLÜM: "TEN UYUMU"
60. BÖLÜM: "GÖLGE"
61. BÖLÜM: "KISKANÇLIK"
62. BÖLÜM: "MUM ALEVİ"
63. BÖLÜM: "KUTLAMA"
64. BÖLÜM: "BAZI GİDİŞLER"
65. BÖLÜM: "ŞİFAYI KAPMAK"
66. BÖLÜM: "İLGİ"
67. BÖLÜM: "HAYALPEREST"
68. BÖLÜM: "DİZ ÇÖKMEK"
69. BÖLÜM: "NORMAL SEVGİLİLER"
70. BÖLÜM: "YENİ YÜZLER / YENİ HİSLER"
71. BÖLÜM: "HOLDING"
72. BÖLÜM: "MAZİ"
73. BÖLÜM: "FELEKTEN BİR GECE"
74. BÖLÜM: "TATLILAR"
75. BÖLÜM: "BAŞ KÖŞE"
76. BÖLÜM: "KAÇIRILAN UYKU"
77. BÖLÜM: "FİDANLAR AĞACA"
78. BÖLÜM: "PLANLAR"
79. BÖLÜM: "KONUŞMADAN ANLAŞMAK"
80. BÖLÜM: "TÜYOLAR"
81. BÖLÜM: "DEPREM"
82. Bölüm: "KONUŞA KONUŞA"
83. BÖLÜM: "KALP ÇARPINTISI"
84. BÖLÜM: "MİMİ"
85. Bölüm: "RÜYA VE ARDINDAN GELEN"
86. BÖLÜM: "GEÇMİŞTEN GELEN"
87. BÖLÜM: "GİZEM PERDESİ"
88. BÖLÜM: "KAFA DAĞITMAK"
89. BÖLÜM: "AŞK"
90. BÖLÜM: "BAHAR"
91. BÖLÜM: "GERÇEK"
92. BÖLÜM: "SARHOŞ"
93. BÖLÜM: "KÜP CAKE"
94. BÖLÜM: "UYUM"
95. BÖLÜM: "KUBİLAY..."
96. BÖLÜM: "KAPI ÖNÜ"
97. BÖLÜM: "CESARET PELERİNİ"
98. BÖLÜM: "SINAV"
99. BÖLÜM: "DOKUZ NUMARALI..."
100. BÖLÜM: "YAZ BAŞLARKEN" (FİNAL tadında... 😉)
101. BÖLÜM: "KARİKATÜR"
102. BÖLÜM: "MASUM"
103. BÖLÜM: "OLMAYACAK SENARYOLAR"
104. BÖLÜM: "FRANSIZ TURİST MESELESİ"
105. BÖLÜM: "BEKLENEN MİSAFİRLER"
106. BÖLÜM: "ÖZLEŞMEK"
107. BÖLÜM: "MİNNET?!"
108. BÖLÜM: "KALABALIK SOFRALAR"
109. BÖLÜM: "SAHİL"
110. BÖLÜM: "BABA-OĞUL"
111. BÖLÜM: "SUS PUS"
112. BÖLÜM: "MEVZU"
113. BÖLÜM: "BARBAR."
114. BÖLÜM: "AY IŞIĞI ALTINDA"
115. BÖLÜM: "KUŞ TRİBİ"
116. BÖLÜM: "DENİZE DÜŞEN YILANA SARILIR..."
117. BÖLÜM: "KAPIŞMA"
118. BÖLÜM: "UZANMIŞIZ KUMSALA..."
119. BÖLÜM: "STİL İKONU..."
120. BÖLÜM: "MEZUNİYET"
121. BÖLÜM: "HAYATIN AKIŞINDA..."
122. BÖLÜM: "YENİDEN DOĞMAK"
123. BÖLÜM: "SÜRÜŞ DERSİ..."

1. BÖLÜM: ''VANİLYA''

89.4K 2.4K 1.8K
By onlycherrypie

Merhabalar
ASİL'e hoşgeldiniz
💕💕💕
Umarım keyifle okursunuz
😌

1. Bölüm:

Bar tezgahının önündeki yüksek, ahşap taburelerden birine oturmuş, renkli kapüşonlusunun şapkasını başına geçirmiş genç adam, tam arkasında, gece klubünün pistinde birbirine sürterek dans edip ter döken bedenlerin dinmeyen coşkusuna tamamen zıt bir sakinlikle önündeki kitabı okuyordu.

Bir süredir, sırf güvenli bulduğu için şehrin kalabalığından biraz uzakta olan ve bir şekilde kendini güvende hissetmesini sağlayan bu mekana geliyor, kendisine genelde içecek, açsa atıştıracak bir şeyler de söyleyip kimseyle muhatap olmadan kitabını okuyor, bazense ders bile çalışıyordu.

Bunun tuhaf bir durum olduğunun farkındaydı elbette ama evde tek başınayken öyle türlü türlü düşünceler geliyordu ki aklına, pek korkak bir çocuk olmamasına rağmen beyni bir şekilde onu korkutacak şeyler buluveriyordu.

Sessizliğin kol gezdiği evinde, sırf ses olsun diye açtığı televizyon, gecenin bir yarısı uyanıp korkmasın diye açık bıraktığı ışıklar artık pek işine yaramaz olmuştu.

Yalnızdı.

Annesi vefat ettiğinden beri, zavallı kadıncağız güçlü bir bünyeye sahip olmasına ve çok sevdiği oğlu için son nefesine kadar yaşamını biraz daha uzatabilmek için çabalamasına rağmen kansere yenik düşmüştü, babası da sanki onu evine bağlayan tek şey ölen eşiymiş gibi bir çocuğu olduğunu unutarak kendini tamamen işlerine verdiğinden, uzun süredir yalnızdı.

Varlıklı bir ailenin tek çocuğuydu ancak yokluğunu çektiği çok şey vardı. Her zaman biraz içine kapanık biriydi, bu durum annesini kaybetmesiyle iyice artmış büsbütün bir yalnızlığa sürüklenmişti. Arkadaşı yoktu, lise sonuncu sınıftaydı ancak aklına arkadaşım diyebileceği tek bir kişinin ismi gelmiyordu. Ama bunu dert etmiyordu artık, anne diyebileceği kimsesi de yoktu, babası da annesi gittiğinden beri yok sayılırdı.

Maddi olarak hiçbir şeyini eksik etmiyordu elbette, bunu babalık sanıyordu. Yılda bir kere şanslıysa eğer bir kaç kere Türkiye'ye gelirse görüyordu babasını. Arada telefonla da konuşuyorlardı ama hiçbir zaman oğlu aradığında gerçekleşmiyordu bu konuşmalar. Adam ne zaman müsait olur, uygun görürse, bir kaç kelimelik yüzeysel bir konuşma geçiyordu aralarında. İyiyim, derslerim de iyi, hayır paraya ihtiyacım yok, görüşürüz... Daha fazlasını konuşuyorlarsa da pek hatırlamıyordu.

Aynı paragrafı üçüncü kez okuduğunda farketti, yine girmek istemediği yerlere girmişti, düşünmek istemediği şeyler düşünmüştü. Derin bir nefes aldı, omuzları yükseldi, neredeyse üfleyerek verdi bu nefesi. Sıkkınlıkla dolgun pembe dudaklarını büzmüştü farkında olmadan. Mavi gözlerini bir kaç kez kırpıştırıp kendine gelmeye çalıştı ve bittiğini farketmediği kokteyl bardağına uzandı, bitirdiğini görmesiyle afalladı. Aynı anda parmakları arasında tuttuğu boş bardak yok oldu ve dolu bir bardak bırakıldı avcunun içine.

Başını aniden kaldırıp kokteylini yenileyen barmene şaşkınlıkla baktı. Ani hareketinden dolayı kapüşonu düşmüş, uçları diplerine göre daha açık olan kumral dalgalı saçları ve irileşmiş masmavi gözleri açığa çıkmıştı.

Barmen bu garip çocuğa ne kadar alışmış olduğunu düşünse de, buraya daha doğrusu böyle ortamlara ait olmadığı belli olan bu çocuğun burada oturup kendi dünyasında takılması ona değişik gelmeye devam ediyordu. Çocuk öyle sakin ve dingindi ki, bir kaç metre uzağına kadar yayıyordu sanki bu aurasını. Tüm hareketliliğin içinde öylece otururken hiçbir şey, hiç kimse umurunda değilmiş gibi soğuk bir imaj çizdiğinden yanına da pek kimse yanaşmıyordu zaten.

"Alkolsüz, her zaman içtiğinden." diyerek açıklama yaptı kendisine şaşkın şaşkın bakan çocuğa. İlk defa gözlerine bakıyordu ve çizdiği soğuk, ulaşılmaz imajın aksine o gözlerle oldukça ürkek durduğunu farketti. Masum bile denebilirdi hatta. Oldukça da küçük duruyordu. Daha önceden kimliğini kontrol etmeseydi eğer onun on sekiz yaşında olduğuna asla inanmazdı.

"Teşekkür ederim." dedi çocuk bakışlarını indirerek. Gözlerini kitabında gezdirmeye devam etti. Birden bire mahcup hissetmişti ama öyle hissetmesi için bir sebep de yoktu.

Bir süre daha içeceğini yudumlayarak biraz kitap okudu ve nihayet uykusu iyice bastırdığında elini ağzına örterek esnedi ve gözlerini ovuşturdu.  O sırada göz ucuyla kendisinden iki tabure uzakta oturan neredeyse babası yaşında bir adamın cüzdanını ceketinin cebine koymaya çalışırken yere düşürdüğünü gördü, adam sarhoş olmalı ki sarsak hareketlerle ayağa kalkıp birden dans eden kalabalığın içine karıştığında cüzdanını düşürdüğünü farketmemişti bile.

Gözleri bir kalabalığın içinde ilerleyen adama bir cüzdana kaydı ve adamın tuvaletlerin olduğu kısma doğru ilerlediğini görünce tabureden atladı, eğilip yerdeki cüzdanı aldı. Adam gibi kalabalığı yararak değil kalabalığın etrafından dolaşarak tuvaletin olduğu koridora ilerledi. Nihayet kimseye temas etmeden adamın girdiğini gördüğü kapıdan girdi ve ellerini yıkayan adamla göz göze geldi. Adam sarhoş olmasına rağmen gözlerinde garip bir parıltı vardı. Üzerinde durmadan elindekini adama uzattı.

"Bunu düşürdünüz." dedi nahif bir sesle, durakladı. "Şey, barın orada, az önce yani..."

Adam el yıkama işini bitirmiş gibi musluğu kapatıp ona doğru bir iki adım attı ve baştan aşağı süzdü çocuğu. Ellerini üzerindeki takım elbisenin ceketine gelişigüzel silip kurulamaya çalıştı, dudakları uğursuz bir gülümsemeyle kıvrılmıştı. "Sağ ol, canım." Uzanıp hala nemli olan elleriyle çocuğun parmak uçlarında tuttuğu cüzdanı nemli eli çocuğun bileklerine kadar sürtecek şekilde kavrayarak ve baya baya oyalanarak aldı.

Bileğini, ve elini komple saran soğuk ve ıslak parmaklarla irkildi çocuk, adam öyle bir tutmuştu ki elini çocuğu kendine doğru çekmişti neredeyse, bir adım öne savrulacakken kendini zor durdurmuştu. "Zahmet etmişsin buraya kadar yavru ceylan." diye devam ettiğinde hala pis bir şekilde sırıtıyordu ve çocuğun midesi kasılmıştı bu yüzden. Bir şey demeden arkasını dönüp gitmek için harekete geçmişti ki ıslak el yeniden bileğini kavrayıp engelledi onu.

"Dur bakalım güzel çocuk, ayağıma kadar getirdin cüzdanımı, iyiliğinin bir karşılığı olmasın mı?"

Olmasın, diye geçirdi içinden ama öyle kasılmıştı ki ağzını açıp bir şey diyemedi çocuk. Tam gider ayak bir sarhoşun başına bela olduğuna inanamıyordu. Üstelik evet, buraya kendi ayağıyla gelmişti ama nereden bilecekti ki adamın bu denli kafayı bulduğunu?

Adam elini nihayet çekip cüzdanından bir kaç banknot çıkardığında paraya bakmayan çocuğun suratına doğru uzattı. "Al bakalım, bir şeyler içersin. Benden olsun."

"Gerek yok." diyebildi.

"Olsun al şunu, hatta dur." Birden çocuğa doğru uzandı kolunu çocuğun omzuna doladı ve kendisine doğru çekti. Öyle yoğun alkol ve sigara kokuyordu ki, ter kokusuyla da birleşince çocuğun midesi ağzına gelmişti. "Beraber içelim, güzelleşelim. Gerçi sen daha ne kadar güzelleşebilirsin ki?"

Onu itti, adam ondan güçlü ve iriydi ama sarhoş olduğundan tutuşu gevşedi ve kolları arasından kurtuldu çocuk. Yüreği ağzına gelmişti. Aptal değildi, tamam bu konularda çok bilgili değildi ancak adamın onu taciz ettiğinin farkına varması uzun sürmemişti.

"Dokunmayın bana!" diye çıkıştı yükselttiği sesiyle. Elleri buz kesmişti ve midesi kasılıp duruyor, içtiği portakallı kokteyl boğazına kadar yükseliyordu.

"Nazlanacak mısın böyle?" Adam bir hamle daha yaptı ve onu kendisiyle kapı arasında sıkıştırması saniyelerini aldı. "Pipeti ağzında döndüre döndüre, şu dudakları büze büze bana nasıl iş attın barda öyle, anlamadım mı sandın?"

"Ne- ne diyorsunuz siz ya? Çekilin üstümden, şikayet edeceğim sizi."

"Sakin ol, böyle zoru oynamak istiyorsan ben buna da tamamım, o güzel dudaklarını hissetmek istediğim yerlerim zonkluyor." Adam kendini ona bastırınca neredeyse ağlayacaktı korkudan. Burada ona bir şeyler yapsa kimin haberi olacaktı?

Aniden gelen cesaretle adamı itip kendinden uzaklaştırdı ve dizini adamın malum yerine geçirdi. Ardından kapıyı açıp kendini dışarı attı ve adamın bağırışından, küfürlerinden uzaklaşırken arkasına bakmadan kalabalığa doğru daldı. Kimse onun bu telaşını, korkusunu, korkudan bembeyaz kesilmiş suratını farketmedi bile. Bir kaç kişiye çarptığı için ters bakışlara maruz kalmıştı yalnızca ama o kadar.

Hiç çıkarmadığı çantası hala çapraz şekilde göğsünde asılıydı ve eşyaları içindeydi, bu yüzden hiç oyalanmadan çıkış kapısına doğru hamle yapmıştı ki biri koluna asılarak onu durdurdu. Adamın leş kokusunu anında almıştı.

"Bırak!" diye bağırdı hiddetle. Küçük suratı şimdi bağırdığı için birden kıpkırmızı olmuştu ve gözleri dolmuştu.  Bu iğrenç adamın ona böyle kendisine hak görüyormuş gibi dokunuyor olması zoruna gitmişti. Fiziksel olarak hiç kuvvetli bir çocuk değildi ve bu eksikliği tokat gibi yüzüne çarpmıştı, tuvalette adama diz atıp püskürttüğü için hissettiği anlık zafer hissi balon gibi sönmüştü.

"Sakin dur, olay çıkarma." Kulağının dibine girip dişlerinin arasından hırlamıştı çocuğa. "Böyle bir mekanda olay çıkarıp benim başıma iş açma. Başlattığın işi bitir, yoluna git. Azdırırken iyiydi. Beni sertleştirmen o kadar kısa sürdü ki, neredeyse ayakta gelecektim." Dudakları boynuna değdiğinde gözü karardı çocuğun, tırnaklarını adamını suratına geçirirken tek bir an bile düşünmedi. Adam hissettiği acıyla küfürler eşliğinde çocuğu öyle bir itti ki çocuk bar tezgahına doğru savruldu.

Kalabalıktan yükselen seslerle birlikte barın önündekilerin dikkati de bu olaya yönelmişti. Çocuk sertçe barın önündeki bedenlerden birine çarptı ve o beden ne olduğunu anlayamadan çatık kaşlarıyla birlikte refleks olarak kendisine çarpan bedeni tuttu. Amber renkli bir içkiyle dolu olan kadehi yere düşmüş parçalara ayrılmıştı, diğer eli kendisine yaslı şekilde duran ama doğrulmaya çalışan ufak bedenin belindeydi.

Ufak bedenin sahibi kendini tutan ellerden kurtulmaya çalışırken, "Bırak beni! Bırak! Dokunma!" diye boğazını parçalarcasına yaralı bir hayvan gibi bağırdığında onu tutan adam şaşkınlıkla kalakaldı, öfkesi yükselirken tuttuğu bedeni hiç zorlanmadan kendine çevirip kıpkırmızı olmuş surata sinirle baktı. Onun mekanında hem olay çıkarıyor hem de ona posta koyuyordu bacak kadar bir velet.

"Sakinleş." dedi kaskatı bir çeneyle.

"Bırak, öldüreceğim onu."

Barda çalışan çocuk da şok olmuş gibi bu sessiz sakin çocuğun haline bakıyordu. Bir kaç dakika öncesinde gözünden uyku akan çocuk bu çocuk muydu? Bu hale ne getirmişti onu? Üstelik şimdi bağırıp çağırdığı kollarında çırpınıp atar yaptığı kişi buranın sahibiydi. Bu mekanda böyle taşkınlıklara asla izin vermeyen oldukça sert, takıntılı bir patronu vardı ve şimdi ufacık bir çocuk ona meydan okurcasına bakarak karşı geliyordu.

"Benim mekanımda birini öldürmek ha?" dedi öfkesini gölgeleyen bir alayla ama öfke hala orada, kara gözlerinde ve tüm bedeninde kol geziyordu. Bu küçük adamın birini öldürebileceğine inanarak böyle konuşması ona komik gelmişti bir anda, ama bunu dile getirmekten son anda vazgeçip yuttu.

''Tutma beni ne olur! Bırak, dokundu bana. Bırak!'' Gerçekten de yaralı bir hayvan gibi cebelleşiyordu adamın kollarında. Ve farkında değildi ama artık ağlıyordu da.

Kalabalık, kesilen müzikle birlikte onların etrafından az da olsa çekilmiş ne olduğunu anlamadıkları bu kargaşaya bulaşmamak için uzaklaşıp onlara bir alan yaratmışlardı istemeden. Ama o alan mekanın güvenliğini sağlamak için burada bulunan bir kaç elemanın cüssesiyle anında dolmuştu. O elemanlardan biri şans eseri çocuğu iten adamı görüvermişti ve koluna mengene gibi yapıştığından sarhoş, öfkeli, istediğini elde edememiş sapık adam yerinden kımıldayamıyordu.

Çocuk, adamın orada olduğunu görüp yeniden ona hamle yaptığında kollarında durduğu adam onu bar tezgahına doğru çevirdi ve kollarını iki yanından tezgaha yerleştirerek onu etten kemikten bir kafesin içine aldı. Elinden geldiğince ona temas etmemeye gayret ediyordu çünkü çocuğun dediklerini çok net bir biçimde duymuş, akıl süzgecinden hızla geçirmiş ve sonuca ulaşmıştı.

Bu ufaklık kendisine dokunulmasını istemiyordu ve kendisi de dahil şu an kimsenin ona dokunmasına izin vermemek adına böyle bir çare üretmişti. O çocuğa dokunmuyordu ama çocuk titreyen ellerini kaldırıp onu göğsünden itti ve pek de güçlü olmayan bir kaç yumrukla adamın geniş, sert göğsüne vurdu.

''Neden- neden onu koruyorsunuz?'' diye sordu içini çeke çeke ağlarken. ''Polis... Polisi arayacağım. Bırak, bana neler dedi bilmiyorsun. Dokundu bana diyorum!''

Adam siyaha çalan gözlerini indirip üstten üstten baktı çocuğa aralarında neredeyse iki kafa boyu mesafe vardı. ''Kimseyi korumuyorum. Olayı anlamama izin ver.'' Sesi öfkesine nazaran öyle sakindi ki buna kendisi de şaşırdı. Ama bu sakinliğin ardında gelecek fırtınayı ancak onu tanıyanlar bilirdi.

''Anlatıyorum ya sana...'' Aklına yeni gelmiş gibi elinin tersiyle boynunu, az önce adamın onu kalabalığın ortasında sıkıştırıp boynuna dudaklarını değdirdiği yeri sildi hırsla. Midesi öyle bir bulanıyordu ki, bir gram daha fazla bulansa önündeki bu uzun boylu adamın üzerine kusabileceğinden endişe ediyordu. Yine de o leş kokulu adamdan uzaklaşmak midesine iyi gelmişti ama aklına gelen görüntülerle, sözlerle alevin yeniden harlanmasına engel olamıyordu.

''Ha-hava almam lazım.'' dedi kekeleyerek.

On sekiz yaşında bir yetişkindi ama ağlayarak koşup sığınacağı birini istiyordu şu an. Anne, diye ağlamamak için gözyaşlarıyla nemlenmiş pembe dudaklarını birbirine bastırıp duruyordu. Babasına bile razıydı, gelip öylece onu buradan alsa, hiç bir şey demeden eve bıraksa, sarılmasa da yanında dursa... İlk defa başına böyle bir olay geliyordu, bir teselliye ihtiyacı varmış gibi hissetmesi normal olmalıydı.

Böyle bir anda bile böyle şeyler düşündüğü için kendi kendine kızdı.

Hala boynunu silmeye çalışıyordu, kıpkırmızı yapmıştı bembeyaz boynunu. Bu onu kafesine almış esmer adamın kaşlarını çatmasına neden oldu. Transa girmiş gibi boynunu silen ve ağlamamak için kendini sıkarak gözlerini adamın siyah gömleğine dikmiş çocuktan ayırdığı bakışlarını, arkasına çevirip tüm bu kaosa sebep olan adama baktı.

En iyi adamlarından biri onu kolundan tutmuş, bir yere gitmesine müsaade etmeyecek şekilde kaskatı duruyor, patronunun gözünün içine bakıyordu.

Tüm elemanlar başta çocuğun tavırlarından dolayı patronlarının bir sinir krizi geçirip ortalığı birbirine katacağını düşünmüş, çocuğa müdahale etmek istemişler ve bu doğrultuda hamle de yapmışlardı ama adam çocuğu öyle bir kalkan ardına gizlemişti ki, iri bedeni yüzünden çocuğu ve ne yaptığını pek göremiyorlardı bile.

Sarhoş herifi izlerken, aklından bir ton şey geçti adamın. Ona gerçekten dokunup dokunmadığını sorgulamıyordu bile. Ne kadar ileri gitmişti? Çocuğu bu hale getirecek ne yapmıştı? Ne demişti onu böyle çileden çıkaracak? Normalde, ağlamadığı zamanlarda da bu renk mi diye merak ederek çocuğun cam gibi, neredeyse gökyüzü rengine dönmüş, akına kan oturmuş gözlerine baktı.

''Alt kata.'' dedi bakışlarını çocuktan çekmeden. Ama sesini arkasındaki adamlara duyurmak için biraz yükselttiğinden çocuğun irkilmesine neden olmuştu. Dişlerini sıkıp bekledi, müziğin sustuğuna o an farketti. Fısıldaşmaları duydu, muhtemelen çocuk da duyuyordu ama tepki vermiyordu. Zaten nasıl versindi? Az önceki çırpınışlarına tamamen zıt bir şekilde öylece duruyordu. Şokta olmalı, diye düşündü adam.

Arkasındaki hareketliliği, adamın gitmemek için direndiğini duydu ama bu öfkesini harlamaktan başka bir şey yapmadığı için dönüp ona bakmadı.

Müzik tekrar başladı, kalabalığın fısıltıları yüksek sesli müzik tarafından yutuldu ve herkes çok çabuk eğlencesine geri döndü. Ama uzun boylu esmer adam ve gerçekten de olayın şokunda olan çocuk bir süre daha öylece durdular.

Hatrı sayılır bir süre öylece durdular. Az önce hava almak isteyen çocuk şimdi daha sakin ve normal nefesler alıyordu ve bunda karşısındaki adamın ferah kokusunun etkisi oldukça yüksekti. Adam yoğun bir şekilde vanilya kokuyordu ve o bu kokuyu gerçekten severdi.

Nihayet bir yabancıyla dip dibe olduğunun farkına vararak ürkek bakışlarını adamın kara gözlerine dikti. Bu yakınlık onu korkutmak ve germek yerine güvende hissettirmişti. Burnunu çekti. Ağlamaktan kızaran cildindeki çilleri belirginleşmişti. Adam bu manzarayı ilgiyle izledi, ardından kendini çocuktan uzaklaştırıp onun durumunu tarttı gözleriyle. İyi olduğuna karar vermiş olacak ki, "Benimle gel." dedi ve çocuğun onu takip edip etmeyeceğini merak ederek yürümeye başladı.

🌈 Merhabaaa! Bu benim ilk bxb kurgum, umarım beğenirsiniz 🌸 açıkçası biraz ortamın nabzını ölçmek için yazdığım bir bölüm, o yüzden yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyor olacağım. Bu tarz bir kurgu yazma konusunda hevesliyim, desteğinizi bekliyorum.😌🌈💋

Continue Reading

You'll Also Like

3M 151K 64
Hayatı boyunca kimseyi sevmemiş, tek derdi vatan, bayrak ve ülkesi olan asker ile hiç sevildiğini hissetmemiş, kalabalık içinde yalnızlığı hisseden b...
1.1M 118K 42
[TAMAMLANDI] "Yıldızlar...onlar seni gerçek aşkına götürecek."
2M 127K 32
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.
1.1M 84.4K 33
|Tamamlandı.| Askeri ve eşcinsel bir kurgudur.