İKİ YARALI |Tamamlandı|

Od bayanclara

8.3M 96.3K 19.3K

Yaralar vardır; Hiç kapanmayacakmış gibi hissettiren. Yaralar vardır; Kapanmış olsa... Více

Giriş / Açıklama
BÖLÜM / 1
BÖLÜM / 2
BÖLÜM / 3
BÖLÜM / 4
BÖLÜM / 5
BÖLÜM / 6
BÖLÜM / 7
BÖLÜM / 8
BÖLÜM / 9
BÖLÜM / 10
BÖLÜM / 11
BÖLÜM / 12
BÖLÜM / 13
BÖLÜM / 14
BÖLÜM / 15
BÖLÜM / 16
BÖLÜM / 17
BÖLÜM / 18
BÖLÜM / 19
BÖLÜM / 20
BÖLÜM / 21
BÖLÜM / 22
BÖLÜM / 23
BÖLÜM / 24
BÖLÜM / 25
BÖLÜM / 26
BÖLÜM / 27
BÖLÜM / 28
BÖLÜM / 29
BÖLÜM / 30
BÖLÜM / 31
BÖLÜM / 33
BÖLÜM / 34
BÖLÜM / 35
BÖLÜM / 36
BÖLÜM / 37
BÖLÜM / 38
BÖLÜM / 39
BÖLÜM / 40
BÖLÜM / 41
BÖLÜM / 42
BÖLÜM / 43
BÖLÜM / 44
BÖLÜM / 45
BÖLÜM / 46
BÖLÜM / 47
BÖLÜM / 48
BÖLÜM / 49 - F i n a l
Özel Bölüm ~ 1
Özel Bölüm ~ 2
Özel Bölüm ~ 3
Özel Bölüm ~ 4
Özel Bölüm ~ Son
*İKİ YARALI ÖZEL*
*1* ~ Kalbin Diğer Yarısı
*2* ~ Geçmeyen Acılar
*3* ~ Beklenmeyen Misafir
*4* ~ Ben Daha Çok
*5* ~ Sır

BÖLÜM / 32

3.7K 234 68
Od bayanclara

Oy ve yorumları ihmal etmeyelim lütfen, keyifli okumalar.🥀

⚡⚡⚡

"Hadi Batu, geç kaldık!"

"Tamam be geldik," diyen hödük ayakkabılarını giyip ayağa kalktı. O kalkınca kapıda bizi geçiren anneanneme sarılıp öptüm.

"Görüşürüz Menekşe Sultan."

"İyi dersler kızım. Allah zihin açıklığı versin."

"Görüşürüz Menekşe anneanne," diyen Batu'yu kolundan sürükleyerek bahçe kapısına doğru ilerledim. Anneannem arkamızdan gülerken Batu kolunu çekmeye çalışıyordu.

"Tamam, kızım çekiştirmesene," diye söylenen Batu'nun kolunu bırakıp sinirle ona baktım.

"Sabah seni kaldıracağım diye yapmadığım şey kalmadı. Senin yüzünden geç kaldık."

"Sanki dünyanın sonu!" dedi alayla. Ona kötü kötü bakıp "İyi be ne halin varsa gör. Ben gidiyorum," diyerek onu geçtim ve hızlı adımlarla yürümeye başladım ama çok geçmeden kolumdan tutulup durduruldum. Batu kolunu omzuma atarak "Tamam, prenses sinirlenme," dedi.

Ona cevap vermeyip yürümeye devam ettim. Aşırı dengesiz biriydi. Bir anda parlıyor ve sonra yine bir anda yumuşuyordu.

Üniversite anneannemlerin evine yakın olduğu için şanslıydık. Okulla ev arası 15-20 dakikalık bir mesafedeydi. Bu sayede de yürüyerek gidebiliyorduk.

Batu'yla oradan buradan konuşarak okula geldiğimize çantamdan telefonumu çıkardım ve Selin'i aradım. Evet, Selin de bu okuldaydı ve hatta aynı bölümdeydik.

Selin kantinde olduğunu söyleyince Batu'ya dönerek "Ben kantine, Selin'in yanına gidiyorum," dedim.

"Tamam. Sen git, benim öğrenci işlerinde küçük bir işim var."

Tam "Tamam," deyip gidiyordum ki karşıdan gelen bir kız "Batu!" diye bağırıp bize doğru koşunca şaşkınlıkla kalakaldım. Sarışın kız yanımıza gelince bir anda Batu'nun üzerine atladı ve onu ahtapot misali sardı. Şaşkınlığım bilmem kaç katına çıkarken Batu kızı hızla kendinden uzaklaştırdı.

"Yeliz, senin burada ne işin var?"

Batu'ya baktığımda onun da fazlasıyla şaşkın olduğunu görebiliyordum. Aramızda tek mutlu kişi Batu'nun dibinde duran kızdı sanırım.

"Burada okuyorum," dedi kız adeta şakıyarak ve konuşmaya devam etti. "Seni bir daha göremeyeceğimi sanıyordum. Taşındığınızda o kadar çok üzülmüştüm ki!"

Demek bu Yeliz denen kız Batu'yu Bursa'dan tanıyordu. Aslında her ne kadar meraktan çatlasam da onları yalnız bırakmanın daha iyi bir fikir olacağını düşündüm ve beni fark etmeleri için hafifçe boğazımı temizledim. İkisi de bana dönerken kız sanki beni ilk kez görüyormuş gibi şaşırdı.

"Batu ben gidiyorum," dedim ve tam ilerleyecekken Batu bir anda kolumdan tutarak beni kendine çekti ve "Dur seni Yeliz'le tanıştırayım," dedi. İkimiz de şaşkınca Batu'ya bakarken istemeyerek elimi uzattım ve yüzüme yalancı bir gülücük kondurup "Merhaba ben Melis," dedim. O da aynı benim gibi elini uzatıp "Yeliz," dedi ve "Batu'nun arkadaşı mısın?" diye sordu. Batu'ya kısa bir bakış attıktan sonra "Evet," dedim. Yeliz "Hım," diyerek beni göz hapsine alırken tekrar Batu'ya döndüm.

"Selin bekliyor beni. Görüşürüz sonra," deyip yanlarından ayrıldım ve kantine doğru ilerledim. Aslına bakarsanız çok tuhaf hissediyordum. Bunca zaman sonra Batu'nun yanına ilk defa Deniz'den başka bir kız görmüştüm. Ayrıca kız Batu'ya sıkıca sarılmıştı.

Aklım soru işaretleriyle doluyken zar zor kantine gidip Selin'i aramaya başladım. Yanında bir kızla beraber oturduğunu görünce ona doğru ilerledim. Masaya geldiğimde "Merhaba," diyerek Selin'in yanına geçtim.

"Merhaba canım. Bak seni Beste'yle tanıştırayım. Ortaokuldan arkadaşım."

"Öyle mi?" dedim kıza bakarak. "Bende Melis. Selin'in liseden arkadaşıyım. Memnun oldum."

Kız gülümseyerek "Bende," dedi.

Onlarla sohbete dalarken aklım nedenini bilmediğim bir şekilde hala Batu'daydı. Onu ilk defa başka biriyle görmek tuhaf hissettirmişti.

Beste dersinin başlayacağını söyleyip yanımızdan kalkarken ona gülümseyip "Sonra görüşürüz," dedim. İyi bir kıza benziyordu. Samimiydi. Şimdiden kanım kaynadı diyebilirdim.

"Melis, Beste'nin yanına sormadım ama bir tuhafsın. Bir şey mi oldu?" diye sordu Selin gözümün içine bakarak.

"Ya aslında pek önemli bir şey değil de," dedikten sonra dışarıda olan şeyleri anlattım.

"Melis," dedi Selin şaşkınca. "Sen Batu'yu kıskandın mı? Yoksa bana mı öyle geldi?"

"Ne?" dedim şaşkınca. "Ne kıskanması? Hayır, hayır. Kıskanmak değil bu. Sadece şaşırdım. Bu zamana kadar Deniz ve benden başka bir kızla bu kadar yakın görmemiştim onu. Bahar'la bile arasında mesafe vardı."

"Ben anlattıklarına bakarak yakın olduklarını düşünmüyorum. Sen kendin söyledin. Kız sarılmış Batu'ya. Demek ki kız da var bir şeyler."

"Bilmiyorum Selin," dedim oflayarak.

"Şuan ne hissediyorsun?"

"O kızın kim olduğunu çok merak ediyorum."

"Hım, peki kız Batu'ya sarılınca kızdın mı?"

Biraz durup "Aslında kızmak denemez ama rahatsız oldum sanırım," diye mırıldandım.

Selin çocuk gibi ellerini çırparak "Allah'ım oldu bu iş!" dedi heyecanla.

"Ne işi?" diye sordum anlamayarak.

"Nikâh şahidiniz ben olacağım ona göre," dedi beni takmayarak. Kastettiği şeyi anlayınca gözlerimi büyütüp "Yok artık," dedim. "Sen iyice kafayı yemişsin!"

Oturduğum sandalyeden kalkarak "Hadi yürü gidelim," dedim sinirle.

"Tamam, tamam, sinirlenme," dedi gülerek. Sonra da çantasını alıp ayağa kalktı. "Hadi gidelim."

Selin'le birlikte amfiye gidip boş bir yere oturduk. Ben hala içimdeki düşüncelerle boğuşurken içeri hoca girmiş ve konuşarak aklımın dağılmasını sağlamıştı. İlk dersten sonra kendime gelmiş gibiydim. Selin sayesinde birkaç kişiyle daha tanışmış ve Batu'yla yanındaki gizemli kızı biraz olsun unutabilmiştim.

ღღღ

Tüm derslerimiz bittiğinde Selin'le birlikte fakülteden çıktık. Okuldan çıkmak için ilerlerken aklıma Batu geldi.

"Sence Batu'yu aramalı mıyım?" diye sordum Selin'e.

"Dersten kaçta çıkacağımızı biliyor mu?"

"Hayır."

"Arama o zaman, mesaj at. Derste falansa açamaz."

Kafamı sallayarak Batu'ya dersimin bittiğini bildiren ve onu beklememin gerekip gerekmediğini soran bir mesaj attım. Birkaç dakika sonra cevap yazdı.

'Dersteyim prenses ve yarım saat sonra çıkacağım. Sen bekleme beni, git.'

"Dersteymiş," dedim Selin'e bakarak. "Bekleme, git diyor."

"İyi o zaman gidelim," dedi ve ilerlemeye başladık. Okuldan çıkınca Selin'den ayrıldım ve eve doğru yol aldım. Evlerimiz zıt taraflarda olduğu için beraber gidemiyorduk.

Eve gidene kadar düşündüğüm tek şey Batu'ydu. Selin'in dedikleri doğru muydu? Batu'yu gerçekten kıskanıyor muydum?

Yeliz Batu'ya sarılınca gerilmiştim. Onun kim olduğunu ve Batu'ya neden bu kadar yakın olduğunu merak etmiştim. Konuşurlarken yanlarında durmak istemeyip Selin'in yanına gitmiştim. Tüm bunlar kıskandığım anlamına mı geliyordu? Bundan daha da önemlisi, eğer Batu'yu gerçekten kıskanıyorsam bu iyi bir şey miydi?

Sanırım değildi.

Eve geldiğimde çantamdan dün dedemin verdiği anahtarı çıkardım ve içeri girdim. "Ben geldim!" diye seslenerek içeri girdiğimde anneannemden başka kimseyi göremedim. O da her zamanki gibi örgü örüyordu.

"Hoş geldin yavrum."

"Hoş buldum anneanne," diyerek yanına oturdum ve yanağından öptüm. "Dedemle Ayşe abla nerde?"

"Ayşe markete kadar gitti. Dedenin de otura otura canı sıkılmış biraz dolaşmaya çıktı."

"Anladım," diyerek kafamı salladım.

"Aç mısın?"

"Evet," dedim gülerek.

"Hadi sen üzerini değiştir de gel. Ayşe'ye çıkmadan bir şeyler hazırlatmıştım."

"Tamam," diyerek yerimden kalktım ve anneannemi tekrar öptükten sonra odama çıktım. Üzerimi çıkarıp rahat bir şeyler giydikten sonra mutfağa indim. Anneannemin dediği gibi Ayşe abla mutfaktaki masayı hazırlamıştı. Oturup bir güzel karnımı doyurduktan sonra Batu da geldiğinde yer diyerek kaldırmadım masayı.

Tam mutfaktan çıkarken çalan zille "Ben bakarım!" diyerek kapıya koştum. Ayşe abla elindeki poşetlerle "Ay, öldüm, öldüm," diyerek içeri girerken hemen elindekileri alıp mutfağa götürdüm. Poşetleri masanın boş kısmına koyarken içindeki malzemeleri gördüm.

"A, pasta mı yapacaksın?" diye sordum içeri giren Ayşe ablaya.

"Pasta, börek, çörek falan," diyerek göz kırptı.

"Desene akşama ziyafet var," dedikten sonra birden aklıma gelen şeyle gülümsedim. "Bende kek yapabilir miyim?"

"Yapabilirsin tabii," dedi gülerek. Yemek yapmayı az çok biliyordum ve bildiğim şeyleri de Ayşe ablaya borçluydum. Lisede beni boş bırakmamış ve ufak ufak bir sürü şey yapmayı öğretmişti.

Ayşe ablayla birlikte aldıklarını yerleştirdikten sonra mutfak önlüğü giyip kollarımı sıvadım. Portakallı kek yapacaktım. Ayşe abla börek yapmak için aldığı yufkaları çıkarırken bende gerekli malzemeleri alıp tezgâha koydum ve işe koyuldum.

Ayşe ablayla gülüşerek yemek yaparken baya eğlenmiştim. Anneannem bir ara gelip ne yaptığımıza bakmış ve gülerek geri gitmişti.

Keki fırına koyduktan sonra gülümseyerek Ayşe ablaya döndüm. Tam bir şey söyleyeceğim an zil çalınca Batu'nun geldiğini anlayarak "Ben bakarım," dedim ve kapıya koştum. Kapıyı açtığımda gördüğüm Batu'ya "Hoş geldin," dedim gülümseyerek. Batu "Hoş buldum," diyerek içeri girerken "Hayırdır? Bu ne hal?" diye sordu üzerimi kastederek.

"Mutfaktaydım da," deyip sırıttım.

"Sen yemek yapmayı biliyor muydun ya?" diye sordu alayla. Kaşlarımı çatarak aynı alaylı ifadeyle güldüm.

"Parmaklarını yerken sorarım bu lafını," diyerek göz kırptım.

"İddialıyım diyorsun," diyerek güldü. "Göreceğiz prenses."

"Görürüz. Neyse mutfakta masa bekliyor. Üzerini değiştir gel de karnını doyur."

"Şey, ben tokum," dedi gergince.

"Tok musun?" diye sordum şaşırarak. "Okulda mı yedin?"

"Hayır, gelmeden."

"Kiminle?" diye sordum merakla. Bugün tanıştığı kişilerle yemeğe mi gitmişti?

Boğazını temizleyerek "Yeliz'le," dedi normal bir şey söylüyormuşçasına. Duyduğum isimle kaşlarım havalanırken "Ya," dedim. Batu sanki bir şey dememi bekliyormuş gibi yüzüme bakarken derin bir nefes alarak "Peki," dedim ve gülümsedim. "Ben masayı toplayayım o zaman," diyerek yanından ayrıldım ve mutfağa girdim. Masayı toplamaya başladığımda aklım soru işaretleriyle doluydu. Bu Yeliz denen kız kimdi? Batu onunla yemeğe gidecek kadar samimi miydi? En önemlisi ben neden böyle tepkiler veriyordum? Neden bu kadar üzülmüştüm? Batu'ya sandığımdan da fazla mı değer veriyordum? Ona başka türlü şeyler mi hissediyordum?

Bir anda omzumda hissettiğim dokunuşla yerimde sıçradım ve elimdeki bardağı bıraktım. Bardak kırılıp parçalara ayrılırken bana şaşkınlıkla bakan Ayşe abla ve Batu'ya baktım.

"Affedersin, seni korkutmak istememiştim," dedi Batu şaşkın yüz ifadesiyle bana bakmaya devam ederken. "Seslendim ama duymayınca..."

"Dalmışım, önemli değil," diyerek yere çömeldim ve bardak parçalarını toplamaya başladım.

"Dur kızım bir yerini keseceksin! Sen bırak, ben hallederim," diyerek beni ayağa kaldırdı Ayşe abla.

"Tamam," diyerek geriledim. Daha sonra üzerimdeki önlüğü çıkardım ve kimseye bir şey söylemeden mutfaktan çıkıp banyoya yöneldim.

"Melis!"

Banyonun kapısının önünde durup arkamı döndüm ve Batu'ya baktım.

"Efendim?"

"İyi misin sen? Bir tuhafsın."

"İyiyim Batu. Dalmışım dedim ya. Senin geldiğini fark edemedim."

"Bugün Kutay'ı mı gördün?"

Batu'nun ani sorusuyla şaşırarak "Ne?" diye sordum. "Hayır, görmedim. Nerden çıktı bu şimdi?"

"Ne bileyim, böyle dalgın olmanın sebebini ona bağladım. Neyse seninle konuşmam gereken önemli bir şey var."

"Ne konuşacağız?" diye sordum merakla. Dalgınlığımın sebebini Kutay'a bağlaması da dikkatimi çekmedi desem yalan olurdu.

"Burada olmaz, yukarı çıkalım mı?"

"Tamam, ama önce yüzümü yıkayayım. Sen çık ben gelirim," dedikten sonra banyoya girdim. Soğuk suyu açtım ve suyu birkaç kez yüzüme vurdum. Daha sonra suyu kapatıp aynada kendime baktım.

Neler oluyordu bana böyle?

Batu'yu yukarıda bekletmek istemeyerek havluya uzanıp yüzümü kuruladım. Daha sonra dağılmış saçlarımı bileğimdeki lastikle topladım ve banyodan çıkıp yukarı yöneldim. İlk önce terasa baktım ama Batu'yu göremedim. Daha sonra odasına yönelip kapısını çaldım. İçeriden "Gelebilirsin," diye seslenince girdim ve onu ayakta volta atarken buldum. Yüzünden epey düşünceli olduğu belli oluyordu.

Kapıyı kapattığımda eliyle yatağını gösterdi. Gidip oturdum. O ise odanın içinde gezmeye devam etti.

"Ne konuşacağız?" diye sordum onun başlamayacağını anlayınca. Durup bana döndü.

"Yeliz'in kim olduğunu biliyor musun?"

"Hah," dedim alayla. "Nerden bilebilirim acaba?"

Hiç ummadığım bir şekilde ters cevap vermiştim. Batu'nun tek kaşı kalkarken "Yoksa bu halinin sebebi Yeliz mi?" diye sordu.

"Yok, daha neler?" diyerek inkâr ettim hemen. "Bana ne canım ondan."

Batu inanmadığın belli edercesine "Emin misin?" diye sordu.

"Evet, Batu," dedim oflayarak. "Bunu konuşmak için mi çağırdın beni?"

"Evet."

"Ne?"

"Yeliz'in kim olduğunu merak etmiyor musun?" diye sordu karşımda durarak.

"Yani merak etmiyorum desem yalan olur," dedim dürüstçe. "Sonuçta seni ilk defa bir kıza karşı bu kadar yakın görüyorum."

"Seninle çok daha yakınız prenses," dediğinde, "Neyden bahsettiğimi çok iyi anladın Batu. Laf cambazlığı yapma bana."

"Pekâlâ," deyip derin bir nefes aldı ve hızla"Yeliz'den acilen kurtulmam gerekiyor," dedi.

Kaşlarım şaşkınlıkla havalanırken "Kurtulmak istediğin kişiyle yemeğe gitmen oldukça mantıklı," dedim dalga geçerek.

"Kurtulmak için gittim zaten!" dedi sinirle.

"Ne saçmalıyorsun Batu? Hiçbir şey anlamıyorum."

Batu tam karşımda yere çökerek bağdaş kurdu.

"Yeliz kim biliyor musun?" diye sordu aynı sinirle. "Defne'nin kuzeni!"

"Ne?" dedim büyük bir şokla. "Ciddi olamazsın."

"Ney yazık ki fazlasıyla ciddiyim."

"Ama bu nasıl olur?" diye sordum şaşkınlığımı üzerimden atamayarak.

"Hayat tesadüfleri seviyor," diye homurdandı.

"Peki, sorun ne?"

"Yeliz bana âşık."

Batu'nun tek nefeste söylediği şey üzerine ağzım ve gözlerim aynı anda açılırken büyük bir şoka girmiştim. Yani tamam, bugün Yeliz'in Batu'ya karşı baya bir ilgili olduğunu görmüştüm ama aşık olması, daha doğrusu kuzeninin sevgilisine aşık olması akıl alır şey değildi.

"Ne zamandan beri?" diye sordum.

"Tanıştığımızdan beri desem yalan olmaz sanırım. Yani Defne bizi tanıştırdıktan yaklaşık bir ay sonra gelip beni sevdiğini söylemişti."

"Ya Defne?" diye sordum duyduklarıma inanamayarak.

"Onun hiç haberi olmadı. İlk söylediği zaman baya şaşırmıştım bende. Saçmalamamasını ve konuyu kapatmasını söylemiştim ama tam aksine konu kapanmak yerine daha da büyüdü. Defne'nin yanında normal davranıyordu ama beni tek yakaladığında sürekli beni sevdiğini söyleyip duruyordu."

"Niye Defne'ye söylemedin?"

"Yeliz'i seviyordu çünkü. Defne'nin de hiç kardeşi olmamıştı ve Yeliz'i kardeş bellemişti. Onu üzmek istemedim," dedi üzgünce.

Ellerimi yanaklarıma koyduktan sonra dirseklerimi bacaklarıma yasladım.

"İnanamıyorum. Resmen filmlerdeki klişe kötü kız karakter."

"Evet ama gerçek."

"Yeliz Defne'ye nasıl davranıyordu peki?"

"Aslında o da Defne'yi seviyordu ama Defne son zamanlarda aralarına mesafe girdiğinden bahsedip duruyordu bana. Tabii benim yüzümden olduğunu söyleyemiyordum. Yeliz her yerden sıkıştırıyordu beni. Başka birine söylemeyeceğimden emin olduğu için yapmadığını bırakmıyordu."

"Ay, inanmıyorum," dedim sinirle. "Peki, Defne'nin hastalığı ortaya çıkınca ne oldu?"

"İçinde olduğunu bilmediğim küçük bir insani yanı çıktı ortaya. Uzaklaştı benden. Hatta Defne'yi yalnız bırakmamamı söyleyip duruyordu. Defne'nin ölmesinden korkmuştu."

"Peki, şey... Defne öldükten sonra ne oldu?"

"İlk başlarda bir şey yoktu. Aslında o ruh haliyle en son takacağım kişi Yeliz'di zaten. Annemler taşınacağımızı söyleyene kadar sesi soluğu çıkmadı. Apar topar taşındığımız için çoğu kişinin haberi bile olmadı. Sosyal medyadaki bütün hesaplarımı kapatmıştım. Bir de şey... Telefonumu uçurumdan aşağı düşürmüştüm. Buraya gelince yeni bir hat ve telefon alınca Bursa'daki herkesle iletişimimiz koptu. Yeliz'le de öyle. İzmir'e taşındığımızdan beri ilk defa görüyorum. Hatta ilk defa konuşuyorum."

Batu'nun hızla geçtiği ama benim takıldığım bir yer vardı. Uçurum... Telefonunu düşürdüğü uçurum Deniz'in bana anlattığı gecenin uçurumu olmalıydı. Boğazımda oluşan düğüm yutkunmamı engelliyordu. Batu'ya bir şey belli etmemek için boğazımı temizleyerek kafamı başka yere çevirdim.

"Peki, neden yemeğe gittin onunla?"

"Yeliz'e karşı hep sert olmuştum ama tersledikçe de inada bindiriyordu. Sen sabah yanımızdan ayrılınca okul çıkışı bir şeyler yapmayı teklif etti. Kabul etmedim ilk önce. Sonra iyice ısrar etti. Sırf ısrarından kurtulabilmek ve eğer önceki duyguları devam ediyorsa ona böyle bir şeyin asla olmayacağını söylemek için kabul ettim. Hani tatlı dil yılanı deliğinden çıkarır diyorlar ya, ne bileyim belki nazikçe benden vazgeçmesini söylersem ikna olur diye düşündüm."

"Ama ters tepti değil mi?" diye sorunca kafasını salladı.

"Peki, şimdi ne yapacaksın?"

"Hiç bilmiyorum," dedi yüzünü ovarak. "Benden vazgeçmesini sağlamamız gerekiyor."

"Batu bu hiç kolay değil. Kuzenini bile umursamadan sana olan aşkını itiraf etmiş bu kız. Durdan sustan anlamaz ki!"

"Onunla bir daha yalnız kalmak istemiyorum Melis," dedi gözlerimin içine bakarak. "Ona baktıkça aklıma Defne geliyor ve üzülüyorum."

Elimi omzuna koydum.

"Tamam, ben elimden geldiğince yanında olmaya çalışacağım. Ne kadar işe yarar bilmiyorum ama şimdilik elimden gelen tek şey bu."

Elini omzundaki elimin üzerine koyarak elimi sıktı.

"Teşekkür ederim prenses. Emin ol yalnız kalmaktansa senin yanımda olman bana güç verecektir."

"Yalnız," dedim hafifçe gülerek. "Takıntılıların bitmek bilmiyor. Aklıma annenin arkadaşının kızı geldi de," deyip daha çok gülmeye başladım. Batu yüzünü buruşturarak "Gülme be," dedi sinirle ama kendimi durduramadım. O kızın Batu'ya sarkıntılık yaptığını hayal edince bir fena oluyordum.

Batu "Ya gülme demiyor muyum ben sana?" diyerek omzundaki kolumu çekince dengemi kaybettim ve üzerine düştüm. Aniden tüm ağırlığımı Batu'ya verdiğim için o da dengesini kaybederek sırt üstü yere yattı.

Batu'nun tam olarak üzerindeydim ve ellerim omuzlarının iki yanındaydı. Batu'nun elleri ise belimi tutuyordu. İkimizde bir süre öylece birbirimize baktıktan sonra hızla kalktım üzerinden. Saçımı başımı düzeltirken utanarak kafamı başka yere çevirdim.

Batu da benim peşimden doğrulup eski pozisyonuna geri döndü.

"Melis."

Batu bana seslenince ona baktım.

"Efendim?" dedim normal olmaya özen göstererek. Bana uzun diyebileceğim bir müddet baktıktan sonra "Yok bir şey," deyip ayağa kalktı.

"Ya hani sen bir şeyler yaptım diyordun? İnsan bir ikram eder değil mi?"

Bir anda lafı çevirince kaşlarımı çatarak neyden bahsettiğini anlamaya çalıştım. Sonra aklıma portakallı kekim gelince yerden hızlıca kalktım ve "Allah'ım! Kek yandı!" diye bağırarak kapıya koştum. Hızla mutfağa daldığımda Ayşe ablanın masanın üzerinde dilimlere ayırdığı keki görünce soluğu yanında aldım.

"Bu benim kekim değil mi?"

"Evet, tatlım senin kekin," dedi gülerek.

"Yanmamış," diyerek derin bir nefes verdim. Çok rahatlamıştım.

"Pişince aldım fırından," diyerek kekten küçük bir parça kopardı ve bana uzattı. Ağzımı açıp keki yediğimde tadının harika olduğunu anladım.

"Çok güzel olmuş," dedim sevinçle.

"Bende beğendim," deyip güldü. "Deden geldi az önce. Bak dilimlediğim kekleri tatlı tabağına koyarak onlara götür."

Kafamı sallayarak dolaptan aldığım tabakları masanın üzerine koydum. Ayşe abla dilimlediği kekleri tabaklara yerleştirirken bende çatalları koydum. Elime iki tabak alıp hemen içeri geçtim. Televizyon izleyen dedemlerin karşısına dikilerek tabakları uzattım.

"Size kek yaptım!"

İkisi de gülerek tabaklarını aldıklarında heyecanla tadına bakmalarını bekledim. İkisi de kekten birer dilim alıp birbirlerine döndüler. Ne zaman onlara kek yapsam beni bekleterek süründürüyorlardı.

"E, hadi söyleyin. Nasıl olmuş?"

İkisi de aynı anda bana dönüp gülümsediler.

"Çok beğendim yavrum. Ellerine sağlık," dedi anneannem. Dedeme döndüğümde gülerek "Bende çok beğendim," dedi. Sevinçle ellerimi çırparken aklıma Batu geldi.

"Ben Batu'ya da bir dilim götüreyim," diyerek tekrar mutfağa gittim ve Ayşe ablanın hazırladığı tabaklardan birini alarak üst kata çıktım. Batu'nun odasının önüne gelince kapıyı tıklatıp içeri girdim. Yatağına oturmuş telefonuna bakıyordu. Beni görünce gözleri elimdeki tabağa kaydı.

"Lütfen bana yanmış kek getirdiğini söyleme."

Sırıtarak yanına gittim.

"Al bak bakalım yanmış mı, yanmamış mı?"

Batu kaşlarını kaldırarak telefonunu bıraktı ve elimdeki tabağı aldı.

"Dikkat et yatağa dökme," dedim gülerek. "Sonra çarpılırsın falan."

Batu burnunu kırıştırarak kekten bir dilim aldı. Dilimi çiğnemeye başlayınca yüzü geri eski haline geldi ve şaşkınca bana baktı.

"Portakallı mı bu?"

"Hımhım."

Batu tekrar bir dilim daha aldı.

"İnanamıyorum şuan ama kek leziz olmuş. Hem de portakallı kek hastasıyımdır ve kolay kolay beğenmem," dediğinde tek kaşımı kaldırarak ona baktım.

"Gerçekten çok güzel olmuş ya," dedi hala inanamıyormuş gibi. "Seni sırf bu yüzden alabilirim. Hakikaten seni alsam mı ben ne yapsam ya?"

Gözlerim şaşkınlıkla büyürken "Ne?" deyip güldüm. "Sırf portakallı kek yaptığım için mi alacaksın beni?" diyerek daha çok güldüm.

"Gülme," dedi ciddi bir şekilde. "Portakallı kek çok önemli."

Yüz ifadesine daha çok gülerken "Kusura bakma ama seninle evlenecek kadar deli değilim," dedim. Kaşları usulca çatılırken "Niyeymiş o?" diye sordu.

"Ömrüm boyunca senin gibi bir hödüğü çekemem de ondan," deyip göz kırptım.

"Sen bana kurban ol bir kere," deyip tek omzunu silkti ve keke geri döndü. "Neyse seninle uğraşamayacağım. Kekimle beni yalnız bırakır mısın?"

"Hah," dedim alayla. "Nikâh memuru da çağırayım mı?"

"Olur olur, yeter ki git," diyerek beni kovdu. "Allah'ım sen bu çocuğa akıl ver Ya Rabbim," diyerek arkamı dönüp odadan çıktım.

Aşağı indiğimde tekrar mutfağa girdim. Kekimi herkese yedirmiştim ama ben yiyememiştim. Masanın üzerindeki son kek tabağının önüne oturup keki yemeye başladım. Bir yandan da fırından poğaça çıkaran Ayşe ablayı izliyordum. Ben kek yaparken de börek yapıyordu. Tezgâhın üzerindeki kurabiye tepsini fark edince "Ayşe abla hayırdır?" diye sordum. "Bu kadar şeyi neden bir anda yapıyorsun ki? Kim yiyecek bütün bunları?"

"Akşama misafir gelecek ya tatlım. Onlar yerler."

"Misafir mi?" diye sordum şaşırarak.

"Evet, Menekşe abla söylemedi mi?"

"Hayır. İlk defa senden duyuyorum."

"Aslında siz okuldayken haberimiz oldu bizim de. Söylemeyi unutmuştur muhtemelen."

"Kim gelecek ki?" diye sordum kekimi yerken.

"Yan evdeki komşular."

"Zeynep teyzeler mi?"

"Yok hayır. Senden birkaç ay sonra da onlar taşındılar. Başka bir aile taşındı oraya. Hatta senin yaşlarında bir oğulları da var."

"Hım," dedim kafamı sallayarak. "Ne zaman gelecekler peki?"

"Akşam yemeğine geleceklerine göre birkaç saat sonra gelirler."

Kekimi bitirince ayağa kalkıp tabağımı tezgâha koydum.

"O zaman ben odama çıkıyorum. Geldiklerinde inerim," diyerek mutfaktan çıktım. Daha sonra Batu'nun odasına giderek misafir geleceğini haber verdim ve kendi odama geçtim. Misafirler gelene kadar kitap okuyabilirdim.

ღღღ

Aynaya bakarak saçlarımı örerken kendi kendime şarkı mırıldanıyordum. Yaklaşık yarım saat önce anneannem gelmiş ve birazdan misafirlerin geleceğini, hazırlanmam gerektiğini söylemişti. Bende üzerimdeki eşofmanı çıkarmış ve yerine gözlerimin renginde bir tulum giymiştim. Tulum oldukça sade olsa da gözlerimle aynı renk olması ve saçlarımın rengi beni şık gösteriyordu.

Ördüğüm saçımı siyah lastikle bağlarken kapım çalınca "Gelebilirsiniz," dedim. Batu içeri girip kapıyı kapattıktan sonra yanıma geldi. Bende ayağa kalkıp aynadan saçımın düzgün olup olmadığına bakıyordum.

"Neden bu kadar hazırlandın?" diye sordu Batu dolabımın kenarına yaslanarak. Ona yandan bir bakış atıp "Ben kendimde abartılı bir şey göremiyorum," dedim. Örgüm bile salaştı.

"Benim gibi bir kot ve tişört de giyebilirdin," dedi gözlerini kısarak.

"Canım kot ve tişört giymek istemedi Batu," dedim beni neden böyle sorguya çektiğini anlamayarak. "Ayrıca siz erkekler zaten kot ve tişörtle fazlasıyla iyi görünebiliyorsunuz," dedikten sonra sessizce devam ettim. "Ve bir de bana, sana yakıştıkları kadar yakışmıyorlar."

"Ne dedin?"

"Bir şey söylemedim," dediğim an zil aldı. "A, bak geldiler! Hadi aşağı inelim," diyerek odadan çıkmak için yürüdüm ama Batu kolumdan tutarak beni durdurdu.

"Gelen misafirleri tanıyor musun?" diye sordu şüpheyle.

"Hayır, nereden tanıyacağım? Ayrıca niye böyle garip sorular soruyorsun?"

"Hiç," dedi omuz silkerek. "Öylesine."

"İyi," dedim söylediklerine pek inanmasam da. "Hadi aşağı inelim."

Batu kafasını sallayınca beraber aşağı indik. İçeri geçtiğimizde dedemlerin misafirlerle beraber oturduklarını gördüm. Anneannem de bizi görünce "Bende tam sizi çağıracaktım Melis. Bak yan evdeki komşularımız. Aysun, eşi Kemal ve oğulları Yiğit."

Gülümseyerek onlara baktım ve "Hoş geldiniz," dedim. Aysun Hanım'la eşi gülerek "Hoş bulduk," derken çocukları hafifçe kafasını eğdi.

"Yanındaki Melis'in abisi mi?" diye sordu Aysun Hanım. Gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım. Batu lafa girerek "Hayır, ben Melis'in arkadaşıyım," dedi. Kibarlıktan ölecekti.

"A, öyle mi? Affedersin oğlum," diyerek gülümsedi kadın.

"E, aç mısınız?" diyerek araya girdi anneannem. "Masaya geçelim isterseniz?"

Aysun Hanım ve Kemal Bey onaylayınca hep beraber yemek masasına geçtik. Ben Batu'nun yanına geçerken karşıma Yiğit oturmuştu.

Yemek başladıktan sonra Aysun Hanım'ın sorularına maruz kaldık. Batu'yla kaç yaşında olduğumuzu, nerde ve ne okuduğumuzu, hatta nasıl arkadaş olduğumuzu bile sordu. Bu arada da Yiğit'in bizden bir yaş büyük olduğunu ve iktisat okuduğunu öğrendik.

Kadının sorularından oldukça rahatsız olmuştum. Dedemle anneannem ise bunu anlamış ve lafı sürekli çevirmeye çalışmışlardı. Yiğit pek fazla konuşmasa da bakışları da sürekli üzerimdeydi. Bundan sadece benim rahatsız olmadığım yanımda sürekli kıpırdanıp duran Batu'dan belliydi.

"Melis, tuzu uzatır mısın?"

Yiğit'in sesini duyunca kafamı tabağımdan kaldırıp ona baktım. Daha sonra bakışlarım Batu'nun önünde durmakta olan tuza kaydı. Tam elimi uzatmak üzereyken Batu benden hızlı davrandı ve tuzu Yiğit'e uzattı.

"Buyur kardeşim."

Batu'nun alayla söylediği cümlenin ardından ağzımı elimle kapatıp gülmemeye çalıştım. Yiğit şaşırsa da "Sağ ol," diyerek aldı tuzu.

Bundan sonra yemek bitene kadar pek bizlik bir şey olmamıştı. Anneannemler oradan buradan konuşurken biz de onları dinlemiştik. Yemeğin ardından dedemler çay içmek için bahçeye çıkarlarken anneannem bana dönüp "Sizde terasa çıkın isterseniz çocuklar. Sohbet edersiniz. Ayşe de size bir şeyler hazırlar," dedi ve bahçeye çıktı.

Hiç istemesem de diğerlerinin yanında söylediği için anneannemi kıramazdım. Yüzüme sahte bir gülümseme kondurup Batu'yla Yiğit'e döndüm.

"Siz çıkın o zaman. Ben birkaç şey alıp geleceğim."

Batu oflayarak ayağa kalktığında Yiğit de peşine takıldı ve terasa çıktılar. Onlar gittikten sonra mutfağa girip "Ayşe abla çabuk abur cubur bir şeyler ver. Batu yukarıda çocuğu yemeden yanlarına gitmeliyim," dedim aceleyle. Ayşe abla halime küçük bir kahkaha attı.

"Batu Yiğit'i neden yesin ayol?"

"Sen görmedin tabii Batu'nun Yiğit'e nasıl baktığını."

"Nasıl bakıyordu?" diye sordu sırıtarak.

"Böyle eğer bakışla insan öldürülseydi Yiğit şuan nefes almıyor olurdu. O derece yani."

Ayşe abla yine kahkaha attı. Bana imayla bakıp "Hadi ya," dedi. "Batu neden böyle davranıyor acaba?"

"Nereden bileyim ben?" dedim anlamamazlıktan gelerek.

"Hadi, hadi," dedi kafasını sallayarak. "Kastettiğim şeyi anladın sen."

Ayşe ablanın hazırladığı tabakları tepsiye yerleştirirken "Ya öyle bir şey yok," dedim utanarak. "Biz sadece arkadaşız. Hatta hep kavga ediyoruz, görmüyor musun?"

"Bilmem duydun mu ama en büyük aşklar nefretle başlarmış," dedi sırıtarak.

"Ay Ayşe abla sende de ne hayal gücü varmış! Bence sen bana laf atmakla uğraşma da git kitap yaz. Çok satar bak eminim," dedikten sonra kola koyduğu bardakları da tepsiye yerleştirdim. Tepsiyi elime aldıktan sonra "Ayrıca biz birbirimizden nefret etmiyoruz. Sadece çok didişiyoruz," dedim ve mutfaktan çıktım.

Terasa girdiğimde Batu ve Yiğit'in ayrı ayrı koltuklarda oturduklarını ve telefonlarıyla ilgilendiklerini gördüm. Tepsideki atıştırmalıklar ayrı ayrı kaselerde olmadığı için Yiğit'e en yakın yere oturdum. Tepsiyi koltukların önündeki orta sehpaya yerleştirip Batu'ya döndüm. Çatılmış kaşlarıyla beni izliyordu. Kafamla yanıma oturmasını işaret edince hemen kalktı ve gelip dibime oturdu. Tuhaf davranışları beni iyice şüphelendirirken Yiğit'in sesini duyunca ona döndüm.

"Ben seni niye hiç görmedim?"

"İstanbul'a geleli pek dışarı çıkmadım. O yüzden karşılaşmamışızdır."

"Neyse, geç olsun güç olmasın, değil mi?"

"Ya," dedim gülümsemeye çalışarak. "Aynen öyle."

Batu yanımda kıpırdanarak sehpaya uzandı kolalardan birini aldı.

"Yemek yerken liseyi burada okuduğunu söylemiştin. Açık konuşmam gerekirse nedenini merak ettim. Yani üniversite için şehir değiştirenler çok oluyor ama liseye giderken şehir değiştirmek?"

Yiğit konuşurken çok rahattı. Aslına bakarsanız tipi gayet hoştu. Ondan rahatsız olmamın tek nedeni aşağıda bana diktiği gözleriydi. Ancak şuan daha normaldi. Arkadaş olmaya çalıştığının farkındaydım. Ön yargılarımı bir yana atarak aynı onun gibi rahatlıkla cevap verdim.

"Küçükken buraya çok sık gelirdik. Çocukluk hevesi sanırım. Annemlerde kırmadılar beni. Burada okudum."

"Anlıyorum," diyerek sehpanın üzerindeki atıştırmalıklardan yedi. Tekrar arkasına yaslanırken "Aslına bakarsan bende İstanbul'dan sıkıldım ama annemler pek sıcak bakmadıkları için başka şehre gitmeyi düşünemiyorum maalesef."

"Sırf onlar istediği için burada kaldın yani?" diye sordum ilgiyle.

"Evet. Tek çocuğum ben. Bu yüzden çok üzerime düşüyorlar. Bu zamana kadar ne istediysem yaptılar. Zaten üniversite bitince iş güç derken daha az görüşeceğiz. Bu yüzden onları kırmak istemedim."

"Aslında ben de tek çocuğum ve hissettiklerini çok iyi anlayabiliyorum ama ben senin gibi davranamazdım sanırım," dedim dudaklarımı büzerek. "Büyük bir hassasiyet göstermişsin."

"Ya, ne demezsin. Çok büyük bir hassasiyet!"

Batu yanımda mırıldanırken sinirle ona döndüm. Allah'tan kısık sesle söylemişti de Yiğit duymamıştı. Elimle susmasını işaret edince omuz silkti. Gözlerimi devirerek tekrar Yiğit'e döndüm ve konuyu değiştirerek başka şeylerden konuşmaya başladık. Aslında sohbeti eğlenceliydi. Konuşunca az çok iyi biri olduğunu anlamıştım.

Biz konuşurken Batu sadece telefonuyla ilgilenmiş ve ara sıra Yiğit'in laflarıyla onun duymayacağı şekilde alay etmişti. Yani tam anlamıyla bir çocuk gibi davranmıştı.

Geç saatlere doğru Ayşe abla yanımıza geldi ve Yiğitlerin gideceğini söyledi. Hep beraber aşağı inip Yiğitleri geçirdik. Batu onlar gittikten sonra hiçbir şey söylemeden odasına çekildi. Onu takmayarak dedemlere iyi geceler dileyip odama gittim.

Üzerimi değiştirip yattığımda Batu'nun gece boyunca neden bu kadar asi davrandığını düşünmeye başladım. Bu davranışları bana karşı yapsa her zamanki hali der geçerdim ama bu sefer yaptığı kişi ben değildim.

Acaba beni kıskandığı için mi yapmıştı? Bunu düşününce ister istemez heyecanlandım. Bir yanım bunun asla olamayacağını söylerken, diğer yanım neden olmasın diyordu.

Kafamı iki yana sallayıp gözlerimi kapattım. Bunu Batu'ya sorarak içimi rahatlatacaktım ama ondan önce uykumu almalıydım.

Pokračovat ve čtení

Mohlo by se ti líbit

793K 46K 34
Kuru öksürükleri durmadı bir süre. Boğazının acısını ben hissetmiş gibi yüzümü buruşturdum. Hastalığı benden kaptığı için kendimi iki kat kötü hissed...
1.1M 41.9K 48
DİKKAT: ÖĞRETMEN ÖĞRENCİ KURGUSUDUR +18 VARDIR RAHATSIZ OLACAK OKUMASIN. Defne çocuk ruhlu biridir. Bir akşam canının sıkıntısı ile anonim bir uygul...
1.6M 85K 47
En yakın arkadaşının hattını değiştirmesi sonucu, ona yeni numarasından mesaj atmaya çalışan Ada, aslında mesajı attığı kişinin bir yıldır hoşlandığı...
1.6M 26.9K 33
Efsan zorla evlendirilmekten kurtulmak için Mardin'den İstanbul'a kaçar. Ama yağmurdan kaçarken doluya yakalanacağını nerden bilebilirdi. İstanbul'u...