43. bölüm

2.2K 137 217
                                    

Doruk Ege ve Kayra 🤍

Lia Shine - Ben Gibi Bakmaz

Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen.

Keyifli okumalar! :)

*****

Karşımdaki camlı dolabın içindeki pastalara göz atarken bir yandan da birkaç adım uzağımda duran Doruk'un bakışlarından kaçmaya çalışıyordum.

Lina'yla konuştuktan sonra okuldan çıkmak için güvenliği zar zor ikna etmiş ve en yakın pastaneyi bulup pasta seçmeye gelmiştik. Lina meyveli ve çikolatalı pasta arasında kalmıştı. Sonrasında karar verememiş ve bizim istediğimizi almamızı söylemişti.

Ama bizde arada kalmıştık.

"Doruk, çikolatalı mı alsak ya?" Doruk'un yüzündeki gülümseme genişlerken gözleri kısılmıştı. Omzunda duran çantalarımızı eliyle tutup sabitlerken yanıma adımlıyordu. Çantaların ona ağır gelebileceğini söyleyip almaya çalışmıştım ama tabiki de izin vermemişti. Eliyle camın ardındaki pastaları gösterdi. "Birkaç saniye önce de meyveliyi alalım dedin, Sarışın."

Omuz silkip tek ayağımla yerde ritim tutmaya devam ederken ani bir kararla kararsızlığımızdan bıkmış satıcıya döndüm. Ne vardı yani on dakikadır iki pasta arasında kaldıysak? "Çikolotalıyı paketler misiniz?" Aceleyle elimi sallayıp öfleyen satıcıyı durdurdum. "Siz en iyisi meyveliyi paketleyin." Lina'nın meyveli ve çikolatalı pasta arasında kalırkenki masum sesi aklıma gelince yüzüm düştü. Çöken omuzlarımla bana uzaylıymışım gibi bakan kıza döndüm. "İkisini de alayım ben."

Doruk'un yan tarafımdan gelen kısık gülüşünü duyunca ona bakmak için kafamı yukarı kaldırdım.

Gözlerinin kenarları kırışmış, tüm dişlerini gösterecek kadar geniş bir şekilde gülümsüyordu. Dudağındaki gülümsedense gözlerinin içindeki parıltı kalbimi tekletmişti. Elaları, bütün ağlamalarının ardından istediğini elde etmiş bir çocuk gibi bakıyordu etrafa.

Ürkekti ama bir o kadar da cesurdu. Doruk, tek başına yürümeyi öğrenmiş biriydi. Hayata tek başına atılmıştı, yaşamanın ne demek olduğunu annesi ve babası ayrılıp onu terk ettiğinde öğrenmişti. Ben yemek yapmayı bilmezdim mesela, ya annem ya da babam koyardı önüme ne yiyeceğimi.

Doruk, hobi olarak yemek yapmayı öğrenmiş biri değildi. Öğrenmeye mecbur bırakılmıştı.

Babasından da annesinden de para almıyordu. Bursu vardı, yazları Eskişehir'e gidip çalışırdı. Bazı hafta sonları kafelerde aşçıların yerinde işe bile girerdi. Bir şekilde ayakta kalırdı. Düşmüştü ama bu sayede ayağa kalkmayı öğrenmişti. Kalbi kırıktı ama kimsenin kalbini kırmamaya çalışırdı.

Çok güzel yetiştirmişti kendisini, kimseye yük olmazdı. Hayata savaş açmıştı ve bu savaşı kazanmıştı. Ve bu savaşa sebep olan ailesi ona bir adım atsa, o koşardı. Belki olanları unutmazdı ama hatırladığını da belli etmezdi. Babasını aldatmış ve sonra yuvasını başına yıkmış annesini bile affederdi.

Ailesi çok şanslıydı.

Sevgisinden güç alırdı. Bunu bana o söylememişti, ben fark etmiştim. Fark etmemek ne mümkün? Annesine olan sevgisi ona kırgın olmamasını sağlıyordu. Her şeye rağmen babasına duyduğu hayranlık onu ayakta tutuyordu. Lina'yla arasındaki bağ onu yaşatıyordu.

Lina çok şanslıydı.

Arkadaşları için canını verirdi ve sonsuz güvenirdi. Arkadaş ortamındaki aranan kişi oydu aslında. Odak noktaydı. Kim bir derdi olsa gidip onunla konuşmak isterdi. Kim mutluluğunu paylaşmak istese ilk ona giderdi. Ağlayacak omuz arayan onun yanında bulurdu kendini. Çünkü onun sevgisi sizin yaranıza merhem olurdu.

CİVCİV || TextingWhere stories live. Discover now