38. bölüm

2.4K 137 96
                                    

Sehabe - Sonsuzlukta (Mehmet Pişkin 🖤)

50K! 🥳

Yorumlarınızı eksik etmeyin lütfen...

Keyifli okumalar!

Keyifli okumalar!

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*****

"Nah!"

Doruk'un şok içinde boğulan bakışları üzerimden ayrılmazken gülümsemeyi kesip önüme döndüm. Hande'nin arkadan homurtularını duymuştum ama kulak astığım söylenemezdi. Aklımı kaçırmak üzereydim. Sen o kadar uzaklaş, git başkalarıyla takıl sonra gel de ki Juliet ne der. Nah der tabi başka ne diyecek?

"Çocukla aylarca konuşmadınız ve başlangıç olarak nah çektin. Aranızdaki bağa hayran kaldım doğrusu." Helin'ın mırıldanmaya başlamasıyla gözlerimi devirip oturduğum yerde geriye yaslandım. Derin bir nefes alıp elimdeki kalemi belirli bir ritimde çevirirken düşündüm.

Doruk bir çok şey olabilirdi ama bipolar bozukluğu olan bir ruh hastası gibi davranmazdı. Yani dün yanımızda değilse bugün adım atmazdı yanımızda olmak için. Bu düşünceye karşı olarak yazılmış bir not vardı ortada. Ne zamandan beridir her şey bu kadar basitleşmişti.

Dersin geri kalanını hocanın son yılımız olduğuyla ilgili nutuk çekmesiyle geçmiş ve en nihayetinde zil çalmıştı. Telefonumu avucuma alıp eteğimi düzelterek ayaklandım. "Ben bizimkilere bakmaya gidiyorum Helin, sen uyumaya devam et."

Eliyle beni geçiştirmesine aldırmadan sınıftan çıktım ve derin bir nefes aldım. Sınıfın havası iyi gelmemişti bana. Ortalık buram buram Hande kokuyordu.

Korayların olduğu sınıfa gitmeden önce tuvalete uğramak için ani bir kararla arkama döndüm. Az kalsın birine çarpıyordum ki kendimi saniyesinde geri çektim. Gözüme çarpan siyah düz taban ayakkabıları gördüğümde yüzünde bile bakmadan kim olduğunu anlamıştım. Yukarı doğru süzünce de tahminim doğru çıkmıştı. Bu kişi bilmem kaçıncı kez çarptığım Doruk'tan başkası değildi.

Dudaklarımı birbirine bastırıp gözlerimi kaçırdım ondan. Her zaman ki parıldayan bakışları gitmiş yerini yorgun ve yaşlı gözler almıştı. Bir şey olmuştu. Bir şeyler oluyordu. Ve o buna çözüm olarak bizi kendinden uzaklaştırmaya çalışıyordu. Dört yıl beni bekleyen adamı bir ay bile yanımda tutamayacak kadar ne olmuş olabilirdi?

Bir şey söylememesi üzerine başımı dikleştirip sola geçtim. Fakat ilerleyememiştim çünkü önüme geçmişti. Bir yanlışlık olmuş olduğunu düşünerek bu sefer de sağ tarafa çekilmiştim ama o da elleri ceplerinde bir şekilde önüme geçmişti. Şu an koridorun tam ortasında ne yaptığımız hakkında hiçbir fikrim yoktu.

Omuzlarımı çökertip gözlerimi bana bakan gözlerine diktim. Dilini dudaklarında gezdirip kafasını iki yana salladı. Sonra aniden birkaç adım atıp aramızdaki mesafeyi en aza indirdi. "Doruk, ne yapıyorsun?"

CİVCİV || TextingHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin