12. bölüm

4.6K 252 109
                                    

Bölüm Şarkısı: Pinhani - Ne güzel güldün

*****

Buna inanmıyordum. Bir insan diğer bir insanı dört yıl boyunca sevmesi imkansızdı. Bir kere sıkılırdın. Yani evet bende sevmiştim, iki yıl boyunca hiç bıkmadan sevmiştim ama bu farklıydı. Hiçbir karşılık almadan dört yıl boyunca birini sevmek delilikti. Ve herkesin sadık kalabileceği bir durum da değildi.

Anonimle konuşmak güzeldi, hatta kafamı dağıtmamı bile sağlıyordu. Ama son bir kaç gündür ona umut verdiğimi hissediyordum.

Ve bu dünyada bir insanın umutlarının sönmesi, hayallerinin yıkılması kadar daha acı bir şey yoktu.

Hislerim hakkında ise en ufak bir şey bilmiyordum. Anonime karşı onun istediği şekilde hisler beslemiyordum, bundan emindim. Fakat içimdeki boşluk, Sarp'ın bile dolduramayacağı kadar büyüktü.

Sarp benim her anlamda ilkimdi. Ondan öncesinde de ufak tefek hoşlantılar, konuşmalar olmuştu. Ama Sarp, benim hem gençliğim hem de çocukluğum olmuştu. İlk defa bir erkeğe karşı bu kadar güçlü duygukar hissetmiş, ilk defa bir erkeğe gözü kapalı bir şekilde güvenmiştim.

Onunla ağlamış, onunla gülmüştüm.

Onun gözlerinde yolumu kaybetmiş ama yine de kendimi onda bulmuştum.

Tüm yolların sonu ona çıkmıştı.

En mutlu anlarımı onunla paylaşmıştım.

Ve hayatımın en ağır darbesini de ondan almıştım.

Hayat böyleydi işte. Kahkalarla yükselir, gözyaşlarıyla dibe çökerdin. Tam çok mutluyum, hiçbir şey keyfimi bozamaz dediğin anda gelir ve boğazına çökerdi. Bir anda her şey mahvolur, başka taraflara savrulurdun. Hayatın alt üst olurdu. Ama atladığımız bir şey vardı. Bunu kavramamı da Doruk sağlamıştı.

O gittikten sonra haftalarca odamdan çıkmamış, Koray da dahil kimseyle konuşmamıştım. Günler sonra odamın kapısı çalınmış, tüm redlerime aldırmadan Doruk içeri girmişti. Tek kelime etmeden yanıma -duvarın dibine- çökmüştü. Ağlamam daha da şiddetlenmişti. Herkes bu halimi bir erkek için ne hallere düştü diye değerlendirirken o bilirdi Sarp'ı. Hayata Sarpla birlikte adım atmışken onsuz nasıl devam edeceğim endişesiydi benimki. Ya bir daha güvenemezsem kaygısıydı.

Ben ağlamış ve kafamı omzuna yaslamıştım. O ise benim sessizliğimi dinlemiş, müdahale etmemişti. Sonra lâl kesilmiş dilim açılmış ve kendimi anlatacak kelimeleri bir araya getirmiştim.

"Hayatım alt üst oldu."

O ise buruk bir gülümsemeyle bana bakıp "Nereden biliyorsun hayatının altının üstünden daha iyi olmayacağını?" diye fısıldamıştı.

O dakikadan itibaren gözyaşlarım akmayı bırakmış, içime bir umut doğmuştu. Ve Doruk'a buzdolabı ve kalpsiz adam dediğim için çok pişman olmuştum. Çünkü o tek cümlesiyle beni ayağa kaldırmıştı.

O günden sonra Doruk ya da ben bir derdimiz olduğunda bir araya gelir sorgusuz sualsiz anlatırdık birbirimize.

Şu an yaptığım ise tamiyle oydu. Parmaklarım telefonun ekranı üzerinde gezindi ve hiç tereddüt etmeden yeşil butona tıkladı.

"Alo, Kayra? Bir sorun mu var?"

"Doruk, konuşmamız gerek. Müsait misin?"

"Evet, müsaitim. Hazırlan on dakikaya oradayım."

"Tamam, görüşürüz."

"Görüşürüz."

*****

CİVCİV || TextingΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα