03|şarkılardan yoksun masallar

4.1K 595 230
                                    

Keyifli okumalar <3

Bazı sesleri bazen zihniniz öyle bir yapardı ki duymazdınız bile. Etrafınızı kuru bir kalabalık sarardı ve iç çekip bir köşeden öylece durup seyrederdiniz. İzlerdiniz fakat duymazdınız, tüm algılarınız lanet olası tek bir şeye açık kalırdı.

Sanırım şu an içinde bulunduğum anı tarif etmem istenseydi en iyi bu şekilde açıklayabilirdim.

Evimizin salonunda yedi arkadaş -bazı istisnalar üzüyor, yok sayalım- oturmuştuk yemekten sonra. Ortamda epey koyu bir sohbet dönüyordu ve ben yalnızca bir kez olsun dönüp bana bakmamış olan Taehyung'u seyrediyordum. Ona dalıp gittiğimin farkında bile değildi. Bu beni rahatlattığı kadar kırdı da.

Kimse o an sohbetten uzak kaldığımı fark etmemişti. Jimin bile aşık olduğu herifle derin bir sohbete dalmış ve beni unutmuştu resmen. Puşt herif, diye geçirdim içimden. İflah olmaz, ağzı bozuğun tekiydim.

Bakışlarımı Taehyung'un açık renkli yeni boyattığı saçlarına çıkardım ve her bir tutamını sanki sayabilirmişim gibi incelemeye koyuldum. Her zaman kusursuz görünüyordu ve bunu için ölebilirdim bile.

Derin bir nefes aldım ve koltukta geriye yaslandım. Tam o an Taehyung kafasını bana çevirdi. Bana. Saatler sonra ilk kez, kendi rızasıyla. Aman Tanrım!

İfadesiz bakışları, karmakarışık irislerime değiyordu. Nefes alış verişim hızlanmış ve göğsümde kalbimin yakıcı yankılarını hissetmiştim.

Dayanamadım ve hızla ayırdım bakışlarımı ondan. Ellerimin içi terden sırılsıklam olmuştu, kendimi öyle kasmıştım ki sıktığım avuçlarıma batan tırnaklarım acıtmaya başlayınca kendime gelebildim. En son favori grubumun albümü için yapılan geri sayımda böyle heyecandan gerilmiştim. Fakat bu başkaydı, stres ve heyecan birbirine karışmış ve yapış yapış bir his bırakmıştı genzimde. Yutkundum.

Bakışlarını hâlâ üzerimde hissediyordum, çok kısa ona kayan bakışlarım haklı olduğumu gösterince hızla önüme döndüm. Lanet olası herif, ne diye bakıyordu bana öyle?

Stresten kemirdiğim dudaklarımla odağımı Taehyung'dan alıp masaya vermeye çalıştım. Ucundan da olsa koyu sohbete dahil olursam belki bu gerginliği üzerimden atar ve unuturdum. -ne yazıktı bana-

"Açıkçası katılmıyorum," dedi Namjoon hyung bakışlarını Hoseok'a çevirirken. Ne üzerine tartıştıklarını bilmiyordum. Yine de dinlemeye zorladım kendimi. Taehyung'un bakışlarını üzerimde hissetmiyordum, bunun getirdiği rahatlıkla derin bir nefes aldım ve dinlemeye koyuldum. "Bu dergi işi sadece zımbırtılardan ibaret. Bir internet sitesi her zaman çok daha avantajlıdır."

"Ah hayır, ne yazık ki sen de aynı düşüncedesin. Sürü psikolojisi tamamen," dedi Hoseok hyung da. Bakışları kendinden emin bir şekilde Namjoon hyungda iken kafasını çevirip bana baktı aniden. "Haksız mıyım Jeongguk?"

Kaşlarımı kaldırdım afallayarak. Ne diyecektim şimdi, neden söz ettiklerini bile bilmiyordum. "Bilmiyorum," dedim aklıma ilk gelen şeyle. "Bir fikrim yok."

"Yok mu?" dedi Seokjin hyung hayretle. "Sen olsan ne yapardın, hiç düşünmedin mi?"

Tanrım.. neyi düşünecektim? Onlara dinlemediğimi söyleseydim ayıp olacaktı. Fakat böyle tartıştıkları bir konuda sıfır fikirle oturmam da yakışık kalmazdı. Jeon Jeongguk'tum ben. Her şeyde mutlaka fikir sahibi olmalıydım. Kendimi salak konumuna düşüremezdim. Zaten bugün yeterince Taehyung'a rezil olmuşken ve herkesin bakışları üzerimdeyken bilmiyorum, demekle de geçiştiremezdim.

"Konunun ne olduğunu bile bilmiyorsun değil mi?" dedi yanı başımda duran Namjoon hyung. Son sınıf psikokoji öğrencisi oluşunu en iyi şekilde kanıtlarken ona çıkardım bakışlarımı çekinerek.

reformic pains // taekookNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ