05|herkesten sakın, herkesten yakın

3.6K 590 262
                                    

keyifli okumalar <3

Çok olmamıştı adımlarım, otobüsten indiğimden beri hızını kesmeden ilerlemeye devam etmiş ve ellerim cebimde; dudaklarımda kısık sesli bir mırıldanmayla şarkı söylüyordum. Yağmur normal bir seyirde ilerliyor ve saçlarıma karışıyordu.

Evime yürümek zorunda kaldığım mesafe, otobüs ile gittiğim mesafeden çok daha fazlaydı ve epey bir yürümem gerekecekti. Bir başka otobüsün gelmesine de neredeyse kırk dakika vardı ve içimden beni yürüten, yoran, kahreden aşkıma küfrederek boş kaldırımda ilerlemeye devam ettim.

Bir süre sonra uzaktan, gözüme, eve gitmek için ara sıra kullandığımız bir kestirme yol göründü. Bir süre oradan gitsem mi gitmesem mi diye düşündüm çünkü kestirme de olsa pek sevdiğim söylenmezdi bu yolu.

Kirliydi, insanların etrafa saçtığı çöpler bana adeta cinnet geçirecek kadar hiddet sunuyordu. Kötü kokuyordu, çocuklar koşup oynamıyordu, gülen insanlar görmek nadirdi ve bu lanet olası yol içimi karartıyor ve tüm yaşam enerjimi söndürüyordu resmen.

Bu yüzden yolun ağzına epey yaklaşmışken yağmurda daha da yürüyüp daha da ıslanmayı tercih edip adımlarımın yönünü değiştirmeden yürümeye devam ettim. Sokağa bakmak dahi göz bebeklerime siyahlarını yayıyordu bu yüzden hızlı adımlarım önünden geçerken dönüp bakmadım.

Sonra o an, -sokağın girişindeki mesafeyi yarılamıştım- bomboş yolda adım sesleri duydum. Bakmadığım için görememiştim ve kim olduğunu bilmiyordum, muhtemelen sokağın boğuculuğndan kurtulmuş olan biriydi ve bu yüzden dönüp de bakma gereği duymadım. Fakat adım sesleri daha da yakından duyulunca kuşkuya kapıldım fakat adımlarımın hızını kesmekten her daim kaçındığımdan durmadım ve devam ettim.

"Jeongguk," dedi adımları sekteye uğrarken. Aynı şekilde sesini duymamla olduğum yere çivilendim ve onun da durduğunu kesilen adım seslerinden anladım. "Bekle lütfen."

Şu an burada olmasına bir anlam veremedim çünkü asla beklediğim bir durum değildi. Şaşkındım ve boşluğuma geldiğinden aşırı bir tepki vermemek adına arkamı dönüp de yüzüne bakamıyordum.

"Neden bakmıyorsun bana?"

Kalın tınısı bir kez daha kulaklarıma ulaşırken ifadesiz -hatta en az onun kadar soğuk- bir ifade takınıp arkamı döndüm ağır ağır.

Baştan aşağı süzdüm onu çekinmeden, yanı başımızda duran sokaktan köpek havlamalarını işittiğimizde bakışlarımı ondan ayırıp sokağa baktım. Fakat bakışlarıma boş yoldan başka bir şey dolmadığından yeniden ona döndüm ve sorusunu cevaplamadan dudaklarımı araladım.

"Sen neden buradasın?"

Afalladı ilk başta, sonra kendisini toparlamaya çalıştı fakat ele vermişti bakışları onu bir kere. O bile bilmiyordu, lanet olası bir alaycı gülüş tam da dudaklarıma konuverdi o an. Bir kez daha sordum.

"Neden Mina'nın yanında değilsin Taehyung? Ne diye," Bakışlarımı etrafımızda gezdirdim. "Asla haz etmediğin halde yağmurlu bir günde, ara sokağın tekinde bekliyorsun?"

Sanki ayrılan fakat kopamayan eski sevgililer gibiydik. Bu bir hafta bizi birbirimize öylesine uzak düşürmüştü ki o an fark ettim. Birkaç hafta öncesinde heyecanla koşup maçı kazandığımızı söylediğim Taehyung yoktu karşımda sanki.

"Senin için bekliyordum. Az ötedeki durakta indim ve burada beklemeye karar verdim."

Benim için bekliyordu, eve gidip yatağımda sayısız kez tepinmeliydim. Benim için buradaydı Tanrım!

reformic pains // taekookWhere stories live. Discover now