01|kahrolası perşembeler

14K 763 184
                                    

keyifli okumalar

Camdan içeri giren güneş, koltukla adeta yapışmış bedenime vuruyordu direkt. Ayaklarımı, pek bir manidar, kırmızı koltuğumuzun üzerinde boylu boyunca uzatmış ve elimdeki kitabı neredeyse yarılamıştım. Güneş iyiden iyiye yüzüme doğru vuruyordu. Perdeyi çekmeye üşeniyordum. Jimin'i mi çağırsaydım?

Bu fikri anında zihnimden def ettim. Zira çekilen perdeden sonra Jimin'in minicik olmasına aldandığım elleri beni bir güzel dayaktan geçirir ve annem gibi söylenmeye başlardı. Jeongguk kalk artık yerinden, şu koca popon biraz gün yüzü görsün.

Tanrım.. sesi resmen kulağımda çınlamıştı ve popom demişken, koca falan değildi.. sadece spor yaparsanız sizin de olur canım. Ah, annem de demiştik ve kadıncağızı üç haftadır arayıp sormuyordum; olmaz olsundu böyle evlat.

En yakın zamanda onu aramayı zihnimdeki yapılacaklar listesine -evet, lanet olsundu ki zihnimde yapılacaklar listem vardı- ekledim ve kitabımı kaldığım yere en sevdiğim insanın, kim olduğu size meçhul, fotoğrafını bırakıp kapattım. Yerimde gerindim ve artık yüzüme iyiden iyiye vuran güneşe küfredip gözlerimi kıstım. En iyisi Jimin'i çağırmaktı, ne de olsa ondan daha hızlı koşuyordum. Dayaktan kaçmanın çaresini buluverirdim hemencecik.

"Jimin!" dedim adındaki ikinci i harfini uzatıp bağırarak. "Jimin koş ulan!" diye bağırdım ikinci kez. Sonrasında utanmazca sırıtıp kıkırtılara evrilmesine izin verdim onların. Çünkü tam on saniye sonra üst kattaki telaşlı adım sesleri kulaklarıma dolmuştu, dostlarım ve deli gibi gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırmak zorunda kaldım. "Jimin yetiş!" diye üçüncü kez çığlık atıp evde bir hengame yaratırken merdivenlere ulaşan adımları bir anda kesilmiş ve hemen sonrasında kulaklarıma büyük bir gürültü dolmuştu.

Kendimi tutmayı falan o an bir yana bırakıp bastım kahkahayı. "Geri zekalı herif," dedim karnımı tutup kahkahalarım arasından. "Yere mi düştün Tanrım, delireceğim." Gülmeye devam ederken Jimin söylene söylene yerinden kaldırmam için bu sefer kendisi bana bağırmaya başladı.

"Jeongguk!" dedi u harfini uzatıp, gülüşümden haberdar olmasının verdiği hiddetle. "Sikeyim seni, güleceğine gel de kaldır beni. Çığlıklarına yetişeceğim diye top gibi yuvarlanıverdim merdivenden." Sözleri zihnimde canlanırken bu sefer merdivenden nasıl düşmüş olabileceğini hayal ettiğimden gülüşüm artmış ve evde kahkahamdan başka hiçbir şey duyulmaz olmuştu. Gözüme giren güneş ışıklarının bile canı cehennemeydi.

"Jimin, koş gel bak ne göstereceğim sana," dedim kahkahamın yatışmasına müsaade ederek. "Gel bak hele, fotoğraf atmış seninki." Sırıtmaya devam ederken zemindeki adım sesleri ile gözlerimi yumdum ve kitapta okuduğum son bölümün zihnimde oynamasına izin verdim. Pek bir acayipti doğrusu, bir kadın ne diye parlak yeşil topuklu ayakkabı, kıyafet giyerdi ki? Hiç.

"Göster hadi," dedi diziyle kıçımı dürtüp. Beni nasıl rahatsız edeceğini iyi biliyordu aynasız. "Kalk bak ne badireler atlattım senin için. Çıkar göster." Dizi beş sözünün üçünde kıçımı dürtmeye devam ederken zihnimdeki fosforlu yeşili kovup sinirle soludum ve "Siktir git." Dedim koltuğa iyice yaklaşıp ondan uzaklaşırken. "Perdeyi çekiver önce, canıma okuyor şu ışıklar."

Yumulu gözlerimi aralayıp onu kısık bakışlarımın hedefi bellerken kaşlarımı kaldırıp perdeyi işaret ettim. Sıkıntılı bir nefes -epey sıkıntılı dostlarım, dünyanın yükü onun omzunda sanırdınız görseniz, halbuki omuzları bile minicikti şu herifin- verip koltuğun etrafında dolandı ve kalın, koyu gri perdeyi sonuna kadar çekti.

Bu sırada ben de durur muyum? İşte tam burada yine sırıtıyorum zira deminki şen kahkaham evde bir kez daha yankılanmaya pek bir niyetlenir olmuştu o an. Hızla sehpaya uzanıp karışıklığın arasından telefonumu aldım ve galeriye girdim. Jimin perdeyi çekmiş ve bana dönmüştü. Yedi adımdan sonra yanıma varacaktı, onu durdurmam gerekirdi. Anında kafamın altındaki yastıklardan birini kapıp tam dibine, olağanüstü bir hızla attım ve tam da kafamda kurduğum gibi oldu her şey. Adımını yere basacağı sıra yastık ayakları altına takılmış ve şak! İkinci kez benim yüzümden yeri boylamıştı geri zekalı.

reformic pains // taekookWhere stories live. Discover now