BAŞKALDIRI (Birinci Kısım)

Start from the beginning
                                    

Başrahibe tarafından bozulana kadar ikilinin suskun bakışları dalga dalga birbirine çarpmıştı. "Kız çocuğu geldiği gün, sana bir şey demiştim. Hatırlıyor musun kızım?" diye sordu yaşlı kadın. Malum olay sabahı ardından geçen bu yedi günde sanki yetmiş yıl yaşlanmış gibi görünüyordu.

Sinirleri bozulup istemsizce gülmeye başlayan Agnis. "İçini boşaltıp önüme sunduklarınızı çoktan unuttum. Fakat unutamadıklarım var başrahibem. Yaz gündönümü ayinini gizli gizli baş tanrıça Fer'e ettiğiniz dua ile kapattığınızı... Ne tesadüf ki aynı gün Sura'yı takip etmemi istediğinizi... Kızcağızın sizin yüzünüzden neredeyse öleceğini... Yoksa tüm bunların arkasındaki anlatamadığınız gerçeği mi? " diye sordu, burnundan soluyarak. Başrahibe huzursuzca olduğu yere sindi. Agnis'in tüm o hiddeti, tiksintisi ve pişmanlığı, fokurdayan dalgalar halinde bedenine çarpıyordu. Dalga gücüne sahip olmasaydı muhakkak ki bunlarla baş etmesi daha kolay olurdu.

"Doğru... Anlatamadığım şu gerçek!" dedi başrahibe kırışmış gözlerini yumup kederle başıyla onaylayarak. "O gün sana gerçeğin hiç de kolay olmadığını söylemiştim. Onu da hatırlıyor musun kızım? İtina ve özveri istediğini, tüm o güzelliğine rağmen ağır bir yük olduğunu... İşte kız çocuğunun da gerçeği bu, Agnis. Ağırlığında ezildiğim, başa çıkamadığım, engellemek için ölüme razı geldiğim bir yük olmak." dedi başrahibe. Ağzından dökülen her bir kelimenin ağırlığı, dudaklarının kuytu kenarlarını her saniye biraz daha düşürüyor, yüzüne yayılmış zaman çatlaklarını sanki iliklerine değin derinleştiriyordu.

"Engellemek mi? Fer'e ettiğiniz dua ile bir bağlantısı mı var? Rhea aşkına! Başrahibem... Lütfen... Lütfen! Beni neyin içine soktunuz? Gerçeği söyleyin ki bileyim! Bileyim ki anlayayım! Daha fazla dayanamıyorum!"

Başrahibe yüzünü ellerinin arasına gömüp "Ben de... Ben de dayanamıyorum artık kızım!" diye inledi. "Bedeli, sadece ben olmalıydım, Agnis! Kız çocuğunun... Kız çocuğunun sadece gücü engellenmeliydi!" dedi, gözyaşları yüzündeki derin çatlaklar boyunca kederini taşırken.

"Ne gücü? Dalga gücünden mi bahsediyorsunuz? Rhea'nın bahşettiğini neden engellemeye çalışasınız ki? Başrahibem... Yeter! Yeter artık... Lütfen! Gerçeği istiyorum... Sadece gerçeği istiyorum! Anlamak istiyorum! Sizi... Anlamak istiyorum!"

"Dalga gücü değil kızım. Zamanında Yıkım'ı getiren bir güç... Şimdi bizi de felakete sürükleyecek bir güç..." diyebildi başrahibe. Ciğerleri, sanki kendi sonuna yaklaştığını hissediyormuş gibi gelen nefesi öyle kolayca iade etmiyordu. "Engellemeye çalıştığım bu, Agnis. Sana "Hepimiz nedenselliğin kurbanıyız." demiştim ya kızım! Fer'e dua ederken kız çocuğunun gücünün engellemesi karşılığında kendi gücümün yetersiz kalacağını biliyordum. Zayıflayan, yitip gitmekte olan dalga gücümün yanında ruhum da soluyor kızım. Bedel bu olmalıydı sadece. Kız çocuğunun yaşamı tehdit altında olmamalıydı."

Agnis'in duyguları zihniyle harp halindeydi. "Siz... Dalga gücüne sahip... Fakat..." diye eveleyip geveledi. Gri rahibenin dudaklarından süzülen kelimeler mırıltılar halinde çıkabilmişti. "Sura'nın bizi felakete sürükleyeceğini de nereden çıkarıyorsunuz? Kafayı mı yediniz! Ne saçmalıyorsunuz!" diye tısladı.

Yaşlı kadın oturmakta olduğu yatağından kalkıp titreyen elleriyle Agnis'in titreyen omzunu kavradı. "Benim için vakit doluyor kızım. Bu yükle, yerin dibine gireceğim. Nereye gidersem gideyim, beni asla bırakmayacak." dedi. Başrahibe, kafesin içinde doğan, ruhu orada kırılan ve tabiatını unutarak orada ölmeyi bekleyen bir aslan gibiydi adeta. Çöküşü, en az yüceliği kadar büyük görünüyordu.

"Ama sana güveniyorum Agnis. Kendimce iyi sebeplerim var kızım." dedi, belli belirsiz acı tatlı bir tebessümle. "Yaz gündönümü ayininde beni gözetlediğini sanıyordun kızım ama yanılıyordun. Buna şahit oldun çünkü ben izin verdim. Sonrasında kız çocuğunu yakından izlemeni istedim. Çünkü ne ile başa çıkman gerektiğini anlaman gerekiyordu. Gerçeği istiyorsun. Fakat bilmediğin şey, o gerçek sana adım adım yaklaşıyor. Çünkü vakit doluyor kızım. Sonum yaklaşıyor. Ben vicdanımın ağırlığıyla hiçlik denizine sürüklenirken sen de Işık Tapınağı'nın son başrahibesi olacaksın." dedi ve ağır, telaşsız adımlarla odasının kapısına yönelip kulpu indirdi. Yaşlı kadının eşikten geçerken oluşan o cılız rüzgârı, kapının başında dikilmiş başka bir gri rahibenin yüzüne çarparak tenden uzaklaştı.

IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now