YARIMADA

65 10 124
                                    

"Gerçekten haremi yok muydu?"

"Yoktu..." diye homurdandı Corthus. Saatlerdir bu minvalde sorularla boğuşuyordu.

"Peki ya develer?"

Corthus yüzünü ekşitip Gaius'a baktı. Kurtar beni diye yalvaran bir bakıştı bu.

"Yoktu Rufus! Biliyorum şaşırtıcı ama onlar da yoktu!" dedi Gaius, olağan alaycılığına başvurup.

Rufus'un vazgeçmeye niyeti yoktu. Anatolia, adamın hayalleriyle bir türlü bağdaşmıyordu. İnadı pekâlâ bu yüzdendi. "Dansöz de mi yoktu yani?" sorusu Flora'yı oldukça eğlendirdi. Görünüşe göre kadın, bataklığın bitimindeki o sefil bekleyişlerinde, Rufus'a karşı bir bağışıklık geliştirmişti.

Ne yazık ki Corthus bu istisnadan muaftı ve asabı oldukça gerilmişti artık. Masanın üzerine yığılmış rulo halindeki haritalardan birini kapıp Rufus'a fırlattı. "Dansöz de yoktu! Hatta Anatolia Beyi, dansözlere sahip olamadıkları için o kadar ıstırap çekiyormuş ki sıkılıp bizi oynattı! Oldu mu? Rahatladın mı? Meridan'ın bin bir gece masallarına dâhil olmadık kardeşim, anla artık şunu!"

Zihni tüm bu münakaşalardan uzakta olduğundan mütevellit Gaius'a doğru sokuldu İrte. Kendini Lapsis diyarında hayli rağbet gören bir zehre vermişti. Bu kan kırmızısı zehri biraz abartınca, yanındaki yakışıklıyla baş başa oldukları iffetsiz, hafifmeşrep hülyalara kapılıyordu.

İrte, kollarını Gaius'a dolayıp "Dansöz? Deneyelim mi, ne dersin?" diye fısıldadı. İstinasız üç gecedir aynı muameleye maruz kalıyordu adam. Her defasında İrte'nin melekeleri kuş olup uçuyor, genç adamın muhakemesi türlü türlü işkencelerle sınanıyor ve döktüğü ecel terleri ile kulağına fısıldanan haylazlıklar sabahında öylece unutuluyordu. Eğer Gaius, haysiyetsiz bir mahlûk olsaydı, şüphesiz ki İrte'nin idraksiz davetlerine çoktan kapılmış olurdu; ne var ki o, böyle arsız teşebbüslere başvuracak bir adam değildi.

Masadakiler duyamasın diye dudaklarını kadının yanaklarına yaklaştırdı Gaius. "Mecburlardı İrte." dedi. Sedası, ötekinin yanıla yakıla gizlediği burukluğu taşıyordu. "Artık kendine gel... Lütfen... Bu halinden utanırlardı. Yapma bunu kendine."

Maalesef ki İrte, bu öğüdü kabullenebilecek bir ruh halinde değildi. Fırsatı olmasına rağmen o kıymetli vakitleri annesiyle paylaşmadığı için kendine bin bir türlü lanet okuyor, ahmakça hırçınlık ederek babasının şefkatli kollarını teptiği tüm o zamanlar için de kalbini tuz buz eden bir keder yudumluyordu.

Dirseği ile Gaius'u kendinden uzaklaştırdı ve ayağa kalkıp elindeki şarabı adamın kafasından aşağı döktü. Bunu yaptığı sırada, "Nasihatlerini kendine sakla Lapsisli!" diye hırlamıştı İrte. Masadakiler, kafa karışıklığı ile bu ikileye bakarken komutan çadırına genç yaver Livius daldı.

"Gözcüler geldi!" demesiyle birlikte tüm masa ayaklandı. Üçüncü denemenin sonuçlarını merakla bekliyorlardı. "Anatolia Beyi'nin bahsettiği o illetlerden ses seda yok, komutanım." dedi genç yaver Livius. Konu, herkes için muallaktı. Masadakilerin suretlerinde ne sevinç ne de hüzün vuku bulmuştu; sadece kafa karışıklığı...

Gaius, şarap dolu maşrapaya uzanmasına engel olmak için İrte ile adeta boğuşuyordu. "Peki, söylediğim şeyleri yapmışlar mı?"

"Gölge, yaptıklarını söylüyor." diye yanıtladı genç yaver. "Gırtlaklarını parçalayacak kadar bağırmışlar, çağırmışlar. Silahlarını kalkanlara vurmuşlar; kılıçlarını tokuşturmuşlar. Hatta gölgenin söylediğine göre, çığa kapılmayacakları bir noktadayken, ateşli oklarıyla yıldız kömürü bile patlatmışlar."

IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin