BUZ ve ATEŞ

65 14 111
                                    

Sithis batmıştı. Athmir'i karanlığa teslim etmeden önce epey düşünmüştü aslında. Tereddüdü, şehri karanlığa boğmaya hevesli bulutlara yansımıştı, elini eteğini semadan tümüyle çekmeden önce. Sanki Sithis, bu çalkantılı topraklara tekrar yükseldiğinde vahim bir manzara ile karşılaşacağını düşünüyor gibiydi. Athmir semaları, kaynayan bir balçığa bulanmıştı bu zifiri gecede. Tüm parıltılar, fokurdayan bu kara bulutların gölgesinde kalmıştı. Ne gümüşi yıldızlar ne de sevdalıların methiyeler düzdüğü Auda doluyordu gözlere. Sadece karanlığa ve onun gizlediği mateme esirdi şehir. O vakit ışık da ölmüştü işte.

Lena Athea, iç gömleğinin askılarını, ateş-kürenin öpücük gönderdiği zarif omuzlarından zarifçe geçirirken kocası Kalwyn Athea, kapı eşiğinde, küt küt oynayan yüreğinin kestiği nefeste takılı kalmış, onu izliyordu. Tanrıçalarla yarışır biçimde ışıldayan bu kadına kafa tutabileceğini sanan ateş-küre epeyce halt etmişti doğrusu.

Adamın gözleri, efsuna uğramışçasına tutkuyla bakıyordu. Kalbinin eyeri yerinden fırlamış, damarlarında dolanan kan hırçınlaşmıştı. Tanrıçaları hasetle kudurtacak, tanrıları azapla büyüleyecek bir kostüm giyecekti Lena. Hemen karşısında bulunan işlemeli maundan boy aynası bu güzelliği yansıtmakta hayli zorlanıyordu. Lena Athea'nın zarafeti ile eşsiz güzelliğini kopyalayabilecek bir obje henüz icat edilmemişti zira.

Güzelliğinin asaletini vurgulayan ateş kızılı ipekten, omuzda başlayıp bileklerine değin kollarını kavrayan, gerdanı ve omuzları bu ateşten nasibini alıyor olmakla birlikte kumral saçlarının döküldüğü sırtı, bir ucu ensesinde diğer ucu bel çukurunda olmak üzere kavisli iki yayın birleşimi şeklinde açıkta kalan muazzam bir elbise giymişti kadın.

"Kawlyn?" diyerek kapıya doğru yüzünü çevirdi Lena. Dudaklarında baki olan zarif tebessümü memnuniyetsiz bir kıvrımla azıcık bozuldu. "Hadi ama tatlım!.. Hala hazır değilsin. Baş rahibenin cenaze törenine de gelmedin zaten. Üstündeki o paçavraları yırtıp atacağım bak! Hadi giyin artık..."

"Belki ben de onu bekliyorum hayatım: Yırtıp atmanı!.." dedi Kalwyn. Bu tarz fırsatları asla kaçırmaz, muzipliğini her seferinde devreye sokardı adam.

Gözlerini kıstı Lena. Kahvesini çevreleyen koyu yeşil hareler kaybolmuş, sureti haşin bir tezahür ile dolmuştu. "Böyle haylazlık yaparsan daha çok beklersin kocacığım! Kimse ihtiyardan hoşlanmıyor olabilir ama münasip bir uğurlamayı hak ediyordu kadıncağız. Gri rahibeler haricinde pek insan yoktu cenazede. Üzerimde büyük bir emeği var, biliyorsun... Yanımda olmanı isterdim."

Derin bir iç çekip gözlerini tavana dikti Kalwyn. "Sadece birkaç defa karşılaşmış olmamıza rağmen baş rahibenin bakışları beni her defasında rahatsız etmiştir. İhtiyarın benle bir alıp veremediği mi var, anlayamadım. Diğer meseleye gelecek olursak, sana defalarca söyledim tatlım: Politika senin, ticaret benim işim..."

Gözlerini devirdi Lena. "Rhea aşkına! Başrahibe senden ne isteyebilirdi ki? Neyse tatlım, cenaze töreninde yanımda olmadın, bu açık attırmada olacaksın ama. Tam da senin söylediğin gibi: Politika benim, ticaret senin işin."

Midesindeki bulantıyı açığa çıkaran, çarpık bir kahkaha patlatıp "Ticaret? Açık arttırma bir ticaret mi?" diye sual etti Kalwyn "Yapma tatlım!.. Açık arttırma, biz Yarımadalıların sidik yarıştırdığı ancak kazananın her daim Rubietler olduğu bir oyun sadece!.."

Tek kaşı yükselip dudakları yanağına doğru yol aldı Lena'nın. "Ağzını bozma! Konsey'de Belarossa'nın desteğine ihtiyacım var tatlım. Ezma Arıkan, yasa tekliflerinde bizi perişan ediyor!" Parmak uçlarıyla şakaklarını ovdu Lena. "Kararsızların desteğine ihtiyacım var. Genitas partisi, toprak reformuna dair yasa teklifimizde bizi fena hırpaladı. Gördüğüm her fırsatı değerlendirmem lazım. Anlıyorsun beni, öyle değil mi?"

IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin