KARANLIK

81 29 66
                                    

Merdiven basamaklarını ağır ağır çıkıyordu Sura. Şu kemik torbası Lettice'in suratında oluşan az önceki o şok ifadesi, hala gözünün önünden gitmemişti. Eğer bir ihtimal gri rahibe ona bakmaya devam ediyorsa diye, her basamağa ayrı bir keyif katarak aheste aheste hareket ediyordu. Hâlbuki gri rahibeyi sadece oyuna getirmişti.

Aslında Sura'nın bu küçük zaferinin arkasında bir geçmiş yok değildi. Evvela, Gri Evdeki ilk sabahında arkadaşı Caithlin, kendisine şu meşhur odadan bahsederken kapının ilginç bir şekilde diğerlerinden farklı olarak kilitli olduğunu söylemişti. Akabinde yatakhanedeki diğer kızların da bu kilitli odayı sorguladığına defalarca şahit oldu.

Kapalı oturuma değin her gün, Sura'nın zihnini talan eden tek bir cümle vardı: Kilit meselesini çözersen şu lanet evin tamamını anlayabilirsin. Doğru, henüz çözememişti ama daha farklı bir ayrıntıyı keşfetti. Karanlık odaya bakıp içeride iki sıra oturak ve bir sandalyeden başka hiçbir şeyin olmadığını anlaması ile gelen o düş kırıklığı annesinin zamanında ona söylediği bir sözü hatırlatmıştı: Karanlıkta ışık daha belirgindir. Bu karanlık, içinde kayda değer bir şey yokmuş gibi görünen odada kesinlikle bir ışık vardı; bundan emindi. Onca ihtiyatın sebebi olan bir şey... Sadece onu göremiyorlardı işte. Annesi haklıydı, oracıkta duruyor olmalıydı. Ama en zor görülen aslında apaçık ortada olanlar değil miydi?

Kapalı oturum için odaya girdikleri sırada Sura, bu fikrini sınamaya karar vermişti. O görüşmedeki hikâyelerin, soruların, cevapların ve daha ne varsa hepsinin arkasında büyük bir şey vardı. Sağ olsun, gri rahibe Lettice sayesinde de ilk zaferine ulaştı. Görüşme sonrası, odanın hemen başında o malum soruyu sorması ile birlikte kadının yüzünün aldığı hal, bir bakıma haklı olduğunu kanıtlamıştı. Ne yapıp edip bunu çözecekti.

Yatakhanelerin olduğu koridora çıktığında sadece kendi odalarından ses geldiğini fark etti. Hararetli konuşmalara zeminden gelen sürtünme sesi eşlik ediyordu. Muhtemelen görüşmede konuşulanları tartışıyordu kızlar. Odaya ilişkin ilk sorgulanan o kilit mevzusunu çoktan unuttuklarına emindi Sura. Gri rahibe onlara bir oda dolusu düşünecek malzeme vermişti sonuçta. Adımları, duvar meşalesinden yükselen aciz alevlere yetiştiğinde Westos ile olan son konuşmalarını anımsadı. Konsey asistanı sayesinde ulaştığı sonuç neydi? Işık Tapınağı önemsiz, içindekiler önemli. Tapınağı anlamak için onu oluşturan taşlara değil, insanlara bakmak lazım. Anlaşılacağı üzere buna kendileri de dâhildi artık. RHEA AŞKINA WEST! Bunu, şu ana kadar nasıl anlamadığına hayret etti Sura. Westos buraya gönderileceğini biliyor olmalıydı.

Yatakhane girişine vardığında şaşkınlığına bir yenisi eklendi. Kızlar ahşap yataklarını odanın ortasına doğru, birbirleri ile rahatça konuşacakları şekilde çevirmişti. Anladığı kadarıyla şu toplu görüşme işi sayesinde kızlar, birbirleriyle iyice kaynaşıyordu eskiye kıyasla. Sura da artık bu mesafeli duruşunu sonlandırmaya karar verdi. Kızlardan uzak duramazdı; onlar da buranın parçasıydı artık. Westos haklıydı.

"Sura! Neredeydin arkadaşım? Ne diye dikiliyorsun hala? Hadi gel, konuşacaklarımız var." dedi Caithlin heyecanla. Diğer kızlar da aynı şekilde gözlerini Sura'ya dikmişti. Görünürde onu bekliyor gibiydiler.

"Şey... Sanırım görüşmede çok heyecanlandım. Tuvalete sıkıştım." diye yalan söyledi Sura ve diğerlerine katılmak üzere yatağına geçti. "Sıkıntı yok tatlım. Biz de nasıl oturalım diye anlaşmaya çalışıyorduk." dedi kızlardan Akay. Orman yeşili, çekik gözlü kız çocuğu, cübbesinin cebinden bir mum çıkarıp diğer ikisinin yanına koydu. İnatçı bir karanlık hüküm sürüyordu çaylakların yatakhanesinde.

"Beni hiç şaşırtmıyorsun arkadaşım; akşam yemeğinde yürüttün yanılmıyorsam." dedi Ida, dudaklarında takdir dolu bir tebessümü eksik etmeden. Gri Eve Ida'dan sonra ikinci katılandı Akay; o günden beri ikili, sıkı fıkı olmuştu. "Elbette..." diye karşılık verdi Akay, zarif bir omuz silkmeyle.

IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin