YAZ GÜNDÖNÜMÜ

909 183 466
                                    

1

Gök kubbenin nuru olan gümüşi yıldızların coşkuyla, telaşla göz kırptığı bir oyun sahnelenmişti tüm gece. Athmir semalarını tümüyle coşturan bu gösterinin başrolünü, Arzın çok çok ötesinde ikamet eden bir yıldız kapmıştı. Öyle ya, destansı kariyerini büyük bir final ile bitirme niyetindeydi. Kâinat kendisini şükranlıkla alkışlarken geriye, kırmızı, sarı, yeşil, turuncu ve mor dâhil bütün renkleri barındıran, fokurdar halde bir bulutsu bırakacak şekilde göz alıcı bir parlaklıkla patlamış, sahneyi paylaştığı diğer yıldızları gölgede bırakmıştı. Belki bir kaçını yutmuştu hatta.

Gelgelelim yılın en kısa gecesiydi bu ve gözüne bir damla uyku girmemişti kadının. Uykularını kaçıran, ne yazık ki gök kubbenin bu şatafatlı gösterileri değildi. Yanı başındaki kocası, dört duvar arasındaki uykularına saklanırken kadın, önlerinde uzanan lanet olası koca bir günü zihninde tekrar tekrar canlandırmıştı. Aradığı, çıkar bir yol değildi işin aslı. Kızları için en doğrusunun bu olacağını bizzat kendinden biliyordu. Farkında değildi ama kendi gerçekliğinin ağırlığı altında ezilmemek için üzüntü ile başa çıkmada yine üzüntünün ta kendisinden faydalanıyordu.

Yataktan kalkıp sabahlığını üzerine geçirdiği gibi kızları Sura'nın odasına yürüdü. Kapı eşiğinden kızına baktı. Tan ağarırken pencereden içeri süzülen turunculuk Sura'nın yüzünü aydınlatmıştı. Gördüğü, on altı yaşına daha yeni adım atmış genç bir kızdan ziyade sekiz yaşında annesinin sevgisine ve korumasına her zamankinden daha muhtaç bir çocuktu.

Gece yarısı doğurmuştu onu kadın. On altı yıl önce, tam da bu geceydi doğum. Mars'ın mavi ışığı semaya taşmıştı adeta. Öyle sancılı ve işkence vericiydi ki hekimlere göre bedeni ikinci bir çocuğa katiyen müsaade etmeyecekti. Kadın biliyordu... Odadan içeriye adımını atarsa kızının yanına kıvrılacak, yüreğinin içine içine alacak şekilde ona sarılacak ve biricik kızlarını asla ama asla bırakmayacaktı.

Dalıp gittiği tüm bu keşmekeş duygulardan kadını koridordan gelen ayak sesi çekip çıkardı. Kocasıydı gelen. Çeki düzen vermeye çalıştı kendine. Boğazını temizledi, sabahlığının cebinden çıkardığı gümüşten bir toka yardımıyla küllü saçlarını toparladı. Kızın odasından koridora doğru yayılan gün ışığı adamın yüzündeki karanlığı ve umutsuzluğu daha da belirgin kılmıştı.

Karısının güvenli limanlarına demir attı adam. Lena'ya sımsıkı sarıldı. Beti bereketi kalmamış, kederli bakışlarını kızlarına değdirdi. "Uyanır uyanmaz soluğu Sura'nın yanında alacağını biliyordum" dedi sessizce. Kızlarının uyanmasını istemiyordu. "Sura'dan ayrı kalacağız Lena, üç yıl boyunca... İyi olup olmadığından bir haber üç koca yıl... Nasıl böyle güçlü durabiliyorsun?" dedi adam, darmadağınık hislerine gem vuramayarak.

Lena, kocasının yüzünü okşadı. Eli saçlarının arasına karışmışken dudağından öptü. Kocası Kalwyn'in harap haldeki sinirlerini elinden geldi kadarıyla yumuşatmaya çalıştı. "Sura için güçlü olmalıyız hayatım" dedi kararlı bir ses tonuyla. "Bugün, o an geldiğinde, eğer zayıf davranırsak kızımız muhakkak zafiyetimizi bize karşı kullanacaktır. Bir erkek olarak bu yolu anlamanın mümkün olmadığını biliyorum ama güven bana. Sura her ne olmak, her kim olmak istiyorsa bu süreç sonundaki hali, en iyisi olacak."

Kalwyn, ciğerlerinin her bir odacığını dolduran derin bir nefes alıp verdi. "Her şeye rağmen Sura'nın, evinde, Athmir'de olacağını bilmek bir nebze içimi rahatlatıyor" dedi.

Athea çifti, yorgun ve mahmur gözlerle sanki bir bebeğin uyuyuşunu izler gibi bir süre daha izledi kızları Sura'yı. Nihayetinde araflarını da yanlarına alarak ayrıldılar.

IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin