BEDEL

63 15 123
                                    

Âsim ve ayyaş olan iki masa dolusu azman herif, yeraltında, geceyi güne gündüzü geceye karıştırıp işin içinden çıkamayınca da tüm vakitleri kerahet vakti saymış olacak ki Sithis'in bir önceki doğumundan farksız, istikrarla, aynen bunu da kaçırmıştı. Sefâhat ve sehâfet içinde geçen yaklaşık kırk saatin sonunda içki sofralarının başından kalkmaları da öyle alelâde bir tesadüf değildi. Şaman büyücü kutlu Umay, öfkeli bakışlarına ilişilmesi savaş sebebi sayılabilecek olan kızı İrte ve kaşı, gözü endamı ile hayli yabanî görünen Corthus, oyuklu meyhanenin kepenkli kapılarını tiz bir gıcırtıyla ayırmasaydı, ihtimal ki onlar da maşrapaların yığınca biriktiği masalarını terk etmeyecekti. Alkol havaya karışırken belli ki yanına adamların melekelerini de almış, ayyaş müşterilerden dördü, kendilerini aynı hanımları gibi soğuk karşılayacak yataklarının tam tersi yönüne, ordudan yıllar evvel tekaüt edilmiş olan diğer dördü ise hesabı müphem, onca savaştan miras olan kahramanlık hatıralarının vecdiyle silahhaneye doğru yol aldı.

Corthus, ta şifahaneden yaşam oyuklarının bulunduğu geniş mağara sistemine gelene değin aralıksız şaman büyücünün başının etini yemişti. Ne var ki kutlu Umay, bu Lapsisli misafirin, kocası Anatolia Beyi ile ilgili sorgu suallerine ketûmâne davranmış, ağzından tek kelime çıkarmamıştı. Şaman büyücüden umudu kesince yüzünü bu defa İrte'ye dönmüş olan Corthus, keza cevapsız bırakılmıştı.

Corthus, muhtemel ki bu sebepten, tezgâha dayanır vaziyette uyuyakalan kalmış olan meyhaneciyi aşıp tezgâhın hemen arkasındaki duvara boy boy, sıra sıra, kimisi dört köşe, kimisi ince uzun, kimisi mihraplı, kimisi kemerli ve sütunlu biçimde oyulmuş nişlerde sergilenen, içleri türlü zehirle dolu içki testilerinden birini kaptı ve temizliği şüphe götürür masalardan birine öfkeyle oturdu.

"Beni bu leş meyhaneye neden getirdiniz bilmiyorum. Kardeşimden çok sevdiğim dostum Gaius'un iyi olup olmayacağını da bilmiyorum. Anatolia Beyimiz nerede, ne zaman gelecek, bize yardım eder mi, bunları da bilmiyorum! Ancak sizi temin ederim ki geride bırakmak zorunda kaldığım, her saat açlık ve susuzlukla boğuşan insanlarım yardım yetiştirilemezse ölecek. Kısacası, bir kez daha soruyorum! Anatolia Beyimiz nerede? Ne zaman gelecek?"

Endişeleri yerinde, mülahazalarında epey haklı olan Corthus'a, sanki adamın hiçbir lafına itibar etmiyormuş gibi usulca yaklaştı şaman büyücü Umay. Adamın elindeki testiyi nazik bir hamleyle kapıp maşrapayı kendi elleriyle doldurdu. "Afiyet olsun genç adam... Önce güzelce içkini iç, ondan sonra dertlerine ortak olacağız." dedi, mümkün olan tüm samimiyetiyle.

Bu sırada İrte ise, sessizce annesini izliyor, arkasında nasıl bir hinlik varsa artık, annesinin Lapsisli misafiri bu saçma meyhaneye neden getirdiğini anlamaya çalışıyordu.

Gaius'a şifa verdiğinden olsa gerek kadından hiç şüphelenmeyen Corthus, beyazımsı bir rengi olan içkiyi kana kana içti ve Anatolialılar tarafından kımız adı verilen bu kısrak sütünün son damlası henüz gırtlağını aşıp midesine varmamışken tabureden düşerek yere yığıldı.

Corthus'un ağır başlayıp hızlanarak küt diye biten devrilişini şaşkınlıkla izlemiş olan İrte, suratı ekşimiş, dudakları büzüşmüş yaramaz bir çocuk edasıyla, manalı manalı annesine bakıyordu. "Neden böyle bir şey yaptın?"

"Hafif bir sakinleştirici kızım, merak etme." diyerek omuz silkti şaman büyücü.

Corthus'un ağzından taş zemine iplik iplik, uzun bir yekpareyle sızmakta olan salyaya baktı İrte. "Hafif? Annecim sen bu tozu, şifa ayinlerinde kullanıyorsun. Bu adam en az iki gün gözlerini açamayacak. Velev ki açabildi! İki üç saniye demeden aynen yere devrilecektir."

Şaman büyücü keyifli bir şekilde sırıttı. "Bak, ne de güzel öğrenmişsin! O baban olacak mendeburun yolundan gitmeyip bana katılsaydın daha neler neler öğrenebilirdin. Yazık oldu!.."

IŞIK MÜRİDİ (TAMAMLANDI)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin