10. Bölüm

2.3K 184 110
                                    

Medya Cenk Erbay :)

Yağmur

Koşarak lavabodan çıktım. Az önce ne yaptığımı yavaş yavaş idrak ediyordum sanırım.

"Malsın Yağmur! Mal!" Kendi kendime söylendiğim sırada kocaman bir şeye çarptım. Kafamı kaldırıp baktığımda bir çift kahverengi göz sırıtarak bana bakıyordu.

"Sakin ol Yağmur. Ne oldu sana? İyi misin?" Bir yandan bana gülerken bir yandan endişeli gibiydi. "İyiyim Ediz. Ben sadece bir şeyi yapmayı unuttum ve kendime söyleniyordum öyle."

"Hımm tabi birde üzerime yürüyordun." Öyle söyleyince bende gülmeye başladım. "Tamam haklısın biraz sert oldu. Kusura bakma."

"Önemli değil. Peki nereye gidiyordun böyle aceleyle?"

"Arkadaşlarımın yanına tabiki. Sinemaya gelmiştik de birazdan başlayacak. Peki sen burada ne arıyorsun?"

"Selin'in alışveriş krizi tuttu. Mağazaları geziyor kendisi. Bende sıkıldığım için içecek almaya çıkmıştım üst kata."

"Ha anladım." Bu sırada Selin poşetler ile yanımıza geldi. Elindekileri hemen Ediz'e verip bana sarıldı. "Selam. Ne haber Yağmur?"

"İyi valla ne olsun? Senden?"

"Bende iyiyim. Partiden erken ayrıldınız ama biz bir şeyler yapalım diyoruz." Aslında onların ortamlarına pek girmek istemiyordum. Yani Selin'i seviyordum. Diğer zengin kızlara göre fazla şımarık değildi. Ama yine de yanlarında rahat edemiyordum.

Ediz çok ister gibi baktı. "Ya gelin valla eğleniriz. Ayrıca merak etme Caner'i çağırmayacağız. Çağırsak da gelmez zaten." Son cümleden sonra gözlerini devirip başka bir tarafa baktı. "Neden?" dedim merak edip.

Selin cevap verdi. "Evlilik hazırlıkları işte. Bizimle de çok takılmıyor bu aralar." Buna gülmek istedim nedensizce. Caner'i evli hayal edemiyordum. Kim bilir kiminle evleniyordu?

"Anladım. Peki o zaman haberleşelim. Bir şeyler ayarlarız. Tamam mı?" Selin çok sevindi. "Süper. Ben hemen bir grup kurarım akşama konuşuruz."

"Tamamdır. Ben gidiyorum artık. Film başlıyor. Görüşürüz." El sallayıp yanlarından ayrıldım.

Hemen sekiz numaralı salona girdim. İçerisi tıka basa doluydu. Gökçe el sallayınca yerlerini tespit ettim ve hemen merdivenleri tırmandım.

Eyşalarımı yanına koymuştu. Onları kaldırıp hemen koltuğuma oturdum. Oturduğum gibi kulağıma eğildi. "Nerede kaldın sen?"

"Anlatacağım. Şimdi filmi izleyelim." Solumda oturan Furkan elindeki kocaman mısır kovasını kucağıma bırakınca mısırlar ile göz göze geldim ve öpücük anı yine zihnimde gezinmeye başladı.

"Alo! Yağmur mısırla aşk mı yaşıyorsun kızım?" Furkan'ın bağırmalarıyla kendime geldim. "Ne var be?! Kulağımın dibinde bir susmadın!" Bana mal mısın der gibi baktı. "Al mısırın senin olsun. Ben yemeyeceğim bugün."

Kovayı ona verince daha da şaşırdı. "Yuh! Sen normalde mısır kovana el sürdürmezsin. Ne oldu bugün sana? Lavaboda mutasyona mı uğradın Yağmur?"

Gözlerimi kıstım. "Bence artık susabilirsin Furkan. Yeterli."

ÜÇ SAAT SONRA...

Filmi bile doğru düzgün izleyememiştim. Sorular sürekli içimi kemiriyordu ve hiçbirine cevap alamıyordum.

Daha fazla dayanamadım ve o an bir ilki gerçekleştirip ona mesaj gönderdim.

Yağmur: patlamış mısır

Patlamış Mısır | TextingWhere stories live. Discover now