5. Özel Bölüm

827 52 41
                                    

Yağmur

BİR YIL SONRA...

Hayat gerçekten çok garip. İnsan bazen aynı gün içinde hem sevinçten havalara uçmak hem de durmadan ağlamak isteyebilirmiş. Bu iki zıt duyguyu aynı anda hissetmemizi isteyen hayat, umarım bize bunları yaşayacak güç de verir.

Emir'in ikinci yaş gününü hatta bundan sonraki yaş günlerini nasıl kutlayacağımızı artık bilmiyorduk. Kutlamak doğru olmazdı ama oğlumuzun bundan mahrum kalması da içimize sinmiyordu.

Sabah erkenden kalktık ama yatağımızdan çıkmadık. Ediz de ben de yatak başlığına yaslanmış boşluğu seyrediyorduk. İkimizin de kafasında aynı düşünce volta atarken kararı verecek olmanın sorumluluğu bizi zor durumda bırakıyordu.

Ediz gözünü diktiği noktadan ayırmadan sessizce sordu. "Ne yapacağız Yağmur?" Çok nadiren cevap veremeyeceğim sorular olurdu, bu da onlardan biriydi. "Bilmiyorum." dedim bilmek için her şeyimi vermek isterken.

"Caner ne yapmamızı isterdi sence peki?" Onun ismini söyleyince içim bir kötü oldu ve yine aynı gece gözlerimin önüne geldi. Yalvarışlar, bağırışlar, çığlıklar, bir atlayış ve sonunda haykırışlar...

Elimi kalbime götürüp sakinleşmeye çalıştım. Ediz bana döndü. "İyi misin Yağmur?" Aklımdan çıkarmaya çalışıp gözlerine baktım. "İyiyim..." Bir an duraksayıp devam ettim. "...Caner ne olursa olsun mutlu olmamızı isterdi. Ama yine de bence biz bu konuyu İlayda ile konuşalım. Buna o karar vermeli."

Elimi tuttu. "Haklısın sevgilim. Hazırlanalım ve ona gidelim, hadi." Böylece yataktan çıkıp üzerimizi değiştirdik. Emir'i anneme bırakıp İlayda'nın tek başına yaşadığı dairesine doğru yol aldık.

İlayda'ya arkadaşları ve ben kuzeni olarak birimizde kalması için çok ısrar ettik ama o günden sonra yalnız olursa daha iyi hissedeceğini söyledi ve bir daire kiraladı. Acısını tek başına yaşaması için ona saygı duyduk.

Yarım saat sonra binaya girdik ve merdivenleri tırmandık. İlayda'yı aslında neredeyse her gün arıyorum ama telefonlarıma genelde dönmüyor. Evine ise Emir olduğu için fazla uğrayamıyorum. Gökçe, Buse ve Selin benden daha sık geliyorlar.

Ediz elimi sıkıca tutup kapıyı çaldı. Bir dakika sonra anahtar sesi duyuldu ve zorla gülmeye çalışan ama görünüşünden her şey anlaşılan İlayda kapıyı açtı. "Hoşgeldiniz, içeri gelin." Geri çekilip içeri girmemize yardım etti.

Ayakkabılarımızı çıkarıp salona geçerken çok gergindik. Kuzeninize 'Eşinin öldüğü gün oğlumuzun doğum gününü yapmamız doğru olur mu?' diye sorduğunuzu düşünün. Haklısınız bence de düşünmeyin. Düşüncesi bile can yakıcı.

Ediz ile ikili koltuğa oturunca İlayda da karşımıza geçti. "Nasılsınız?" İlayda bunu kibar olmaya ve olanları bastırmaya çalışarak sordu ama ben açık konuşmak istedim. "Senin nasıl olduğun daha önemli İlayda." Acı bir şekilde gülümsedi. "Ben hiçbir zaman iyi olabileceğimi zannetmiyorum. O yüzden beni boşverelim de biz Emir paşamın doğum gününü planlayalım!" Coşkulu görünmeye çalışarak duruşunu dikleştirdi.

Kalkıp yanına oturdum ve elini tuttum. "İlayda, bunu söylemek ne kadar acı olsa da yarın Caner'in ölüm yıldönümü. Bu yüzden Emir'e bir parti yapmak doğru olmaz." Yine gülümsedi, bu sefer daha az acıyla. "Saçmalamayın lütfen. Caner yattığı yerde Emir'in doğum gününü yapmadığımızı görürse çok üzülür." Bu cümle beni de gülümsetti.

"Ha şöyle, gülümse! Emir bize Caner ve Ediz'in abilerinin hatırası. O yüzden onu mutlu etmek için elimizden geleni yapmalıyız." Ediz İlayda'ya minnettar bir şekilde gülümsedi.

Patlamış Mısır | TextingWhere stories live. Discover now