36. Bölüm

854 96 71
                                    

Yağmur

Olaylı ve yorucu bir günün ardından koşarak eve gittim ve kendimi yatağıma attım. Film gibi bir gündü gerçekten. Anlatsak inanmazlardı.

Sessizce tavanı seyrederken aklıma sebepsizce İlayda'nın odasında, halının altında bulduğum kağıt geldi. Doğruldum ve komodindeki küçük çantamı aldım.

Kâğıdı çıkarıp açtım ve bunun mektup olduğunu o zaman anladım. Siyah tükenmez kalemle ve harika bir el yazısı ile yazılmıştı.

Bir dakika! Bu yazı...

"Kahretsin bu yazı babama ait!" Odamda bağırdım bir anda. Annem seslendi. "Bir şey mi oldu Yağmur?!"

"Hayır anne!" deyip kâğıda döndüm. Şimdilik anneme bir şey söylemek istemedim. Babamın adını duyması bile üzülmesine neden olurdu. Trafik kazasında kaybetmiştik babamı. Ben on yaşımdaydım ve duyduğumda kendimi tuvalete kilitlemiştim. Saatlerce ağlayıp çıkmamıştım. Babası olan kızlara hep özenmiş, geceleri gizlice ağlamaya devam etmiştim.

Patlamış mısırı ilk babamla yemiş ve çok sevmiştim. Babam beni o zamanlar bir çocuk sinemasına götürmüştü ve koca bir kova mısır almıştı. Yediğim gibi hastası olmuştum ve elimden düşürmemiştim. Evinde en çok mısır patlatan da bendim. Babamı kaybettikten sonra da yemeğe devam ettim. Her seferinde babamı hatırlıyor ve onu bir kez daha anıyorum.

Bütün bu düşünceler gözümden bir yaşın damlamasına neden oldu. Elimin tersi ile silip mektubu okumaya başladım.

Sevgili Feride ve Yağmur;

Sizleri ne kadar çok sevdiğimi anlatmama gerek var mı? Sizler için her şeyi göze alabileceğimi biliyorsunuz. Bu hayatta sadece sizin için varolduğumu, sizin mutluluğunuzu, sizin huzurunuzu düşündüğümü, bunun için geceler boyu çalışıp çabaladığımı ve bunları yaparken kendimden bile vazgeçebileceğimi söylemek istiyorum. Sakın bu söyleyeceklerimden sonra korkmayın. Bu mektup ne zaman elinize geçer bilmiyorum ama geçtiğinde Feridem sen kendi ayakları üzerinde durabilen, güçlü bir kadın, canım kızım sen de açık sözlü ve idealist bir genç kız olacaksın. Bundan eminim. Her şeyi sizin için yaptığım gibi, ölümü de sizin için seçtim. Siz yaşayın diye yaptım bunu. Bana kızacaksınız ama göz göre göre ikinizi de ateşe atamazdım. Bu yüzden kendim yanmayı seçtim.

Gürkan Haytan'ın nasıl bir adam olduğunu bilirsiniz. Hoş ona adam bile denmez de... Benden bir teslimat yapmamı istedi. Onun işlerine bulaşmayacağımı ve kendi adamlarına yaptırmasını söyledim. Bunun üzerine beni sizinle tehdit etmeye başladı. Başta ona boyun eğmedim, gururumu ayaklarının altına almasına izin vermedim ama sizin kaza yaptığınız gece o adamın ne kadar ciddi ve tehlikeli olduğunu anladım. Korktum ve çaresiz hissettim. Sizi yalnız bırakmak hiç içime sinmiyordu ama bir yandan da size güveniyordum. Kendi ayaklarınızın üzerinde durup, iki güçlü kadın olacağınızı biliyordum. Şu anda da öyle olduğundan şüphem yok.

Sonunda mecburen kabul ettim işi. Gürkan'ın beni öldürmek istediğini biliyordum. Çünkü seni seviyordu Feridem o alçak adam. Sana sahip olamayınca kardeşin ile evlendi ve gözü hep senin üzerinde oldu. Yağmur seni de benim kızım olduğun için hiçbir zaman sevmedi. Hep nefret etti senden ve seni kuzeninden ayırmaya çalıştı. Bunların hepsini bile bile kabul ettim bu işi. Şimdi teslimata gidiyorum. Aynı zamanda sizin hayatınızı kurtarmaya. Feridem seni her zaman kalbimde taşıyacağım. Yağmur sende benim Feridem'den bir parça olarak her zaman kalbimde Feridem'in yanında yer alacaksın. İkinizi de çok seviyorum. Kendinize çok dikkat edin ve birbirinizi asla bırakmayın. Sizi gittiğim yerden izleyeceğim...

Her zaman kalbinizde olacak Serkan

Kâğıt istemsizce düştü elimden. Yastığımı alıp ağzımı kapattım. Bu şekilde çığlıklarımı susturmaya çalıştım ancak boğazımda bir yumru vardı ve çok acıtıyordu. Kalbim sıkıştı, kelimeler anlamsızlaştı ve küllenmiş alev yeniden harlandı.

Artık dayanadım ve var gücümle bağırdım. "Babaaaaa!" Kontrolsüzce ağlıyor ve rastgele küfürler ediyordum ki annem telaşla odama girdi.

"Ne oldu kızım?! Rüya falan mı gördün?!" Annem ile göz göze geldim ve durdum. Mektubu okuyunca çok üzülecekti. Keşke dışarıda okusaydım.

"Kızım konuşsana! Neden ağlıyorsun?!" Etrafa bakındı ve yatağın üzerindeki kağıdı fark etti. Hızlıca aldı. "Dur anne!" Okumasına engel olamadan geri çekildi.

Yüzümü ellerimin arasına aldım. O da eliyle ağzını kapatmış yazılanları şokla okuyordu. Üzerinden kaç yıl geçmiş acı şimdi tazelenmişti. Annemi toparlayamamaktan dolayı çok korkuyordum.

Bitirip kağıdı elinden düşürdü ve duvara yaslanarak kendini yere bıraktı. Gözyaşları arasında sessizce fısıldadı. "Serkan..." Yanına gittim. "Anne! Anne üzülme lütfen!" Sarıldım ancak birden bilincini kaybetti.

Yerdeki kağıdı cebime atıp yanaklarına hafif vuruşlar yaptım, kendine getirmeye çalıştım ama olacak gibi değildi. Ne yapacağımı düşünürken kapı çaldı. "Kim geldi şimdi gerçekten?"

İstemeden ayağa kalktım ve aşağı indim. Israrla çalan kapıyı açtım ve karşımda onu gördüm. "Yağmur telefonunu arabada..." Beni görünce cümlesi yarıda kaldı ve endişeyle içeri girdi.

"Yağmur ne oldu sana?!" Hiçbir şey söylemeden kapıyı kapattım ve ona sıkıca sarıldım. Şaşırdı ve olayı anlamaya çalıştı. "Ne olduğunu söyler misin Yağmur?"

Geri çekildim. "Sana her şeyi anlatacağım Ediz. Ama önce annemi hastaneye götürmemiz gerekiyor. Fenalaştı!"

"Ne?! Nerede?!" Hemen yukarı çıktım. O da arkamdan geldi. Odama girdik ve duvar dibindeki annemi gösterdim. "Yağmur sen kapıları aç! Anneni arabaya taşıyacağım!"

Hemen dediğini yapıp kapıyı sonuna kadar açtım ve ondan önce aşağı indim. Masadan annemin telefonunu, askıdan da çantasını alıp dış kapıyı da açtım. Ediz aşağı indi ve kucağında annemle kendini dışarı attı.

Ardından ışıkları söndürdüm ve anahtarı alıp bende çıktım. Ediz annemi arkaya yerleştirmişti bile. Hemen bindik ve hastaneye gittik.

BİR SAAT SONRA...

Anneme serum verip uyutmuşlardı. Stres ve üzüntü sinirlerine iyi gelmemişti.

Bende koridorda öyle boş boş duvarları seyredip koca bir 'Neden?' sorusu ile kavga ediyordum. 'Neden bize söylemedi? Neden yardım istemedi? Neden her şeyi tek başına hâlletmeye çalıştı?'

"Neden?! Neden?! Neden?!" Koridorda sesim yankılandı ve etraftakiler bana baktılar. Kimseyi umursamadım.

Elinde bir şişe su ile Ediz yanıma geldi. "Yağmur biraz içer misin lütfen?" Yüzüne baktım. Benim iyi olmamı istiyordu. Benim kendisinden bile iyi olmamı istiyordu. Çok iyi kalpli biriydi o ve iyi ki benim karşıma çıkmıştı.

Yine ona bir anda sarıldım ve kafamı boynuna gömdüm. Nefes alabildiğim sayılı yerlerden biriydi burası. "Beni hiç bırakma olur mu?"

Gülümsediğini hissetim. "Seni asla bırakmam Yağmur. Bunu aklından bile geçirme."

Patlamış Mısır | TextingOpowieści tętniące życiem. Odkryj je teraz