20. Bölüm

2.1K 154 96
                                    

Uyarı: Bu ve bundan sonraki bölümler düz yazı ağırlıklıdır.

Yağmur

Bu an gerçekti. O olmasını çok istemiştim ama asla ihtimal vermemiştim. Onun en mantıklı ihtimal olan Cenk olduğunu ve benimle oynadığını düşünmüştüm. Çocuğun da günahını aldım yazık.

Masaya yaslanmış, o muhteşem gülümsemesiyle beni seyrediyordu. "Aklında ne var Yağmur?" Sinsice güldüm. "Senin için harika planlarım var."

"Allah Allah. Neymiş o planlar? Söyle de bende bileyim." Burnunu sıktım ve terasa doğru ilerledim. "Yakında görürsün. Sadece aklıma takılan bir şey var." Kaşlarını çattı. "Neymiş o?"

"Sen bana kendi telefon numaranı verdin ama aslında senin numaran farklı." Gülmeye başladı. "Sana kendi numaramı verecek hâlim yoktu Yağmur. Eski hattımı verdim sadece."

"Aferin sana çakal." Arkadaşlarımın yanına yaklaştım. O da arkamdan geldi ve herkesin gözleri bize döndü. Şimdi hepsine ceza verme zamanıydı. "Kızlar hadi bu Emre ile Furkan mal siz neden en yakın arkadaşınızdan saklıyorsunuz böyle bir şeyi."

Gökçe utanarak baktı. "Enişte İyi tembihledi kanka."

"Belli belli de o sizin enişteniz değil." Şaşkınca baktılar. Emre atladı. "Nasıl abi? O kadar şey yaptık sizin için dalga mı geçiyorsunuz?" Kollarımı birleştirdim. "Yani henüz değil diyelim. Benim sevgilim olması için önce bazı sınavlardan geçmesi gerekiyor."

Furkan elindeki küçük kutu ile Ediz'e yaklaştı. "Al kanka hediyen. Kendine dikkat et. Yağmur'un gazabı çok fenadır."

"Ondan gelecek her şeye razıyım. Bunların hepsini bilerek bu yola çıktım." Arkamı döndüğümde göz göze geldik. Arkadan bir "Ooo!" sesi yükseldi. "Göreceğiz bakalım Ediz Bey."

"Görürüz Yağmur Hanım."

Gecenin devamında dans edip eğlendik. Ben ise hala inanamıyordum. Onun Ediz olması tabiki harika bir şey ama sevgilisi olduğu fikrine çok inanmıştım. Üstelik Selin'e gerçekten değer veriyordu. Demekki bu değer kardeşlikten başka bir şey değilmiş.

Tek başıma yıldızları seyrettiğim sırada arkamda belirince biraz irkildim. "Siz de mi partiden sıkıldınız?" Ona doğru döndüm. "Evet, biraz öyle oldu." Kafasını sallayıp gülümsedi.

Kollarımı birleştirip ne söyleyeceğini bekledim. Tabi ben ciddi bir şeyler beklerken o yine işi sulandırma derdindeydi. "Bence en yakın zamanda kovamız ile sinemaya gitmeliyiz."

"Tabi tabi. Çok beklersin." Tam gidecekken kolumdan tutup beni geri çekti. "Ya Yağmur ben seni seviyorum, sen beni seviyorsun. Daha ne istiyorsun ya?"

Sinsice güldüm. "Duygularından emin olmak." O zaman sıçtığını anladı.

"He sen beni benim kartlarım ile vuracaksın. Tamam Yağmur, vur Yağmur. Sende vur." Kollarını iki yana açıp kendini acındırmaya çalıştı. Sadece gözlerimi devirdim. "Ediz hiç boşuna küçük Emrah numaraları yapma. Bu işten kaçarın yok. Yoksa beni gerçekten sevmiyor musun?"

Gülmemek için zor durdum ama ciddiyetimi bozmadım ve tavrımı ortaya koydum.

"Tabiki seni seviyorum Yağmur. Söylemekten dilimde tüy bitti. Bu cümle hayat felsefem artık. Alnıma 'Seni seviyorum Yağmur.' yazdıracağım."

"Aferin ve bu çok güzel fikirmiş. Öyle yapalım o zaman. Bizim evde çıkmayan bir kalem vardı. Ben yarın okula onu getireyim. Teneffüste yazarım alnına."

"Ne? Hayır Yağmur! Soytarı gibi gezerim okulda. Hem öğretmenlere ne diyeceğim? Beni okuldan attırma derdindesin sanırım." Ona yaklaştım ve saçlarını alnına yapıştırdım. "Yani bence bir limon ile hallederiz. Yapıştırırız saçlarını alnına kimse görmez."

Patlamış Mısır | TextingWhere stories live. Discover now