"Nasıl sağ çıktılar ki o patlamadan?"

Dudaklarım gülümsemekten yırtılacaktı galiba. Kalbim ağzımda atıyordu. "Buraya geleceğimizi biliyorlardı, bizi beklediler." Dikiz aynasına baktım, bize yetişmeye çalışıyorlardı. "Ah, zavallılar. Şimdi zamanı durdursam ne yapabilirler ki?"

"Bizi bekledilerse hazırlıklı olmalılar. Hafife almayalım." dedi Changbin.

"Haklısın. Şu arkadakileri uyandır da onlar da anın tadını çıkarsın."

"Sen eğleniyor musun şu an gerçekten?" Sesi, sen delirmişsin diye bağırıyordu sanki.

"Hey, eğlenmemek senin suçun!" Anın verdiği heyecanla bağırdığımda arkadakiler uyanmıştı.

"Niye bu kadar hızlı gidiyoruz? Yavaşla biraz." dedi Hyunjin.

"Arkaya bakın." diyen Changbin sayesinde arkadaki dörtlü neler olduğunu hızla kavradı.

"Nereden çıktı şimdi bunlar?"

"İsterseniz arabayı görünmez yapabilirim." Jeongin'in teklifini duyunca, "Arabanın sesinden bulurlar bizi." diyerek reddettim.

"Nasıl kurtulacağız peki?"

"Beyninizi çalıştırın biraz. Changbin, sen telekinezi yapıyorsun. Arkamızdaki arabayı yoldan çıkar." Hyunjin konuşunca Changbin hemen arkaya dönüp ellerini kaldırdı. Dikiz aynasından bizi takip eden arabaya baktığım esnada, araba sola doğru devrildi ve içindekiler mahsur kaldı.

"Galiba birilerini öldürdüm." derken önüne döndü. Sesinden anladığım kadarıyla bundan memnun değildi.

"Hadi ama! Onlar kötü adamlar, biz de iyi baş rolleriz. Ölmek onların kaderiydi." dedim sırıtarak.

"Sen hiç konuşma. Hayatımda katilliği bu kadar normalleştiren başka birini daha görmedim."

Ormana girdiğimizde, Changbin'i duymazdan gelerek radyoyu açtım ve biraz yavaşladım. Hareketli bir müzik çalarken yerimde hafifçe sallanarak şarkıya eşlik ediyordum. Eve ulaşana kadar kimse konuşmamıştı bir daha.

Arabayı park edip indim ve kollarımı kaldırarak gerindim. Evin kapısı açıldı ve evdekiler dışarı çıktı. "Meraktan çatladık. Halledebildiniz mi?" dedi Jisung.

"Hallettik hallettik. Şimdi uyumamız lazım, sonra konuşuruz."

Herkes odalarına çekildiğinde ben de kendimi yatağa atıp uykuya dalmıştım.

***

"Fikri olan?" Chan sorduğunda, hepimiz salondaki koltuklarda oturuyorduk. Başbakanın cezasını nasıl keseceğimize karar verme zamanıydı şimdi.

Minho elini hafifçe kaldırarak konuşacağını belirtti. Onlarla geçirdiğim dördüncü gündü ve birbirlerinin düşüncelerine çok önem verdiklerini şimdiden anlamıştım. Herkesi dinleyip ortak bir sonuca varmaya çalışıyorlar, bunu yaparken de sakince konuşuyorlardı.

"Biraz araştırırsak mutlaka bir zaafını buluruz. Bulunca da vakit kaybetmeden harekete geçeriz." dedi Minho.

"Öldüreceğiz, değil mi?" diye sordu Jeongin.

"Çocukları bile öldürdük, yani o itin kesinlikle ölmesi gerekiyor."

"Reddediyorum." dediğimde bana şaşkınlıkla baktılar. Gülümsediğimde, "Bu gülüşü hiç sevmiyorum. Yine garip bir şey söyleyecek." dedi Changbin yüzünü buruşturarak.

"Öldürmek ona ödül olur. Hemen ölmesine izin veremem." dedim.

"Alın işte, biliyordum." Changbin'e kimse bir şey demedi, muhtemelen onlar da aynı düşünüyordu.

Chronosaurus | ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin