14

1.6K 221 360
                                    

Bu bölüm bilimsel birkaç şey zırvaladım, gerçek olmayabilir o yüzden çok takılmayın.

Kollarımı kendime sarıp soğuktan korumaya çalışsam da bir işe yaramamıştı. Gözlerimi rüzgardan dolayı açamıyordum. Ne kadar süre geçtiğini bilmiyor olmamın yanında bir de sırılsıklamdım.

Sert esen rüzgar dengemi kaybetmeme sebep oldu ve bir adım geriledikten sonra yere düştüm. Fakat beklediğim gibi karın üstüne düşmek yerine sert bir yere düşmüştüm. Başımı çarptıktan sonra kesilen rüzgar ile gözlerimi araladım.

"GELDİ!"

"NOONA!"

"NEMESİS!"

İsmimi bağırarak bana doğru koşan çocuklara baktım halsizce. Ne bok olduğunu bilmiyordum ama geri dönmüştüm. Gözlerim kararırken ellerimi tuttuklarını ve beni sarstıklarını hissedebiliyordum. Sesleri boğuklaştı ve sonunda her şey silindi.

•••

Alnıma bastırılan eli hissettikten hemen sonra, "Biraz düşmüş ama hâlâ ateşi var." demişti biri. Kaşlarımı çatıp kendimi zorladım ve gözlerimi açtım. "Ah, uyandı!" diye bağırdı az önce konuşan kişi.

Kolumdan destek alarak doğruldum ve üzerimdeki battaniye dizlerime düştü. Işık yüzünden sızlayan gözlerimi kırpıştırarak nerede olduğuma baktım.

"Nasıl hissediyorsun?" dedi solumda oturan Chan. Arabadaydık, ön koltuğu geri yatırarak beni oraya yatırmışlardı. Chan arabayı sürüyordu.

"Bilmiyorum." dedim ve arkadakilere baktım. Jeongin, Felix ve Hyunjin buradaydı. Felix uyanıktı ama çok solgun görünüyordu. "İyi misin?" dediğimde tebessüm etmekle yetindi.

"Yarası acıdığı için başını oynatmıyor, tabii konuşmuyor da." dedi Chan.

Hyunjin omuzlarımı tutmuş ve aniden beni geri yatırmıştı. "Üşütmüşsün, dinlenmen lazım."

Yatmaya devam ederken, "Ne kadardır baygındım?" diye sordum.

"Bir güne yakın. Gözümüzün önünde aniden kayboldun ve on dakika sonra geri geldin. Zamanı durdurup bir yere gittin sandık ama vakit geçtikçe korktuk." diyerek cevapladı beni Chan.

Jeongin arkadan uzanıp battaniyeyi tekrar üzerime örtünce ona gülümsedim ve Chan'a, "Zamanı durdurmadım." dedim. "Birden kendimi kar fırtınasının ortasında buldum. Dağın başındaydım ve kimse yoktu. Işınlanmışım gibiydi."

"Bir daha olmaz, değil mi?" dedi Jeongin endişeli sesiyle. Kimse cevap vermeyince ben konuştum.

"Sorunun kaynağını bulursak olmaz, korkma."

"Ne olmuş olabilir ki?" diye mırıldandı Chan.

Hyunjin iç çektikten sonra, "Bir fikrim var ama ne kadar doğru bilmiyorum." demişti. Chan devam etmesini işaret edince anlatmaya başladı. "Boşluğa geçebilmek için bir geçiş noktası aramıştık, bildiğiniz üzere. Geçiş noktalarının özelliği, diğer evrenlerle çakışmasıdır. Her evrenin ve içindeki canlı cansız tüm varlıkların bir frekansı var. Bir evrenin içindeki bütün varlıklar, içinde bulundukları evrenle aynı frekansı taşır, bu sayede uyum sağlar bulunduğu yere. Evren değiştirmek bu yüzden çok zor. Geçiş noktalarında, zaman zaman evrenlerin frekansları arasındaki fark en aza inebiliyor. Böylece boşluğa ve diğer evrenlerle geçiş kolaylaşıyor."

"Beynim yandı." dedi Jeongin.

"Ben hiçbir şey anlamadım." diyen Felix'in sesini duyunca gülümsedim, konuşabiliyordu.

Chronosaurus | ChangbinWhere stories live. Discover now