17

1.4K 194 210
                                    

Oy sınırını geçmedi ve bir ton işim var ama yine de bölüm yayınlıyorum, beni öpüp başınıza koyun bence aocnegsogkrhsbp

Bu arada bu kitapla alakalı bir şey hazırlıyorum, bence seveceksiniz. Yani seversiniz herhalde. Amaaan illa seven biri çıkar ya xvnrgsvpgnsibphmd

"Kıçınızın üstünde oturmak bu kadar zor mu?" dedim yerde yatan askerlere. Beni duyamazlardı, duysalar da anlamazlardı gerçi.

"Minnettar olmalılar. Sayemizde biraz dinlenecekler." diyen Seungmin'e baktım.

Changbin huysuzca, "Ölünün arkasından konuşmayın." diye homurdandı.

"Bence de." dedi Hyunjin. Yerdeki cesetlere bakmıyordu bile. Yüzünde iğrendiğini oldukça belli eden bir ifade vardı.

"Tamam, dürüstlük abideleri." derken gülmüştüm.

Şehri ele geçirmek, bir çocuğun şekerini almak kadar kolay olmuştu. Sonrasında Chan'ı şehre getirip, yaşamasına izin verdiğimiz tek kişi olan doktora zorla ameliyat ettirmiştik. Hyunjin sağ olsun, bizim yerimize adamla konuşmuş ve Chan'ın yaşadığından emin olmasını söylemişti. En ufak hatasında kafasında koca bir delik açacağımızı hareketlerimizle fazlaca belli ettiğimiz için gayet iyi geçmişi ameliyat. Chan şu an baygın olsa da kurşun çıkmıştı ve kanaması yoktu.

İçerdeki cesetleri dışarı taşımayı yeni bitirdiğimiz için rahatça içeri girip toplantı odamız olmasına karar verdiğimiz odaya geçtik.

"Hâlâ muayene etmeyi bitirmedi mi?" diye sordum Minho'ya. Felix'i muayene ediyordu şu anda.

Minho kısaca, "Hayır." dedi. Odadaki koltuklarda oturan ve uyuklayan Jeongin'e baktım.

"Jisung nerede?" diye sordum.

"Doktorun yanında." 

Seungmin, "Yemek yiyelim mi yoksa doktorun çıkmasını mı bekleyelim?" diye sordu. Cevap vermemize kalmadan karşı odanın kapısı açılmış ve doktor ile Jisung çıkmıştı. Hızlıca yanlarına adımladık.

Doktor bir şeyler söylemeye başlayınca anlamadığımız için Hyunjin'e baktık. Doktor konuşmayı bitirir bitirmez Hyunjin iç çekerek elini saçlarından geçirdi.

"Nasıl söyleyeyim şimdi ben bunu size?" diye mırıldandı. Söyledikleri bizi telaşlandırmıştı. Gözlerini yerden çekmeden, "Buranın bulaşıcı bir hastalığı varmış, ona yakalanmış." dedi.

Minho kollarını göğsünde bağlayarak, "Nasıl? Aynı şeyleri yiyip içtik. O hastalandıysa bizim de hastalanmış olmamız lazım." demişti.

Hyunjin dudaklarını yaladı ve Minho'ya baktı. "Sorun da bu zaten. Muhtemelen biz de yakalandık. Sadece belirti göstermiyoruz."

Herkes şok olarak susunca konuşmalarına dahil oldum. "Nasıl bir hastalık bu? Tedavisi var mıymış?"

"İçerde konuşsak iyi olacak." dedi Jisung. Toplantı odasına girdiğimizde doktorun iki yanına Seungmin ile Minho oturmuş ve kaçmayacağından emin olmuşlardı. Büyük dikdörtgen masanın etrafına dizilmiş, Hyunjin'in konuşmasını bekliyorduk.

Önce doktora bir şeyler söyledi. Doktor da sakin kalmaya çalışarak cevapladı. Konuşmaları bitince Hyunjin dirseklerini masaya yaslamış ve ellerini yüzüne kapatmıştı.

"Ne oldu hyung?" diye sordu Jeongin.

Yanımda oturuyordu Hyunjin. Elimi sırtına koyarak sıvazladım. Ellerini yüzünden çekerek, "Yiyeceklerden bulaşıyormuş. Burayı işgal etmek için konserve kutularına bilerek hastalık bulaştırmışlar. İlk önce kana, sonra da beyne geçiyormuş. Sinsi bir hastalıkmış ve vücut güçsüz düşene kadar kendini belli etmiyormuş."

Chronosaurus | ChangbinWhere stories live. Discover now