10

1.5K 194 381
                                    

Kemerlerinizi bağlayın, fazla olaylı bir bölüm sizi bekliyor.

Changbin tereddüt etmeden arkasına döndü ve ellerini kaldırarak arkamızdaki arabayı yoldan çıkardı. Dikiz aynasından kontrol ettiğim esnada arabanın ters döndüğünü ve birkaç saniye sonra patladığını gördüm. Turuncu alevler ve siyah duman arkamızda kalırken gözlerimi tekrar yola çevirdim.

Changbin tekrar yerine yerleşerek iç çekti. "Daha ne kadar böyle yaşayacağız? Buraya huzurlu bir hayat için geldik ama eskisinden beter hâldeyiz şimdi. Kimsemiz yok."

Başım dönmeye başlamıştı, çok yorgundum. Arabayı durdurup başımı arkama yasladım.

"Neyin var?" diye sordu Changbin endişeyle.

"Biraz yoruldum sadece. Beş dakika dinlenelim."

"Olmaz, bu hâldeyken araba kullanmana izin veremem. Yer değiştirelim." diyince başımı olumsuz anlamda salladım.

"İyiyim ben. Sürebilirim." dediğimde arabadan inip kapımı açtı.

"İnat etme de kalk işte." derken kolumdan tutup kalkmam için çekiştirdi. Daha fazla direnmedim ve dediğini yaparak indim. O sürücü koltuğunda ayarlama yaparken, az önce oturduğu koltuğa geçerek arkama yaslandım ve gözlerimi kapattım bu yüzden. "Kemerini tak." diye uyardı. Gözlerimi aralayarak kemeri taktığımda araba hareket etmişti.

Direksiyonu tutan ellerine ve kasılan kollarına baktım. Tebessüm ederek kolunda gezdirdim parmaklarımı. "Baya kasın varmış." dediğimde elimi itti ve dokunmama izin vermedi.

"Ne yapıyorsun ya? Yola odaklanmam lazım." Beni azarlasa da pek umurumda değildi. Kollarımı göğsümda birleştirirken onu izlemeye devam ettim.

"Dikkatini dağıtacak bir şey yapmadım ki."

"Varlığın yetiyor."

Kaşlarımı çatarken, "Pardon?" demiştim. "Rahatsız mı oluyorsun burada olmamdan?"

"Yok daha neler." dedi bir saniyeliğine bana bakarak.

"O zaman ne? Biri dikkatini dağıtıyorsa ona güvenmediğin ve düşmanın olduğun anlamına gelir."

Gözlerini devirdi. "Ya da o kişiyi seviyorsundur." dediğinde başımı umursamazca salladım. İtiraz etmekle uğraşamazdım, biraz uyumak istiyordum.

Ne kadar sürdüğünü bilmiyordum fakat uyandığımda kendimi daha zinde hissediyordum. Güneş batmıştı ve şehir de görünüyordu artık.

"Bakalım burada bir şey bulabilecek miyiz?" diye mırıldandım. 

"Uyandın mı?" Başımı salladım ve gözlerimi ovuşturup üzerimdeki uyuşukluğu atmaya çalıştım. "İyi misin şimdi?"

"Ben hep iyiyim." dediğimde gülerek gözlerini devirdi.

Şehre girer girmez üzerimize ateş açıldı. Ön cam çatlayıp yüzümüze doğru patlayınca Changbin ani fren yaparak arabayı durdurdu. Kollarımı yüzüme siper etmiştim, sanki kendimi hem cam parçalarından hem de kurşunlardan koruyabilirmişim gibi.

Emniyet kemerimi açtıktan sonra hemen Changbin'inkini de açtım ve önümüzdeki küçük boşluğa attık kendimizi. Kurşunlar, sadece bir saniye önce oturduğumuz koltuklara saplanırken yutkunarak başımı sağa çevirip Changbin'e baktım.

"Ne yapacağız?" diye bağırdı sesini duyurmak için. Tepemize kurşunlar yağarken ne yapabilirdik ki?

"Zamanı durduracağım!"

Chronosaurus | ChangbinWhere stories live. Discover now