16

1.4K 216 163
                                    

Muhtemelen derstesiniz şu an. Ben de dersteyim ama dinlemiyorum 😅

Bol yorum? 🥺

İki haftalık yolculuk sonunda Kamita Krallığı neden bu lanet yerin sınırına ulaşmıştık. Ulaşmıştık ulaşmasına ama gördüklerimiz bizi tedirgin etmişti.

Normalde, özellikle savaş sonrasında, sınırlarda daha fazla asker olurdu. Ancak burada bırakın askeri, canlı hiçbir şey yok gibiydi. Sınır olduğu, tel örgüler ve geniş bir kapı sayesinde anlaşılan yere uzaktan bakmakla yetinmiştik. Tuzak olma ihtimali de vardı sonuçta. Belki de kimse yokmuş gibi davranıyorlardı.

Hava buz gibiydi. Birkaç gün önce yağan kar her yeri kaplamış ve yolları kapattığı için yolculuğumuz uzamıştı.

"Ne yapacağız? Yiyeceğimiz yok." dedi Seungmin. Ne sınırı geçebiliyor ne de geri dönmek istiyorduk.

Elimi kaldırarak, "Gidip sınıra bakayım mı?" dediğimde Chan sıkıntıyla ofladı. Ellerini yüzüne kapatmış ve, "Bilmiyorum." demişti. "Kimseyi tehlikeye atmak istemiyorum."

"Zamanı durduracağım, bir şey olmaz bence."

Minho tereddütle, "Yine de, dokunduğun her şey hareket edebiliyor. Ya yanlışlıkla bir tuzak aktif edersen?" dedi.

"Doğru." derken elimi sıkıca tutmuştu Changbin. Sanki bırakıp kaçacakmışım gibi davranmasına güldüm. Yapmayacağım şey değildi sonuçta, beni iyi tanıyordu.

Felix halsizce, "Ben çok acıktım." diyince hepimiz sessizleştik. Felix son günlerde hasta gibiydi, sorunun ne olduğunu anlamamıştık. Yarası iyileşmek üzereydi ve iyi hissediyor olması gerekirken gittikçe güçten düşüyordu. Şu anda da hepimiz arabadan inmiştik fakat o ayakta duramayacak gibi hissettiği için inmemişti.

"Şimdilik sınırı geçmeyelim ve en yakın şehre dönelim. Oradan yiyecek depolayıp buraya geliriz yine. Olur mu?" dedi Chan. Hepimiz onaylayınca vakit kaybetmeden yola çıktık.

Changbin'in yarası çoktan iyileşmişti. Omzuna yaslanırken ikimizin üstüne örttüğümüz battaniyenin altına girdim biraz daha. Böyle durmak beni mayıştırmıştı fakat uyumama kalmadan şehre gelmiştik.

"Daha fazla yaklaşmayalım. Ben gidip yiyecek bir şeyler alıp gelirim." dedi Chan arabayı durdururken.

Seungmin kaşlarını çatarak, "Hyung, tek gitmen ne kadar tehlikeli biliyorsun. Ben de geleyim." diyince Changbin, "Seungmin haklı. Yalnız gitme." demişti.

Chan ve Seungmin birlikte şehre girerken biz de ağaçların arasında gizlenmiştik her zamanki gibi. Hava soğuk olduğu için arabaya binmeye karar vererek kapıya uzandım ve Minho tarafından durduruldum.

Minho endişeli bir şekilde, "Biraz konuşabilir miyiz?" demişti. Bilmediğim bir sorun mu vardı acaba? Arabalardan ve bizimkilerden biraz uzaklaştıktan sonra konuşmasını işaret ettim.

"Felix..." dedi sıkıntıyla. "Hasta gibi."

"Biliyorum. Herkes farkında zaten."

"Öyle değil, nasıl söylesem... siz sınırı kontrol ederken burnu kanadı ama size söylememi istemedi. Başı da ağrıyormuş."

Kaşlarımı çatarak kollarımı göğsümde bağladım. "O zaman iş değişir. Grip falan oldu da ağır atlatıyor sanıyordum."

Başını sağa sola salladı ve, "Durumu ciddi galiba. Doktora ihtiyacımız var." dedi. "Chan hemen gittiği için ona söyleyemedim, diğerlerine de anlatmadım korkmasınlar diye."

Chronosaurus | ChangbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin