9

1.5K 201 168
                                    

Dinlenmiş, duş almış ve bulduğumuz giysilerden giyinmiştik. Islak saçlarımı kendi haline kurumaya bırakarak koltuğa oturdum. Changbin yukarıdaki odaları geziyor ve işe yarar bir şey var mı diye kontrol ediyordu.

"Hiçbir şey yok." dedi merdivenlerden inerken.

"Aklıma bir şey geldi." dediğimde yanıma oturmuştu. "Yürümek yerine sokaklardaki boş arabalardan alalım bir tane. Hem o zaman geceyi beklemek zorunda kalmayız, hem de peşimizden gelirlerse kolayca kaçabiliriz. Ben sürerim, sen de arkamızdan gelmelerini engellersin."

Başını sallayarak onayladıktan sonra iç çekti ve arkasına yaslandı. Canı sıkkın görünüyordu. "En azından harita bulsaydık." dedi.

"Bulsaydık bile nerede olduğumuzu bilmiyoruz ki. Kullanamazdık."

Ofladı ve kollarını göğsünde bağladı. "Eve geri dönmek istiyorum." dediğinde içimdeki o garip hisle önüme döndüm. Evden kastı, diğerleriyle birlikte olduğu zamanlardı muhtemelen.

"Ben de." diye mırıldandım.

Çoğu insandan farklı olarak, kendimizi ait hissettiğimiz bir yer yoktu. Kore'den Norveç'e olan yolculuğumuz boyunca asla şimdiki gibi boşlukta hissetmemiştim. İkimiz de çocukları özlüyorduk ve bizim evimiz onlardı.

Dışardan gelen tıkırtıyla kaşlarımı çatarak kulak kesildim. Tıkırtılara sessiz fısıltılar eklendiğinde Changbin'e dönerek, "Kapıda birileri var." demiştim.

Changbin hızla ayağa fırlayınca ben de kalktım. "Ne yapacağız?" diye sordu.

"Kaçacağız tabii ki. Arka tarafa bakan pencereden atlayalım."

"Ya sadece sivil halktan birileriyse? Boşuna kaçmış oluruz."

Changbin'in kolunu tutup peşimden sürüklemeye başlarken, "Dillerini bilmiyoruz, anlaşamayız ve kendimizi tehlikeye atarız." dedim.

Arka taraftaki pencereden dışarıyı kolaçan edip ilk ben atladım. Benden sonra da Changbin atladı ve sessizce yürümeye başladık.

Caddedeki arabalara yaklaşırken diken üstündeydik. Aceleyle anahtarı üzerine olan bir araba bulmaya çalıştım. Bulur bulmaz sürücü koltuğuna geçmiş ve aynalarla koltuğu ayarlamıştım.

Changbin elindeki çantayı arka koltuğa bırakırken, "Burada kan lekesi var." demişti. Bakmakla vakit kaybetmeden arabayı çalıştırdım. Changbin yanımdaki koltuğa biner binmez sürmeye başladım ve şehirden çıktık.

Sadece iki dakika sonra şehrin öbür ucunda patlama olmuş ve siyah dumanlar gökyüzüne ulaşmıştı. Ayrıca silah sesleri yankılanmaya başlamıştı. Dikiz aynasından bir saniyeliğine, gökyüzüne doğru ilerleyen kara dumana baktım.

"Dur, dur!" diye bağırdı Changbin. "Oradaki insanları öldürüyorlar, yardım etmeliyiz!"

"Yardım falan etmeyeceğiz. Biz daha kendimizi zor koruyoruz. O yüzden önüne dön ve duymazdan gel."

Changbin bana cevap vermese de uzun süre arkaya baktı. Yardım etmeyi ne kadar istediğini biliyordum ama benim önceliğim Changbin'di. Ben ölsem bile o yaşamalıydı ve onu tehlikeye atamazdım. Eğer bacaklarım yaralı olmasaydı yine bir ihtimal yardım edebilirdik. Ama acıyı hissetmiyor olsam da, çok yorulduğumda bacaklarım beni dinlemiyor ve bazen yürümek bile zorlaşıyordu.

Ne olursa olsun hayatta kalmalıydık.

- Yazar, Birkaç Saat Önce, Boşluk -

Changbin ve Nemesis kapıdan geçtikten sonra Jeongin peşlerinden gitmek için hamle yapmış ve Hyunjin tarafından durdurulmuştu.

Chronosaurus | ChangbinWhere stories live. Discover now