1.

5.3K 363 277
                                    

Felix hızla arabasını sürmeye devam etti. Çok öfkeliydi, artık her şeyden bıkmıştı. Diğer olanlar yetmemiş gibi, şimdi de zorla bir kızla evlenecekti. Ama bu sefer ailesini dinlememeliydi, bunu yapamazdı. Ne o kızla evlenmek istiyordu, ne de şirketin başına geçmek.

Sadece kendi hayatını kurmak ve gerçekten mutlu olmak istiyordu...

Telefonunun çaldığını duydu, ama açmamakta kararlıydı. Zaten kim olduğunu tahmin edebiliyordu. Tekrar tekrar çaldığında sabrı tükenmişti. Sinirlice telefonu eline aldı ve kulağına götürdü. 

"Anne, sana daha kaç kez diyeceğim?! O kızla evlenmek istemiyorum, bu kadarı çok fazla! Neden olaylara benim açımdan bakmıyorsunuz..?!" Felix resmen kükremişti. Annesi ne diyeceğini bilemedi, sadece sakin olmasını istedi. 

"Sakin ol mu? Ciddi misin? Yaptığınız onca şeyden sonra, SAKİN OLMAMI MI BEKLİYORSUN? Cidden yeter artık." Felix'in sesi titriyordu, daha fazla huzursuzluk istemiyordu. Buradan gitmeliydi...

Annesi geri gelmesi için adeta yalvarıyordu... Ama hayır, bu sefer istedikleri olmayacaktı. "Asla geri gelmeyeceğim. Saçma tehditlerinizden, zorla yaptırdığınız işlerden, her şeyinizden bıktım! Ben sizin çocuğunuzum, nasıl bu kadar bencil olabilirsiniz..?!" Felix gözlerinin dolduğunu hissetti. Görüşü bulanıklaşıyordu, titriyordu ve başında hiç durmayan bir ağrı vardı. Annesinin dediklerini bile algılayamamıştı.

"O baba olacak herife de söyle bunları-"

Felix konuşmaya o kadar çok dalmıştı ki, direksiyon hakimiyetini kaybetmişti. Telaşla telefonu elinden düşürdü. Direksiyona sıkıca tutunarak başka yöne çekmeye çalıştı, ama olmuyordu.

Hatırladığı son şey ise, arabayla beraber denize düşüşüydü.

***

"Efendim, sanırım uyandı!"

Felix etrafındaki sesleri duyabiliyordu. Kime ait olduğunu algılamaya çalıştı, ama bu ses hiç tanıdık değildi. Yavaşça gözlerini açtı ve ona battaniye saran adama baktı. "Evet, uyandı!" Ne olduğunu anlayamamıştı, şaşkınca adama bakmaya devam etti. "İyi misiniz bey efendi? Beni duyabiliyor musunuz?" 

Felix sadece, "E-evet.." diyebildi. Adam gülümseyerek elindeki bardağı ona uzattı, "Hadi iç, çekinme."

Bardağı aldı ve baktı, Sıcak çikolata! diye geçirdi içinden. Felix sıcak çikolata içmeye gerçekten bayılırdı. Tam içecekti ki, onlara yaklaşan adam dikkatini çektmişti. Siyah saçları, soğuk bir duruşu ve kahverengi kabanı vardı, açıkçası oldukça çekici görünüyordu.

Kabanlı adam yanlarına geldi ve ciddi bakışlarıyla konuştu, "Arabayı çıkarabildiniz mi, Minho?" Demek ki, ona battaniye ve sıcak çikolata veren adamın adı Minho idi! 

"Hala çalışmaya devam ediyorlar efendim."

"Hava karardı, çalışmaya yarın devam edersiniz. Zaten büyük ihtimalle yağmur yağacak. Bugünlük bu kadar."

"Peki efendim, ben diğerlerine haber vereyim." Minho onların yanından ayrıldı. Felix ise hala olayı kavrayamamıştı. Çevresi oldukça tuhaf görünüyordu. Önceki gibi değildi, daha farklıydı. Ve aynı şekilde insanların giyim şeklide öyle...

Kabanlı adam elini şıklattıktan sonra, Felix kendine geldi ve korkarak adama baktı. "Ne o? Hortlak görmüş gibi bakıyorsun?" dedi kaba sesiyle. Felix biraz sessiz kaldıktan sonra sordu, "Ş-şey...siz kimsiniz?" 

"Adım, Bang Christopher Chan. Ama kısaca Chan diyebilirsin. Bu kasabanın dedektifiyim." Felix, kaşlarını hafifçe çatarak adama baktı. Kasaba mı? Dedektif mi? Ugh, bu herif ciddi miydi..?

"Ve sen..?" dedi Chan denilen şahıs. "Ben..Felix, Lee Felix."

"Görünüşünden buralı olmadığını anlayabiliyorum, Felix. Bana kazanın nasıl gerçekleştiğini anlatır mısın?"

"B-ben arabamla yolda gidiyordum. Bir konu yüzünden oldukça öfkeliydim ve o sırada teleonla konuşuyordum-" Chan susmasını işaret ettiğinde, sustu. "Ne dedin sen? Araba sürerken telefonla mı konuşuyordun?"

"G-gerçekten çok üzgünüm, bunun yasal olmadığını biliyorum. Cezayı ödemeyede hazırım, fakat-" Felix'in sözünü kesen şey, Chan'ın kahkahası olmuştu. Chan kahkahasına devam ederek konuştu, "Araba sürerken telefonla konuşmak mı? Ha ha, güzel şaka." Felix şaşkınlıkla karşısındaki adama baktı.

Chan bir anda ciddileşerek sözüne devam etti, "Bana karşı dürüst olmalısın, Felix." Sesi oldukça korkutucu çıkıyordu... "A-ama doğruyu söylüyorum!" genç olan sertçe yutkundu. "Sen beni salak mı sanıyorsun? Telefonu nasıl yanında taşıyabilirsin ki? Bu mümkün değil."

"Bay Chris, gitmemiz gerek. Yağmur çiseliyor." Chan, şoförü Seungmin'e baktı ve başıyla onayladı. Tekrar Felix'e döndü, "Sanırım konuşmamıza ofisimde devam etmeliyiz, Felix."  



~~~

Merhaba dostlarĞ,, 

Bu benim ilk ChanLix kurgum, umarım beğenirsiniz :") Lütfen desteklemeyi untumayın ♥

Bu arada, her bölümde medyaya eski şarkılardan koyacağım. Çünkü gerçekten eski tip şarkılara bayılıyorum ki, hikayemizde eski zamanlarda geçecek :)

Night || ChanLix ✔️Where stories live. Discover now