21.

1.2K 150 228
                                    

Chris, işçilerini aramak için telefonu tuşladı. Acilen ofise gitmesi ve Minho ile buluşması gerekiyordu, ama Felix hala uyumuş bir vaziyetteydi ve onun evde tek kalmasını istemezdi. Bu yüzden bayan Irene ve bay Mingyu'yu aramıştı, yakında burada olurlardı.

Chan aynaya bakarak kravatını düzeltti ve paltosunu giyip ardından şapkasını taktı, artık gitmeye hazırdı. Sanırım işini az da olsa özlemişti... 

Zaten bayan Irene'de evin anahtarı olduğu için şimdiden gitmesi bir sorun olmazdı, bu yüzden hızlıca evden çıktı.

***

Felix gözlerini açar açmaz yanında kimse olmadığını görünce iç çekti. Chan yine erkenden kalkıp gitmiş olmalıydı ve Felix bu durumdan nefret ediyordu. 

Neden, ne zaman beraber uyusalar Chan'ın erkenden çıkması gerekiyordu ki? Bir kez bile olsun onu uyurken görmek istiyordu, evet bu kulağa biraz garip geliyor...ama hep onun erken kalkması sinir bozucu bir durum.

Genç, bütün enerjisini toplayarak yataktan kalktı ve camdan dışarıya bir göz attı. İnsanlar her zamanki gibi iş başındaydı, çocuklar ise oyunlar oynuyordu. 

Hafifçe gülümsedi ve dolabına yöneldi, amcasının yanına gitmeyi planlıyordu. Sonuçta dün direkt uyuduğu için onu ziyaret edememişti.

Hızlıca üstüne günlük kıyafetlerini geçirdi ve aşağı indi. Acaba Chan'ın getirdiği malzemelere ne olmuştu? Belki de onları çoktan Jaeyoon'a vermişti?

Mingyu tabakları masaya dizerken ona baktı. "Ah, günaydın Felix! Nasılsın görüşmeyeli?" Gülümseyerek sordu. "İyiyim, teşekkür ederim. Sen nasılsın?"

"Her zamanki gibi. Orada neler yaptınız?" Felix masaya otururken konuştu, "Çok önemli şeyler değil...sadece biraz gezdik falan filan işte."

"Anladım. Meyve suyu ister misin?"

"Hayır, teşekkür ederim. Hemen yiyip çıkacağım zaten, gitmem gereken bir yer var." O sırada etrafı temizleyen Irene aklına gelen şeyle ona seslendi, "Oh, az kalsın unutuyordum! Bay Chris bir şeyden bahsetti, sanırım kilerde gerekli aletler falan varmış..? Birine teslim edeceğinizi söyledi de."

"Ah, evet! Onun çoktan verdiğini düşünmüştüm aslında ama teşekkürler, dışarıya çıktığımda halledeceğim." Felix hızlıca yemeğini yemeye çalıştı, amcasını görmek için can atıyordu. 

En sonunda kahvaltısını bitirdiğinde ayağa kalktı ve içinden aletlerin çok ağır olmamasını umarak yukarıya çıktı. Anahtar kapının üstünde olduğu için açması zor olmamıştı.

Yavaşça içeriye girdi ve etraftaki toz nedeniyle öksürdü. "Tanrım...burası daha çok bodrum gibi." Oda ne büyük ne de küçüktü, ortalama bir boyuttaydı ve her yer raflarla çevriliydi. İçinde bir sürü şey bulunuyordu, temizlik malzemeleri, konserveler, ıvır zıvırlar, artık kullanılmayan eşyalar ve benzeri gibi şeyler.

Felix, gözüne anında çarpan iş çantasını yerden aldı ve içine baktı. Evet, Chan'ın kast ettiği aletler buradaydı! Felix gülümseyerek kilerden çıktı ve kapıyı kilitledi. Ardından hızlıca aşağı inip direkt evden çıktı.

Amcasının dükkanına doğru yürümeye başladı. Çanta çok ağır değildi ama hafifte değildi, yine de taşıyabilirdi. Bu yüzden sorun etmeden yürümeye devam etti. O sırada Yeosang ile karşılaşmıştı, onu sadece geldiği ilk gün kütüphanede görmüştü, onun dışında hiç ama hiç görüşmemişlerdi. Bu yüzden ikiside şaşırmıştı.

Yeosang şaşkınca gülerek ona baktı, "Felix?! Vay, buradan gittiğini sanıyordum. Seni görmeyeli uzun zaman oluyor."

"Aslında evet, gittim ama kısa bir süreliğine. Daha dün geldik."

Night || ChanLix ✔️Onde histórias criam vida. Descubra agora