39.Bölüm.

2.8K 101 7
                                    

Dolabımdan uyuşturucu çıkması imkansızdı. Ben tedavi olmuştum ve bir daha kullanmamak üzere Jay'e söz vermiştim.

Gözlerim, o beyaz lanet ile babamın suratı arasında gidip geliyordu. İşte şimdi babamın bana olan güveni tamamen yok olmuştu. Oysa o lanetin dolabımda olduğundan haberim dahi yoktu. Bu işte bir şey olduğuna adım kadar emindim.

"Hala bir açıklama bekliyoruz." diye söze girdi Mrs.Staff.

Söyleyebilecek hiçbir şeyim yoktu. O uyuşturucunun benim dolabımda olduğunu bilseydim de inkar edecektim zaten. Şimdi de inkar etsem inanmazlardı ki. Haklı olarak.

Sessiz kalışım, bu suçlamayı kabul ediyormuşum izlenimi veriyordu. Bu sessizliği bozan babam oldu;

"Yazıklar olsun." dedi ve bu öfkenin vermiş olduğu hızla odadan çıktı.

Ne yapmam gerektiğini bilmiyordum. Öylece Mrs.Staff'ın yüzüne bakıyordum. O ise dalga geçermiş gibi, gülerek bakıyordu bana. Daha fazla dayanamayıp odadan çıkacaktım ki Jay geldi.

"Sîva, bu saçmalıklar da neyin nesi?" Babamla aynı öfkeye sahipti oda.

"Jay, yemin ederim haberim yok." Gözyaşlarım daha fazla dayanamadı ve süzülmeye başladı.

Beni o tedavi ettirmişti. Tedavi sürecinde ikimiz de çok yorulmuştuk. Şimdi ise tekrar uyuşturucuya başladığımı düşünüyordu. Ne kadar büyük bir hayal kırıklığı olduğunu düşünemiyorum bile.

"Bunu yapmamalıydın Sîva." dedi ve aynı hızla odadan çıktı.

Yine ikimiz kalmıştık. Mrs.Staff ve ben...

"Senin iyi bir kız olmadığını biliyordum. Nihayet oğlum da gerçek yüzünü gördü. Artık bizden uzak dur."

Hiç bir şey söyleyemedim. Ne söyleyebilirdim ki. Amacına ulaşmıştı işte. O kazanmıştı. Şimdi herşey bitmişti. Yaşantım yerle bir olacaktı. Bunu hissedebiliyordum.

Sakin gözyaşlarım artık daha hızlı akıyordu. Ağlamam hıçkırıklara dönüştüğünde odadan çıktım. O kadının arkamdan nasıl sırıttığını da görmesem de hissedebiliyordum. Sanırım kocasından boşanmış tüm kadınlar kötüydü. Annem gibi...

Koridorda Jay'i ve babamı aradım ama bulamadım. Sanırım ikisi de gitmişti. Peki ne yapmalıydım? Daha doğrusu bundan sonra ne yapacaktım? Eskisi gibi olur muydu herşey? Kanıtlayabilir miydim kendimi? Hiç sanmıyorum.

Bu olanlardan Miraç'ın haberi var mıydı acaba? Umarım yoktur.

Nefesim daralırken, zorla taksi bulup eve geldim. Kendimi odama attıktan sonra ne yapmam gerektiğini iyice düşünmeye başladım. Lakin aklıma hiçbir şey gelmiyordu. Ece'ye danışsam ne söyleyecektim ki? Cidden çıkmaza girmiştim.

Düşüncelerimi telefonumun tiz sesi böldü. Ekranda Miraç'ın ismini görünce kalbim hızla atmaya başladı. Umarım öğrenmemiştir diye dua ederek açtım telefonu.

"Efendim kardeşim?" Sesimi ne kadar kontrol etmeye çalışsam da titrediğine emindim.

"Bu akşam eve gelmiyorum. Merak etme diye aradım."

"Nerede kalacaksın? Babamın haberi var mı?" diye sordum merakla.

"Gizlice iş çevirmek senin işin. İlk babama haber verdim. Ben sana benzemiyorum." dedi ve telefonu kapattı.

Öğrenmişti işte. Tamamen yalnızdım artık. Burnumun sızısı katlanılmaz hale gelmişti. Kendimi daha fazla sıkmayıp ağlamaya başladım. Ne lanet bir hayatım vardı böyle.

ZORAKİ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now