32.Bölüm.

3.6K 130 7
                                    

Multimedia'da Jay var.

Jay'in ağzından.

Yapmadığım, denemediğim özür konuşması kalmamıştı. Ne yaparsam yapayım Sîva her seferinde, önce güzel bir rencide edip sonrasında ise beni kovuyordu. Son bir haftadır gerçekten çok yorulmuştum. Artık zor kullanma kararı almıştım. Hiç bir kız için bu denli kendimi yorduğumu da hatırlamıyordum.

Büyük bir gaz ile hemen telefonu elime alıp Sîva'yı aradım. Her zaman yaptığı gibi yine açmadı. Bu Türk kızlarının neden bu kadar zor olduğunu hiç bir zaman anlayamayacağım.

Okulda konuşmak için karar alıp telefonu yatağa fırlattım. Banyo'ya doğru ilerlerken az önce fırlattığım telefon çalmaya başladı. Büyük bir oflama ile telefona yöneldim. Ekranda kimin aradığını gördüğümde gözlerim kocaman oldu.

"Efendim Sîva." dedim gayet ciddi bir ses ile.

"Beni aramışsın." dedi. Sesindeki umursamaz tavır beni oldukça sinirlendirse de karşı tarafa yansıtmamaya çalıştım.

"Evet, aradım. Artık Türk usulü kız evi naz evidir tavrını bırakmanı istiyorum." dedim.

Karşıdan hafif bir kıkırdama sesi geldi. "Sen bunu nereden biliyorsun?" dedi.

"Araştırdım ve sana en uygun olan söylevin bu olduğunu düşündüm. Haksız mıyım?" diye sitem ettim.

"Haksızsın, çünkü ben o hap illeti yüzünden kıvrınırken sen başka insanları bu kâbusa çekiyordun. Bu olay için soğuk davranmak en büyük hakkım. Sen buna naz diyemezsin."

"Kapat telefonu kapat. Tripçi kezban." telefonu kapattığımda bu tripçi kezban'a hem çok şaşırdığını hem de kızdığını hissedebiliyordum. Evet, bunu da araştırmıştım. Onu şaşırtacak her şeyi biliyordum.

Telefonu aynı şekilde yatağa fırlatıp banyo'ya girdim. Soğuk bir duşun ardından kendimi daha enerjik hissediyordum. Üzerimi giyip kahvaltıya indiğimde, babamı görünce şaşkınlıkla suratına baktım.

"Hala anahtarım var." dedi. Ondan bir açıklama beklediğimi anlamışcasına.

"Peki, annem?" dedim endişeli bir ses tonu ile.

Annem, babamdan gerçek anlamda nefret ediyordu. Kötü yollardan para kazanmasının yanı sıra, başka bir kadınla ilişki yaşamış olması ikiye katlıyordu nefretini. Belki de milyonlara, kim bilir?

Tam karşısındaki sandalyeyi çekip oturdum. Beş dakika öncesine kadar kahvaltı için oldukça istekliydim. Ne olduysa birden iştahım kaçmıştı. Sebebi babam değildi fakat ne olduğunu da bilmiyordum.

"Semtin ihtiyacını karşılamayı bırakmışsın." diye söze girdi babam. "Ben sana böyle öğretmedim. İki silahlı saldırıya uğrayınca korkup kaçmak benim oğluma yakışmıyor." diye devam etti.

"Bana öğretmiş olduğun bu illet övünülür bir şeymiş gibi davranma baba." Sesim oldukça yüksek çıkmıştı ki zaten bunu amaçlıyordum. Babam büyük bir gürültü ile masadan kalktı.

"Bana bak evlat, ya bu işe devam edersin ya da sahip olduğun her şeyi unut. Annene ben bakıyorum, sana ben bakıyorum. O oteriter kılıklı annen her masrafı kendisinin karşıladığını düşünüyor belki ama onun almış olduğu memur maaşı bu yaşantınızın çeyreğini karşılamaz." bütün söyledikleri, igne gibi vücuduma batmıştı. "İyi düşün Jay." dedi ve sokak kapısına yöneldi. Kapıyı sertçe kapatıp dışarıya çıktı. Çok geçmeden lastik sesi duydum.

Babam hangi ara bu kadar nankör ve kötü olmuştu? Bana tehditler yağdırırken ben tek kelime edememiştim. Babamdan böyle bir şey beklemediğimden doğru kelimeleri bulamamıştım belki de. Şimdi olsa yine bulamazdım. Ne zaman olsa bu davranış karşısında doğru kelimeleri bulup iki cümle kuramazdım.

Güçlükle masadan kalkıp arabanın anahtarlarını aramaya koyuldum. Lanet olası anahtar nereye girmişti ki? Arabanın üzerinde unutmuş olma ihtimaline karşı dışarıya çıktım. Çıktım ama arabamı yerinde göremeyince sinirlerime hakim olamayıp kapıya tekme attım. İlk ihtimal olarak arabamın çalınmış olması geldi aklıma. Babamdan gelen mesaj ile çalınmış olma ihtimalini eledim.

"Arabasız da yaşayabilirsin."

Sinirlerim gerçek anlamda alt üst olmuşken ikinci kere telefona yöneldim. Kimin aradığını görünce gerçekten şaşırmıştım. Telefonu açtığımda konuşmama fırsat vermedi.

"Bana bir daha Kezban deme." dedi ve suratıma telefonu kapattı. Ard arda dizilmiş bu trajedi karmaşasının karşısında savunmasız kalmıştım.

...

Toplu taşıma araçları ile yaşadığım yabancılığı saymazsak sorunsuz bir yolculuğun ardından nihayet okuldaydım. İlk işim elbette ki Sîva' yı bulmaktı. Hızlı adımlarla okulun kapısından girdim. Tempomu bozmadan hızlıca yürümeye devam ederken sorun çıkmaması için dua ediyordum. Dualarımın yerine ulaşmadığını bana doğru yaklaşan Gabriel anlamama neden olmuştu.

"Selam Jay." dedi yapmacık bir gülümseyiş ile.

"Selam ve görüşürüz." diyerek hızla uzaklaştım.

...

Çıkışa kadar Sîva'yı bulamamak bir yana bütün gün Lizzie'nin "Lütfen bizi Miraç ile barıştır." yalvarışlarına maruz kaldım. Bu meseleyi mutlaka çözmeliydim. Kafamın bir köşesine bu olayı yazıp tekrar Sîva'yı aramaya koyuldum. Artık ümidimi kesmiş eve dönerken Sîva'yı taksi beklerken gördüm. Hemen yanına gidip "Bir sorun mu var? Servisle neden dönmedin eve?" diye sordum.

"Tedavimi devam ettiriyorum Jay." dedi gözlerini devirerek. Ben, bu tedavi olayını tamamen unutmuştum. Oysa ki söz vermiştim hep yanında olacağıma dair.

"Bende geliyorum." dedim aniden.

"Artık kendim halledebiliyorum." dedi. Bu sırada taksi gelmişti ve Sîva kapısını açıyordu.

"Hayır, bende geliyorum dedim o kadar." diye karşı çıktım.

Hastaneye ulaşana kadar sanki ben yokmuşum gibi davrandı. Hep böyle mi yapacaktı. O çok değişmişti. Ya da ben değiştirmiştim.

"Bir şey sorabilir miyim?" dedim oldukça kibar bir ses tonu ile. Hiç bir şey söylememesini 'sor' olarak yorumladığım için konuşmaya devam ettim. "Eskisi gibi olabilecek miyiz?"

"Hayır." dedi ifadesiz bir ses ile. Sesindeki ifadesizlik yüzünde de vardı. O kadar donuk tu ki hangi ruh halinde olduğunu anlayabilmem imkansızdı.

"Neden peki? Yaptığım bütün kötü şeyleri bıraktım."

"Jay, sen akıllı bir erkeksin. Biraz empati yapar mısın? Benim yerimde olsan ne yapardın?" yine ve yine ifadesizdi.

"Karşıdaki kişi beni çok seviyorsa mutlaka affederdim. Benim için çoğu şeyden vazgeçmişse, babasını karşısına almışsa bir de arabasından olduysa kesinlikle affederdim." dedim kendimi ifade etmek istercesine.

"Jay, beni sevdiğine inanmıyorum."

İşte bu beklemediğim bir şeydi. Kendimden emindim oysa ki.

"Bu kadar şeyden vazgeçmişken seni sevmediğimi nasıl söylersin?" dedim hayretle.

Abartılı bir göz devirişin ardından "Kanıtla o zaman." dedi.

"Nasıl?" dedim.

Muzip bir gülümseme ile "Biraz sabret." dedi ve yürümeye devam ettik.

SELAM CANLARIIIMM. YENİ KAPAK NASIL? DÜŞÜNCELERİNİZİ YORUM ATAR MISINIZ???

BU ARADA JAY'İN AĞZINDAN BÖLÜMLERİNİ KISA TUTUYORUM ÇÜNKÜ BİR ERKEĞİN DUYGU VE DÜŞÜNCELERİNİ YAZAMIYORUM HALİYLE.

HEPİNİZE ÇOOOOOK TEŞEKKÜRLER. KAPAK HAKKINDA YORUM YAPIN. SEVİLİYORSUNUZZZZZ :)

ZORAKİ (Tamamlandı)Where stories live. Discover now