9.Bölüm.

7.3K 269 8
                                    

Bu bölüm biraz kısa oldu fakat ne kadar çabuk olursa o kadar hoşunuza gidiyor biliyorum. Bir dahaki bölüm uzun olacak. Bir de yorumlarınızı ve votelerinizi lütfen eksik etmeyin gerçekten çok motive oluyorum ve daha güzel yazıyorum. KEYİFLİ OKUMALAR !!

Jay'in ağzından...

Diğer kızlar gibi değildi. Bu hoşuma mı gitmişti ya da takıntı haline mi gelmişti bilmiyorum. Bildiğim tek şey çok güzel olduğuydu. Ben Jay Staff ilk defa bir kızın peşinden koşuyordum. O'nu elde ettikten sonra sadece takılıp bırakacaktım elbette ki fakat elde etmek zor olacaktı. İşte bu yüzden o kızı istiyordum. Elde etmek için herşeyi yapacaktım. Ve ben Jay Staff her istediği kızı elde etme rekorumu koruyacaktım. Kız zordu fazla zor.

Kahvaltı'ya indiğimde annem çoktan okula gitmişti ve ben yine bisikletimle gidecektim. Bisiklet tutkunu olduğumu herkes bilirdi. Babam defalarca araba almak istemiş, ben de bisikletimle mutlu olduğumu söyleyerek konuyu kapatmıştım.

Yardımcımız Mery'den portakal suyu sıkmasını rica ettim -evet evdeki çalışanlarımıza karşı kibardım-. Mery pratik hareketleri ile kısa sürede portakal suyunu servis etti.

Portakal suyu bana çok lezzetli gelmişti ve enerji dolu hissettirmişti. Bu gün kahvaltımı çok iyi yapmalıydım. Tüm gün okulda Sîva'nın peşinde koşmayı düşünüyordum. Bu iş bu gün bitecekti. Bitmeliydi!

Dersin başlamasına sekiz dakika vardı ve Sîva ortalıkta yoktu. Hangi deliğe girmişti kim bilir. Daha sonra Sîva'nın servisle geldiğini hatırladım ve okul bahçesinde servislerin olduğu yere doğru yöneldim. Tüm güzelliği ve alımı ile servisten indiğinde Türk kızlarının ne denli güzel olduğuna bir kez daha şahit olmuştum. 2 yıl önce Türkiye'ye gitmiştim ve kızların çok güzel olduklarını bizzat kendim görmüştüm.

Hemen Uzaylı'nın yanına koştum. O na Uzaylı demek çok hoşuma gidiyordu. Çünkü o herkes gibi değildi çok farklıydı ve buradaki hiçbir kızda olmayan bir güzelliği vardı.

"Kolumu bıraksana hayvan." dediğinde kolunu daha fazla sıktım. Onun bu sinirli halleri hoşuma gidiyordu.

"Kes sesini konuşacağız." Ona ilk sarıldığımda ne kadar heyecanlandığını ve gizlemeye çalıştığını anlamıştım.

O nu okulun yangın merdiveninin olduğu bölüme götürdüm ve bana soru sorar gibi olan o gözlerini görmezden gelerek pat diye sarıldım. İlk başta anlam verememişti, şaşırmıştı. Kollarım hala onun bedenini sararken; "Bu da neyin nesi?" diye sordu. Ben hiç sesimi çıkarmadığım gibi ona daha da sıkı sarılıp saçlarından öptüm. Saçları vanilya gibi kokuyordu. Gerçekten o kadar güzel bir kokusu vardı ki kollarımı onun bedeninden çekmek istemiyordum.

Sonrasında kollarımı ondan çekip hiç sesimi çıkarmadan İngilizce sınıfına yöneldim. Arkamdam Uzaylı gibi baktığını biliyordum.

Öğle arasında yanına gitmiştim. Gabriel bizi görmüştü tabi ki ama artık ondan ayrıldığım için sorun yoktu. Gabriel den ayrıldığım için spor salonuna yazılmış, güzellik bakımı seans larını artırmıştı. Klasik depresyon kızı tipi.

Ben tam Uzaylı'nın yanına gidecekken o nun bana doğru yöneldiğini gördüm. Ve o nu takmıyormuş gibi davranmaya çalıştım. Başarılı olduğum söylenemezdi.

"Jay biraz konuşabilir miyiz?" ben onunla konuşmak için ondan izin almıyordum direk koluna yapışıp bir yerlere sürüklüyordum.

"Konuşabiliriz" dedim ve spor salonuna gittik otuz saniye kadar hiç bir kelime etmeden öylece birbirimize baktık. Ve lafa başlaması için hareketlendiğinde tekrar sarıldım. Yine şaşırmıştı ama bu sefer doyamamıştım. Şimdiye kadar yüzlerce kıza sarıldım hiçbiri böyle hissettirmemişti.

Sîva bu sefer beni ittirdi belli ki bunun üzerine konuşacaktı.

"Bu sarılmalar neyin nesi bay ukala?" Ukala olduğumu söyleyen ilk kişi değildi.

"Sana sarılmak bana çok iyi geliyor Sîva" dedim ve o koyu kahve gözleri kocaman açıldı. Etkilenmişti belli etmiyordu. Belki hoşuna da gitmişti. Cümleye başlamak için tekrar o güzel ağzını açtı; "Böyle hareketler sergileyen erkeklerden nefret ederim. Benim ne düşüneceğimi, hoşuma gibip gitmeyeceğini bilmeden yapılan böyle bilinçsiz davranışları sevmem." Tam bir çocuk gelişim uzmanı gibi konuşmuştu.

Ben söze başlamak için dudaklarımı araladığımda bir cümle daha etti "Tipim değilsin derken çok ciddiydim." dedi.

Bu kız gerçekten Uzaylı olmalıydı. Tipi neydi bu kızın? Benim istediğim her kız bana dayanamaz benim olurdu. Üstüne üstlük bir de bu kıza sarılmıştım çoktan benim olması gerekirdi.

Arkasını döndü ve hızlıca uzaklaştı. Arkasından sadece yürüyüşünü izledim. Çok güzel bir fiziğe sahipti. Uzun bacakları ne ince ne de kalındı. Mankenlere taş çıkarırdı.

Sîva gittiğinde beş dakika kadar spor salonunda oturup düşündüm. Bu kız beni çok zorluyordu. Her kızın çok hoşuna gidecek şeyleri o na yapıyordum ama o her kız gibi değildi. Bu kızı fena kafaya takmıştım. Umarım saplantı haline gelmezdi. O nun arkadaşlarıyla konuşup nelerden hoşlandığını bilmem gerekiyordu. Fakat buradaki tek arkadaşı o ezik Daniel'dı o çocukla neden takılır ki anlamsız.

Hemen cebimden telefonu çıkarıp Facebook'a girdim Sîva'nın profiline girip fotoğraflarına baktım. Nerdeyse tüm fotoğraflarda bir kızla poz vermişlerdi. Kızın adı Ece Günay'dı. Bu kız da gerçekten çok güzeldi. Ama buradaki kızları andırıyordu çok ilgimi çekmemişti.

Hemen arkadaşlık isteği gönderdim ve kabul etmesini bekledim ama çalan zilin sesiyle irkildim. Telefonumu pantolonumun cebine sokup sınıfa çıktım.

Bütün ders boyunca o nu düşündüm. Uzaylı hakkında herşeyi öğrenecektim ve o'nun tipi olacaktım evet kesinlikle Uzaylı'nın tipi olacaktım.

ZORAKİ (Tamamlandı)Où les histoires vivent. Découvrez maintenant