26: Waking Up

5.5K 584 1.7K
                                    

Harry gözlerini açmaya çalışırken tüm kemiklerinin ağrıdığını hissetti. Zaman kavramını kaybetmişti, kaç saattir uyuduğunu bilmiyordu. Omegasının odasında uyandığının farkındaydı. Geceye dair sadece üç-dört ufak an hatırlıyordu.

Birincisi, Louis'nin onu bulup da elini tuttuğu andı. İkincisi Mark'ın oğlum deyişi, üçüncüsü Johannah'nın çorba yapmaktan bahsedişi ve sonuncusu da omegasının ona sarılıp uykuya dalması. Detayları öğrenmek için Louis'ye ihtiyacı vardı.

On dakika kadar hareketsizce yattıktan sonra uykudan uzaklaşmayı başardı ve yavaşça doğruldu. Odada yalnızdı, Louis'nin nerede olduğuna dair bir fikri yoktu. Odaya birilerinin yaklaştığını duyunca omegasının geldiğini düşünerek ümitlendi ama gelen o değildi.

"Bence uyandı."

"Uyanmadıysa da uyandıralım mı?"

"Uyandırırsan seni babama şikayet ederim."

Ernest ve Doris tartışa tartışa odaya girerlerken Harry istemsizce gülümsedi. O ikisini cidden seviyordu.

"Uyanmış!" dedi Doris onu oturur vaziyette görünce. Koşa koşa Harry'ye doğru gitti ve elindeki kağıdı ona verdi. "Bak sana hediye getirdim. İyileşmen için."

"Öyle mi?" dedi Harry uykulu ve yorgun bir sesle. Kağıdı ondan aldı. Uyuyan bir adam figürü çizilmişti ki, saçlarına bakılırsa bu Harry oluyordu. "Çok güzel görünüyor."

Ernest dudaklarını birbirine bastırarak bir aşağılama sesi çıkardı, "Resimle iyileşeceğini sanıyor. Çok saçma." diyerek kardeşini küçümsedi. Sonra da arkasında sakladığı çiçekleri Harry'ye verdi. "Ben sana çiçek topladım."

"Ah, çok tatlısın." Harry bahçeden koparılmış mor çiçekleri ve resim kağıdını bacaklarının üstüne bıraktı, bir eliyle Doris'in, diğeriyle Ernest'in başını okşadı. "İkinize de çok teşekkür ederim."

"Rica ederiz! İyileştin mi?"

"Tamamen değil ama artık daha iyiyim."

"O zaman bizimle oyun oynar mısın?"

Harry onlara cevap veremeden Johannah başını içeriye uzattı, "Doris, Ernest, gelin çabuk buraya!" dedi. "Harry'yi rahatsız etmek yok, onun dinlenmesi lazım. Üzgünüm Harry, seni uyandırdılar mı?"

"Uyanmıştım zaten. Bana hediye getirdiler."

İki çocuk da annelerine masumca gülümsediler, sonra hiçbir şey söylemeden koşarak odadan çıktılar. Johannah ise tamamen odaya girdi, yataktaki ufak boşluğa oturdu. "İyi misin, nasıl hissediyorsun?"

"Açıkçası komadan çıkmış gibiyim."

"Olanları hatırlıyor musun?"

"Çok değil. Hepsi rüyaymış gibi geliyor, gerçeklik algım yok oldu."

Johannah iç çekti, kendi çocuğuyla ilgilenir gibi elini onun başına koydu ve saçlarını geriye doğru ittirdi. "Geçecek hepsi, gerçekten rüyaymış gibi geride kalacak. Bugün hiç kalkma, hep dinlen. Zaten alfasın, yaraların hızlı iyileşiyor. Çok güzel yemekler de yaptım sana, şimdi getireyim ye güzelce."

"Teşekkür ederim," dedi Harry gözlerini kendi ellerine indirerek. Böyle ilgilenilmeye çok alışık değildi.

"Kendini iyi hissediyorsan banyoya gir, yıkanırsan rahatlarsın. Sabah sen uyurken dün geceki çoğu sargıyı açtı Louis, yaralarının iyileşmeye başladığını söyledi. Birkaç büyük yaradaki sargının durması lazımmış, onlar için de su geçirmez olanlardan kullanmış. Öyle dedi."

INTERNDonde viven las historias. Descúbrelo ahora