"Nasılsın?" Natalie ise, hiçbir şey olmamış gibi konuşuyordu. Nasıl göründüğünün farkında mıydı bilmiyordu ama kesinlikle bir şeyler olduğuna emindi yapılı olan. "Neden böyle görünüyorsun ve önemli olan şey neydi?" Diyerek çıkıştı birden bire, kahvesini çoktan masanın üzerine bırakmış, ona doğru eğilmişti. Karşısındaki kadını bu şekilde güçsüz görmeye alışkın değildi, garip hissediyordu, biraz da üzgün. Çünkü yıllar sonra bu şekilde karşılaşmış olmak hoş değildi. 

Kız, sakince önüne gelen saçlarını geriye taradı. Gözleri öyle cansız bakıyordu ki, içi buz gibi olmuştu birden bire Jeongguk'un. "Geri getirebilirdin değil mi?" Bu cümlesinden sonra, nahoş bir ifade geçti irislerinden. Simsiyah gözleri, gittikçe doluyordu. "Lancelot, ölen kişinin kim olduğunu bir kez daha düşün. İsmi tanıdık geliyor mu?" Kırgındı ses tonu. Mahvolmuştu sanki. Bir şeyler mahvetmişti onu. 

"Kimden bahsediyorsun Natalie?" Kaşlarını çatarak sordu Jeongguk. Natalie ise güler gibi bir ses çıkartıp, "Boğazına kadar yanmış olan kadından bahsediyorum Lancelot." dedi alayla. Yanağından bir damla yaş düştüğünde hızla silmişti siyah ojeli parmakları ile. "Ne alakan var ki senin o kadınla? Tanrım, yoksa sen mi öldür..." Bu şekilde girdi konuşmaya ama devam ederken, bir anda aklına gelenlerle sesi kısılmış, sonunda susmuştu. Gözleri irileşerek karşısındaki eski sevgilisini izlemişti. Öne doğru geldiği sandalyede geri doğru yaslanırken konuşamayacak gibi hissediyordu. 

Normalde ölen kadın, yani Lydia, Taehyung'un Katelyn annesinin kardeşi, yani teyzesi olduğu için soyadının Williams olması gerekirdi. Bu ayrıntıya dikkat etmemişti, kağıtta Lydia O'brien yazıyor olması ona garip gelmemişti. Kadının yüzünün ona neden tanıdık geldiğini sorgulama gereği hissetmemişti bile. Ne aptaldı! 

"Kimi ölüme terk ettiğinin farkında mısın?" Diye sordu yeniden Natalie. "Benden ne aldığının farkında mısın Lancelot? İntikam için falan mı yaptın bunu? Baban mı tuttu yoksa onu öldüren adamları?" Sinirliydi, öyle sinirliydi ki karşısındaki adama öldürmek istiyordu onu. Lâkin içten içe onun bir suçunun olmadığını biliyor, sinirli bakışlarını yumuşatamasa bile sakince durmaya devam ediyordu. Kırgındı. "Geri getirsem bile tam olara-" Lancelot kendini açıklamaya çalışsa bile Natalie sanki katlanamıyor gibi başını iki yana sallayarak bölmüştü konuşmasını. "Getirebilirdin Lancelot. İsteseydin, eğer gerçekten isteseydin onu tamamen geri getirebilirdin. Çocuk mu kandırıyorsun sen? Seni benden iyi tanıyan var mı sence etrafında? Kafası kopmuş bir adamı yeniden geri getirdiğini gördüm ben, kendi gözlerimle gördüm. Diri diri yaktığım babanı nasıl iyileştirdiğini ben gördüm, başkası değil." 

Şimdi de karşısındaki kadına karşı söyleyecek tek kelimesi yoktu. Ne söylerse ikna edemezdi onu ki zaten, haklı oluşu daha da içine sinmesine sebebiyet veriyordu. Sunacak bir sebebi bile kalmamıştı. 

"Neden geri getirmedin onu?" Gözlerinden akan yaşları silmeye gerek duymuyordu. "Jeongguk söyle bana, neden bile bile ölmesine izin verdin?" Burnunu çekti. "Kader eşimi, mühürlü omegamı bile bile ölüme terk ederken hiç mi düşünmedin?" Sonrasında duraksamıştı. Kıkırdayarak, histerik bir şekilde gülerken elleri yeniden önüne düşen tutamları geri taramıştı. "Benim eşim olduğunu hatırlamıyor olsan bile o aptal kader eşinin ne hissedeceğini düşünmedin mi? Onun için Lydia'nın ne anlam ifade ettiğini biliyor musun?" Susarak geri yaslanırken, karşısındaki adamı dumura uğratmıştı. 

"Bilmiyorsun tabii." Kendi kendine konuşuyor, karşısındaki çocuğa tek kelime etmesi için zaman tanımıyordu. Öylesine sinirli hissediyordu ki şu anda, bedeni yanıyordu. "Ne biliyorsun onun hakkında Lancelot? Hiçbir şey. Sırf kader eşin olduğu için yakınsın ona değil mi?" Bu soru ise, Jeongguk'un kaşlarını çatmasına neden olmuştu. Sinirli bir şekilde "Natalie sınırı aşıyorsun." demişti birden. Gözleri yavaşça kırmızıya boyanıyordu çünkü ciddi anlamda öfkelenmeye başlıyordu. O sırada ise, garson on beş dakika kadar önce sipariş edilen burgeri Jeongguk'un önüne bıraktı. O gidene kadar ikisi de konuşmamış, öylece birbirlerini izlemişlerdi. 

NEEDYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin