NEEDY

Touch Me

Selamlar.

Uzun zaman oldu öyle değil mi? Üzgünüm bunun için, Needy'nin smut bölümleri beni zorluyor biraz.

Ah, unutmadan, 400k olduk, bu ilk 400k olan kitabım bu yüzden biraz mutlu oldum açıkçası. Teşekkür ederim o kadar da iyi bir kitap değil oysa ki...

Çok içime sinmedi ancak umarım beğenirsiniz.

Ulaşabileceğiniz Instagram hesabım: mizeleia_mm

İyi okumalar.

Miyav.

"Bak sevgilim." Hoseok'un mırıltısı Namjoon'un kulaklarını uyuşturdu. "Bu çocuk, her şeyin kilit noktası."

İşaret ettiği kişi, tıpkı onlar gibi öğlen saatlerinde nefes almak için otelin dışındaki parka gelmiş kumral çocuktu. Denizi kıskandıran mavi gözleri basket potasını hedef alıyor ve atletik bedeni ile sıçrayarak basketbol topunu tam on ikiden içinden geçirerek şekilde atıyordu.

"Kim ki bu çocuk?" Diye sordu Namjoon kaşlarını çatarak. Hoseok ise kıkır kıkır güldü arkasından sarıldığı sevgilisinin boynuna dudaklarını bastırırken. "Jeremy." Dedi sonra fısıltıyla. "Jeremy Hutchins."

....

"Jeongguk." Dediği sırada yatakta usulca uzanıyordu. Gözlerini henüz aralıyor oluşunun verdiği uyku sersemliği ile kolları arkasına uzandı. Güneş açık olan penceren yüzüne vurduğu için gözlerini düzgünce açamıyordu ve bu yüzden göremiyor, elleri ile yatağı yoklayarak alfayı arıyordu. Bulmadığı zaman esneyerek sırtını güneşe dönmüş, üstündeki nasıl giydiğini hatırlamadığı beyaz tişörtün beline doğru sıyrılmış oluşunu görmezden gelmişti. Ancak bir yandan rahatsız edici bir histi, kumaşın orada toplanmış oluşu sinir bozucuydu.

Masmavi gözleri, biraz kızarmış ve şişmiş olduğu için acıyordu. Parmakları hızla yüzüne tırmandı, sevimli bie tavırla gözlerini kaşıyarak kapaklarından arınmaya çalıştığı sırada ise muhtemelen banyodan çıkmış olan Jeongguk'a ait baskın koku etrafa yayılmıştı. O anda fark etmişti ki açık olan pencere sayesinde odaya sinmiş feromonları uçup gitmiş, kendisine nefes alması için alan tanımıştı. Bu yüzden uyandığında alfanın feromonlarını hissedememişti.

Şimdi ise ciğerlerine dolan çoktan çığrından çıkmış feromonların baskınlığı altında eziliyordu. Ancak kurdunda bir sorun vardı. Olması gerektiği gibi baştan çıkmıyor, öyle sakin bir şekilde duruyordu ki Taehyung bacaklarını birbirine bastırma isteğiyle oldukça kolayca başa çıkıyordu. Sakin, durgun ve huzurluydu sanki. Belki de huzur dediği şey tamamen dinginliğinin getirdiği histi ancak tam olarak kestiremiyordu.

Umursamadan bakışlarını tıpkı tahmin ettiği banyodan yeni çıkmış olan alfanın sırtınsa gezdirdi. Gri eşofmanını beline çektiği için biraz eğilmişti. Sırtında kollarının hareketlerini oldukça net bir hâlde belli eden kemikleri oynuyordu. Bir süre gözünü alamadı çünkü Jeongguk tapılası bir bedene sahipti. Geniş omuzları, yapılı göğsünün getirisi olan kaslı sırtı ve her şeye rağmen mükemmel bir eğimle bükülen esnek beliyle bir şölendi. Kalın baldırları her zaman odak noktası olmuş olsa bile Taehyung itiraf etmeliydi ki parmaklarını göğsünde gezdirmek, sırtına tırnaklarını batırmak gibi şeylerden gerçekten fazla hoşlanıyordu.

Islak saçlarından çıplak sırtına doğru süzülen damlaları izledi. Bu süre içinde yarı yüzüstü pozisyona gelmiş, birbirine girmiş sarı saçlarını sol eli ile düzeltmeye çalışırlen belini kıvırarak hafifçe doğrulmuştu. Bu şekilde kalçaları dikleşmiş, beli nefis bir kıvrıma ulaşarak omega olduğunu yeniden hatırlatmıştı. Taehyung, kavruk teninin her bir milimetresine şiirlee yazılabilecek kadar güzel bir çocuktu.