Breakfast and Gym

39.7K 2.6K 5.7K
                                    

Selamlar ✌️

Biraz kısa ve oldukça sade bir geçiş bölümüne hoşgeldiniz.

Yorumlarınızı eksik etmeyin 🖤

+oyların çok düşük olduğunu ve bu yüzden etiketlerde sıralamaya bile girmediğimizi fark ettim, 100k olmuş olmamıza rağmen sıralamada olmamak beni biraz üzdü... Oy verirseniz aslında çok mutlu olurum...

+Lütfen yeni yayımladığım diğer kitaplarıma da bakın! Bknz: Teenage Dream, Intentions, Long Time No See (oneshot)

İyi okumalar ^^

Miyav

Taehyung Kim, yapmak istediği hiçbir şeyi tamamen kendi isteği ile yerine getiremeyecek kadar aciz bir çocuktu.

Alfalara karşı nefret doluydu, her birine karşı hem de. Küçüklüğünden beri, doğduğu andan beri yanında alfa istememişti. Küçükken sadece iki ya da üç tane arkadaşa sahipti, bunlardan sadece birinin alfa olması onun izin verdiği bir şey değildi bile.

Sebastien Andrade, hayatına ondan izin almadan girmişti.

Doğduğundan beri onun yanındaydı, ilk adımlarını atarken bile onun elini tuttuğunu söylerdi annesi. Onun ailesi, onun kardeşleri arasında büyümüştü. Bir 'Kim' gibi hissetmiyordu, bir 'Andrade' gibi hissediyordu. Ailesinde hiç omega bulunmayan bu çocuğun annesinin ve babasının ellerinde büyümüştü, bir alfa gibi yetişmişti. Anastasia önemli bir cerrahtı, bazen çok uzaklara giderdi işi için. Katelyn'in bir mağaza zinciri vardı, sürekli yurtdışında olması gerekirdi. Şehirden çehre dolanırdı. Elinden geldiği kadar Taehyung'un yanında kalmaya çalışsa bile, fazla kalamıyordu. Bu yüzden onu, Sebastien'in ailesi büyütmüştü.

Ona soyadı ile seslenmelerinin sebebi, ailenin varisi olduğu içindi. Okulda onunla birlikte üç Sebastien daha vardı ve bu da kolay bir ayırt etme şekliydi. Bu yüzden o, Andrade'ti, ya da Andy, Tien, Rade...

Sahip olduğu, sahip olmaktan çekinmediği tek alfa oydu. Yanında istediği, bazen korumasına muhtaç olduğu tek kişiydi. Yeri geldiğinde babası, yeri geldiğinde abisi olurdu. Bazen küçük bir çocuk gibi olsa da sahip olabileceği en sadık, en güvenilir dosttu Andrade. Diğerleri gibi değildi.

Alfalara bu kadar uzak olmasının sebebini kendisi de bilemiyordu. Onları istemiyordu, kimseyi istemiyordu. Aşka inanmıyor, kader eşi olmayı saçma buluyordu. Ömrü boyunca da o kişiyi bulmamak için yalvardığından dolayı Tanrı, karşısında Jeongguk'u çıkartmıştı işte.

Taehyung, her zaman sert kişiliği ile önde olan biri olmuştu. Nazik değildi, açık sözlüydü ve kararlı biriydi. Dediği dedik, genelde burnunun dikine giden bir kişiliğe sahipti. Muhtaç olmak istemiyordu, ihtiyaç duymak istemiyordu. Bir alfaya karşı savunmasız olmak, korkutuyordu onu. Ömrü boyunca bu ideallere tutunarak yaşamıştı ve şimdi de istemiyordu işte, kabul edemiyordu. Kişiliği, birine sevmesine izin vermiyordu sanki.

Jeongguk, çok değerliydi. Evet gerçekten çok değerliydi. Onu seviyordu, öğretmeniydi, arkadaşı, hatta belki çok yakını. Ama aşkı değildi, eşi olarak göremiyordu. Onu incitmekten ve ağlatmaktan nefret ediyordu, onu bırakmak istemiyordu. Bencildi, çok bencildi. Yanında istiyordu varlığını ama eşi olarak değil, alfası olarak değil.

Ona "Alfa'm." diye seslendiğinde içinde bir şeyler kopuyordu. Sanki kabullendikçe, kendinden uzaklaşıyordu. Keşke, keşke her şey çok basit olsaydı ve onu kabullenip kolları arasına alabilseydi. Çünkü Taehyung görüyordu, gözlerindeki ışıltıları, dudaklarındaki sersem gülümsemeyi... Sevgi dolu, tatlı ses tonunu duyuyordu, adını söylerken kullandığo nazik aksama ölüp bitiyordu bile. Jeongguk için birini öldürürdü ama onun gibi hissetmiyordu işte.

NEEDYHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin