Fennel Tea and Calves

51.8K 3.6K 11.2K
                                    

Merhabaaa

Saat şu an akşam on bir ve ben sabah saat on ikiden beri bu bölümü yazıyorum SONUNDA BİTTİ

Pekâlâ, çokça seveceğinizi düşündüğüm bir bölümle geldiğim için bollllca hemm de BOLLLCA yorum bekliyorum sizden üzümlerim, güzellerim, bebeklerin, aşklarım

Umarım kırmazsınız beni 😖😖

Kontrol etmedim bu bölümü çünkü çok uzundu ve saat on iki olmak üzere... Bu yüzden hatalarım varsa affediverin

Sizi maviliyorum 💙

Miyav

Sigarası nefesini kirletirken, parlatıcısının süngerimsi dokuyu kaplayan kağıda bulaştığını biliyordu. Gözleri, dönen başı yüzünden kapanırken başını çevirip nerede olduğuna bakacak hali bile yokmuş gibi hissediyordu. İyice birbirine girmiş saçları, yanan kasıkları ve çıplak üst bedeni ile odasının penceresinin hemen önünde oturuyordu. Sakin olduğu nadir anlardan birindeydi ve son üç gündür, öyle akıl almaz şeyler yapmıştı ki kendisine inanmıyordu.

Sigaranın dumanı, dudakları arasından yükselip burnundan yukarı tırmanırken gözleri dumanın acılığı yüzünden yaşardı. Bundan rahatsız olarak sertçe üfledi birden nefesini. Sonra başını geri atıp duvara yasladı ve nefeslendi. Bir bacağını kırıp önüne koyarken, diğer bacağı aşağı doğru sarkıyordu ve Kim Taehyung, çölde donuyor, kutupta yanıyordu. Nefesleri bile inler gibi çıkmaya başlamıştı, girdiği bu kızgınlık döneminin, böylesi bir hal alacağını bilseydi asla omega olarak doğmamayı dilerdi ama benliğini değiştiremiyordu. Bu yüzden sadece kapalı gözleriyle sakin kalmaya çalıştı.

"Sikeyim." Diye mırıldandı birkaç dakika sonra, elleri bacaklarının arasına ilerken gözlerinden süzülmek üzere olan yaşlara aldırmadı. Görüşü bulanıktı ama burnunu çekip gözlerini kırpıştırarak bunu geçirdi. Sigarasını küllüğe koyarken sağ elinin iki parmağı istemsizce ağzına gitmişti. Deliği tek parmağına öyle alışmıştı ki, artık daha fazlasını istiyordu. Daha, daha ve daha fazlasını...

Zaten on dakika kadar önce giydiği iç çamaşırını bacaklarından sıyırırken nefesleri boğazına dizilmiş gibiydi. Yutkunamadı. Yanıyor, donuyor, eriyor ve parçalara ayrılıp, tekrar bütünleşiyordu. İçinde duramayan kurdu, bir alfa istediğini bağırıyor, terlediğini hissediyordu.

Pencerenin önüne iyice oturarak, yerdeki bacağını kendisine çekmiş ve sırtını sertçe duvara yaslayarak kalçalarını oynatmıştı. Soğuk ve sert zemini, dakikalardır orada oturduğu için ısıtmış olduğu için memnundu. Parmakları arkasına ilerlediğinde ise, dişlerini sıktı. Ciğerleri, oksijen ihtiyacı ile yanarken onlara istediğini veremeyecek kadar zayıf hissediyordu. Taehyung, hayatında ilk defa bu kadar zayıf ve savunmasız hissediyordu. Bu, onun güçlü kişiliğini sinirlendirdi.

Ama iki parmağı, zaten ıslak olan girişinden içeri doğru pek de nazik olmayan bir şekilde kaydığında bu düşünceleri, siniri, hatta belki de adı bile kaybolmuştu birden. Pelte hale gelen beyni, daha fazlasını isteyen arsız deliği, azgın kurdu ile birleştiğinde inlemelerine engel olamıyor, dudaklarından firar eden küfürleri duyamıyordu. Kendi inlemeleri, kasıklarını sızlatıyor, diğer eli çabuk çabuk kendi etrafına sarılıyordu. Erkekliğini çekiştiriyor, ucunu okşuyor ve avucunu üstünde yuvarlıyordu. Kalçaları kasıldı, gözleri çoktan kapanmış, gözyaşları yanaklarını kirletmişti. Düşünemiyordu, kasıklarından yükselen sızılar onu mahvediyor ve o yeniden, yeniden, yeniden mahvolmak için parmaklarını içine itip, geri çekiyordu.

NEEDYWhere stories live. Discover now