Jimin hissettiği acıyla sesli bir inlemeyle beraber bütün bedenini kasmış, avucuna gelen çarşafı çekiştirip sıkarken zevk içinde gözleri dolmuştu. "Devam et." demişti neredeyse bağırarak. Namjoon onun sözünü dinleyip kendini tamamen ona ittirmiş, eğilerek ellerini onun boynunun yanlarına sabitlemiş ve bir ritim tutturmuştu. Jimin göz bebeklerini bile sabit tutmayı beceremezken ellerini nereye koyacağını bilememiş, ilk önce sevgilisinin saçlarından geçirmiş ve daha sonra omuzlarını bulmuştu. Her hücresi deli gibi istekle doluydu, kendini kızgınlık zamanına girmiş bir omega gibi hissediyordu. " Beğendin mi yaptığını?" demişti Namjoon derin bir soluğu dışarıya verirken. " Sen akıllanmazsın." Jimin uzanıp onun dudaklarına yapıştığında ona karşılık verdi, alt dudağını dişlerinin arasında çekiştirip kanamasını sağlarken Jimin ağlarcasına birkaç ses çıkartmış, yatakta sarsılan bedeninin yanı sıra ruhunda da art arda enkazların olmasına izin vermişti. Sarsılıyordu, yaşadığı hislerin arasında sıkışıp kalmış gibiydi. Hiç böylesine bir sevişme yaşamamıştı, duygular o kadar ağırdı ve o öylesine yüksekten uçuyordu ki...

Yükseldiğini hissettiği an ilk önce tırnaklarını sevgilisinin tenine geçirmişti, birkaç saniye sonra kolları güçsüzce yanlara düşmüştü. Bedeni tir tir titrerken birkaç dakikanın sonunda Namjoon'da sarsıcı bir hissiyatla gelmişti, kendini onun bedeninin üzerine bırakırken tek istediği sakinleşmek ve durulmaktı. Jimin'in vücudu hala hafifçe titriyordu, odada şimdi sadece birbirlerine karışan nefeslerinin sesi duyuluyordu. Jimin üzerindeki bedenle kendini her şeyden çok iyi hissediyordu. Namjoon'sa soluklarına kavuştuğundan Jimin'i incitmemeye çalışarak kendini yan tarafa bırakmıştı. " Artık bana bir gece yarısı seksi borcun var." demişti kıkırdayarak. Jimin'de kafasını sallayarak dönmüş ve kafasını onun göğsüne yaslayarak sessizliğini sürdürmüştü.

" Çok duygusal bir anımdayım. Seni çok seviyorum diye ağlayabilecek kapasiteye sahibim şu an için." Namjoon onun bu halini gülerek seyrederken uzanıp dağılmış saçlarını düzeltmiş ve belinden tutup kendine çekerek sıkıca sarılmıştı. " Ağlama boşver. Değmez." diye mırıldandıktan sonra Jimin'in gözlerinin hafifçe kapanmasını seyretmişti. "Sabah duş alırız, uykun gelmişken kapat gözlerini hadi."

Jimin kafasını hafifçe salladıktan sonra iyice onun göğsüne yerleşmiş, kolunu karnına atarak ona iyice sarılmıştı. Bir türlü kavuşamadığı huzurlu uykusuna kavuştuğunda saat dört buçuktu.

  

     " Neyiz biz? Dünyanın en kaliteli çifti falan mı?" Bahçenin uç noktalarında meditasyonlarını bitiren ikili oturmuş etrafı seyrederken Taehyung Hoseok'un bu sözlerine gülmüştü. Erken saatte kalkıp biraz meditasyon yapmak, günlerini güzel değerlendirmek ve iyi bir başlangıç yapmak harika bir fikir gibi gelmişti. Onlar orada sohbet ederken içeriden kan ter içinde kalmış Jungkook bahçeye çıkmış, hızlıca kendini bahçedeki havuza girmeden önce kullanılan duşun altına atmıştı. " Jungkook mu o?"

        " Sanırım. Spor yaptıysa şimdi serinlemek için havuza girer." Taehyung kafasını hafifçe salladıktan sonra şişesinin dibindeki suyu bitirdikten sonra ayaklanıp elini sevgilisine uzatmıştı. Hoseok da kalkıp onun peşinden yürürken uzanıp onun dalgalı saçlarıyla oynamak için uğraş veriyordu. " Günaydın." demişti çoktan havuza atlayan Jungkook'a. Ortalama bir hızla yüzerken kafasını kaldırıp Taehyung'a gülümsemişti. "Günaydın hyung. Erkencisiniz." Taehyung kafasını sallayarak çıplak ayaklarını çimlere sürtmeye devam etmişti. " Öyle oldu."

    " Yoongi hyung da uyanmış içeride." Taehyung kafasını salladıktan sonra onu yüzmesi için rahat bırakırken eve geri girmişlerdi, dediği gibi Yoongi masada oturmuş bilgisayarında bir şeyler yapıyordu. " Tatile iş mi getirdin?" demişti Hoseok karşısındaki sandalyeyi çekerken.

kiss me | nammin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin