1.5

4.1K 306 51
                                    

make me love u - taeyeon
          " Hay.." Namjoon kırdığı bardağın bugün kaçıncı olduğunu bilmiyordu. Sandalyeye oturup iç geçirirken bir yandan eline batan cam parçası yüzünden parmak ucu sızlıyor, kan hafifçe derisine yayılıyordu. Dün gece kendine Jimin'den hoşlandığını itiraf etse bile bu konuda oldukça çekingendi, kendine karşı olsa bile. Bunun ne zaman başladığını bilmiyordu bile. Jimin'in her zaman harika olduğunu düşünürdü, evde giydiği saçma sapan pijamalarının içinde bile harika görünürdü. İnsanların özü kriz anlarında ortaya çıkar derlerdi ve Jimin bu zamanlarda çok mantıklı davranırdı her zaman. Namjoon bazen sırf Jimin onunla ilgilensin diye köşeye çöker ve ağlamak isterdi. Bunların adına hoşlantı değil, hayranlık derdi eskiden. Belki de Namjoon, kendi etrafına çizdiği dairenin dışına çıkmayı başarabilirdi.

     Her şeyden önce Namjoon hiç cinsel yönelimini düşünmezdi, karakterini ve kim olduğunu bilmediği sürece kimse ona çekici gelmezdi. Park Jimin'i sabah uyandığında dağınık saçları, şiş yüzü ve kısılan gözleriyle bile çok çekici bulurdu. Belki de buydu. Jimin'den kesinlikle hoşlandığını biliyordu. Bunun onun harika bir vücudu, kimsede olmayan yüz hatlarına ve kalın dudaklara sahip olmasıyla bir alakası yoktu.

       Elleriyle saçlarını çekiştirip başına giren ağrıları unutmaya çalışarak yerdeki bardağın kırık parçalarına bakıyordu. İsteksizce eğilip onları toplamış, daha sonra da parmağına özensizce bir yara bandı sarmıştı. Jimin onun sesli mesajına cevap vermemişti, telefonuna bakıp stres olmamak için telefonu bir kenara atmış ve sabahtan beri bir kere olsun açmamıştı. O yüzden ne olup bittiğinden haberi yoktu.

     Saat akşam dokuzu gösterirken - Namjoon bu sırada sıkıntıdan saniyeleri sayıyordu- kapı çaldı. Yerinden hızla kalkıp koşar adımlarla kapıya doğru yürümüş, tekrar bir yanlış anlaşılma olmaması adına kapı deliğinden kimin geldiğine bakmıştı.

    İşte Park Jimin oradaydı. Kapıyı hızla açıp, resmen nefesini tutmuştu. Onun ses kaydını dinlemediğini düşündüğü için hızlıca dudaklarını aralamıştı. " Jimin gerçekten çok özür dilerim. Bu kadar çabuk dönmene gerçekten çok sevindim. Bir daha böyle saçmalıklar yapmayacağım, garanti ve-"

   " Hyung." diye mırıldanmıştı Jimin şapkasını çıkartıp dolu gözlerle karşısındaki adama bakarken. Daha sonra dudaklarından bir hıçkırık kaçmış, olduğu yerde bir çocuk gibi ağlamaya başlamıştı. Gözlerinden birer inci tanesi gibi düşen gözyaşları yanaklarından boynuna bir yol izliyor, hepsi teker teker kayboluyordu. Namjoon hızlıca onu kendine çekmiş, ağlayan çocuğun kafasını göğsüne yaslayıp bir kolunu sırtına atıp onu kendi bedenin bastırmıştı. " Hey, hey." Sakinleşmesi için ellerini saçlarına çıkarmış ve dudaklarını saçlarına bastırmış ve koskocaman bir nefesi ciğerlerine çekmişti Namjoon. Jiminse içli içli ağlıyor, neredeyse nefes alamayacak haldeydi. " Jimine lütfen sakinleş."

    Jimin derin bir nefes alıp kendini birkaç saniye tutmuş, sweattişörtünün koluyla ıslak yanaklarını silmişti. Namjoon onu sırtından destekleyip içeri sokmuş, valizini de alıp kapıyı kapatmıştı. Jimin tekrar küçük bir çocuk gibi ona sarılmış, öncekinden biraz daha sessizce ağlamaya devam etmişti. " Hey, lütfen sakinleşir misin Minnie?" Bu sırada güven verircesine saçlarıyla oynuyor, sakinleşmesi adına her şeyi yapıyordu.

      Böyle durmayacağını anladığında bir elini sırtına, diğer elini de dizlerinin arkasına geçirip onu kaldırmış ve koridorda hızlıca kendi odasına doğru yürümeye başlamıştı. Bu sürede onu sakinleştirmeye çalışıyor, kulağına bir şeyler fısıldayarak ne olduğunu çözmeye çalışıyordu.

   Namjoon dirseğiyle kapıyı ittirip odaya girdiğinde onu kendi yatağına bırakmış, kenardaki sürahiden bir bardak su doldurup yanına oturmuştu. " Hadi biraz iç, sakinleşeceksin."

kiss me | nammin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin