0.6

4.1K 384 77
                                    


" Acıtmayacak hyung." Şimdi ikisi de ünlü bir dövme sanatçısının dairesinde oturuyor, sessiz ve gergince bekliyorlardı. Jimin'in birçok dövmesi vardı, bu onu korkutmuyordu. Sadece ikisinin de aynı dövmeyi taşıyacak olması fikri ikisini de heyecanlandırıyor, aralarındaki bağın hiç düşünmeyecekleri kadar büyüdüğünü görüyorlardı. " Evet, tasarım istediğiniz gibi olduysa birinizden başlayabiliriz."

Namjoon hızlıca cümleyi çevirdiğinde Jimin adamın uzattığı kağıdı incelemişti. Yazı istedikleri gibi ince ve minimaldı, uzunluğu da gayet iyiydi. " Nereye yaptıracağınızı düşündünüz mü?"

İkisi de kararsızlıkla birbirlerinin gözlerine bakarken Namjoon elini sol omzuna atmış ve hafifçe gömleği çekiştirerek boynunun arkasındaki esmer tenini açmıştı. " Burası nasıl olur Jiminie?"

Aslında ünlü dövme artisti bu saatte rahatsız edilmekten pek memnun değildi. Namjoon burada yaşayan bir arkadaşından yardım istemişti, yarım saat içinde buraya gelmişlerdi, saat akşam onu geçiyordu ve bu ani karardan ikisi de memnundu. " Bence de. Orası olmalı."

" Hanginiz ilk geliyor?" Jimin ayağa kalkmış ve üzerindeki tişörtü çıkartarak Namjoon'un yanına bırakmıştı. Orta yaşlı adamın gösterdiği koltuğa oturmuş ve Namjoon'a dönerek oturmuştu. Namjoon oturduğu deri koltukta kollarını kavuşturup arkasına yaslanmış ve bacak bacak üstüne atmıştı. Jimin'in yanına bıraktığı tişörtten gelen sigara ve çilek kokusu burnuna doluyordu. Park Jimin karşısında bütün güzelliğiyle oturuyordu. Dar siyah pantolonu bacaklarını sarmıştı. Dövmeleri leke gibi beyaz tenini kirletiyor, kesinlikle ona daha vahşi bir görüntü katıyordu. " Piercing yapıp yapmadığını sorabilir misin hyung?"

" Piercing mi yaptıracaksın?" Jimin omuz silkmişti. " Yaptırırım belki de. Sen sor." Namjoon iç geçirip sorusunu yönelttiğinde adam memnuniyetsizce kafasını sallamış ve bu işin daha ne kadar uzun sürüp sürmeyeceğini merak etmişti. O ikisi nereye piercing yaptıracağı hakkında uzun bir tartışmaya girdiklerinde o iğneyi genç adamın beyaz tenine batırmaya başlamıştı bile. Birkaç dakika ikisi de sessizce otururken Namjoon yanındaki beyaz tişörtle oynamaya başlamıştı. Jimin gerçekten ona göre çok inceydi. Birkaç dakikadır onun çıplak bedenine bakınca da kafasında iyi şeyler belirmiyor, ne yapacağını bilemeden onun gözlerine bakmaya devam ediyordu. Jimin arada bir elliyle saçlarını düzeltiyor, boynunu çevirip dövmeyi görmeye çalışıyordu.

Bir saat sonunda Jimin'in işi bitmişti. Hafif bir sızı vardı, bunu pek umursamadı. Fiziksel acı onun için çok da bir şey demek değildi, birkaç haftaya iyileşecek ve güzel bir görüntü ortaya çıkacaktı. " Hadi bakalım hyung. Ben de bu süre zarfında piercing'i nereye yaptıracağımı düşüneceğim."

Namjoon gömleğinin düğmelerini açıp kollarını geriye açmış, gömleği pürüzsüz teninden kayıp tam da Jimin'in tişörtünün üzerine düşmüştü. Jimin onun yerine geçip kataloglardan birini eline almış, piercing modellerini incelemeye başlamıştı.

Namjoon ona bakmayı reddedip yan oturduğunda, kafasını olumsuzca sallamış ve derin bir nefes almıştı. Park Jimin'in onu bu kadar etkilemesi normal değildi. Kesinlikle değildi. O yüzden telefonunu eline almış, oyalanmak için sosyal medya hesaplarında gezinmeye başlamıştı. Omzuna saplanan ince sızılar onu rahatsız etmiyordu, hatta bu zamana kadar dövme yaptırmaması garibine gitmişti.

Jimin birkaç dakika sonra ayağa kalkmış, etrafta dolanıp duvarlardaki fotoğrafları incelemeye başlamıştı bile. Oturduğu yerde sıkılmış, etrafa bakınıyordu. Namjoon'un önündeki duvara geldiğinde, Namjoon üzerine kendi gömleğini geçirdiğini görmüştü. Gömleğin düğmelerini kapatmamıştı, önü açıktı. Derin bir nefes aldı. Park Jimin onu sınıyordu.

" Tamamdır." demişti elindeki eldivenleri çıkartıp çöpe atarken. " Arkadaşın hala piercing istiyor mu?" Namjoon ayağa kalkıp aynada sırtına bakarken bunu oldukça beğenmiş ve gülümsemişti. " Jimin piercinge karar verdin mi?"

" Hıhı." demişti Jimin gülümseyip onlara dönerken. Namjoon'a gömleği uzatıp dudaklarını birbirine bastırmıştı. " Göğüs ucuma istiyorum."

" Ne?" demişti Namjoon tepkisini saklamayarak. Gözleri yerinden çıkacak gibi açılmış, kaşlarını kaldırmıştı. Jimin flörtöz bir tavırla kıkırdamış, koltuğa oturup şaşkınlık içinde onu izleyen Namjoon'a bakmıştı. " Söyler misin lütfen?"

" Jimin epey acıtacağına ve hızlı iyileşmeyeceğine eminim. Ve bir sürü kan çıkacaktır, ah gerçekten..." Jimin omuz silkmişti. Jimin'in kesinlikle içki içmemesi gerekiyordu. Namjoon'un tek düşündüğü buydu şimdi. Ona içki içirmemeliydi. " Kararınızı söyleyecek misiniz artık?"

" Göğüs ucuna piercing istiyor." demişri Namjoon yüzünü buruşturup çekeceği acıyı tahmin edemezken. Jimin'in ona uzattığı gömleği kenara bırakıp hırkasını üzerine geçirmişti. " Bunun çok acıtacağının ve üç-dört ay kadar iyileşmeyeceğini biliyor değil mi?"

" Anladım anladım." dedim Jimin, elini sallayıp geçiştirirken. " İstiyorum hyung yapsın." Namjoon kafasını olumsuzca sallayıp koltuğa oturmuştu. " Yapmanızı istiyor."

Adam omuz silkip içeriye bir şeyler almaya giderken, Namjoon bu işten biraz korkmuştu. Jimin'in bu yeni şeyler yapma oyununu sevmişti, eğlenceliydi. Fakat Jimin'in bir kimlik bölünmesi yaşamasından korkuyordu. Ya da bu sadece sınırların olmamasından korktuğu için uydurduğu bir bahaneydi. Daha bu işin dördüncü günündelerdi ve Jimin az sonra göğsüne piercing yaptıracaktı.10. günde ne olacaktı?

Olayı buydu. Namjoon fazla kontrollü olmak istediğini anladığında saçlarını karıştırmış ve arkasına yaslanmıştı. Karışmayacaktı. Anı yaşamaya devam etmek istiyordu.

Her tarafı dövme ve piercinglerle dolu adam geri gelmiş, tam da Namjoon'un önünde durup Jimin'i görmesini engellemişti. Namjoon bunun iyi mi yoksa kötü mü olduğunu çözemeden telefonunun ekranını açıp kapatmaya başlamıştı. Dakikalar yavaşça işliyor, Jimin'in adamla konuştuğunu duyuyordu. İngilizcesi çok kötü değildi, sadece biraz çekiniyordu. Adamın da ingilizcesi çok iyi olmadığı için gerilmediğini düşünüyordu.

" Tamam işimiz bitti." demişti adam, Jimin sandalyeden kalkmış ve adamın uzattığı peçeteyi almıştı. " Nasıl olmuş hyung?"

Evet, Namjoon şu an kesinlikle çok gergindi. Ufak demir, hafif pembesi derinin ortasında parıldıyor, aşağıya doğru süzülen kanın midesini bulandırması gerekiyordu fakat aksine, Jimin gerçekten çok ateşli görünüyordu. Umursamazca kanı silerken oldukça mutlu görünüyordu. Bunu önceden de istiyor muydu gerçekten?

" Harika olmuş." demişti Namjoon. Dili biraz tutulmuş olabilirdi çünkü kendini özel alanda hissediyordu. On iki on üç senedir tanıyordu Park Jimin'i. Şimdiyse yeni tanışmış
gibi hissediyordu.

" Borcumuz ne kadar?" demişti Jimin kredi kartını uzatırken. Arada bir eğilip göğsüne bakıyor ve mutlulukla sırıtıyordu. " Üşüyeceksin, şu gömleği geçir üstüne. Jimin Namjoon'un gömleğini üzerine geçirdiğinde Namjoon arkasını toplayarak tişörtü omzuna atmıştı. Jimin şifreyi girip kredi kartını geri aldığında adama iyi geceler dilemişler ve daireden çıkmışlardı. " Gerçekten o kadar mutluyum ki, hani anlatamam şu an."

" Yani sen mutluysan güzel Jiminie, canın çok acıdı mı?" Jimin omuz silkmiş ve sürücü koltuğuna oturmuştu. " Çok fazla acımadı. Uzun zamandır istiyordum, acısa bile bi önemi yoktu."

Jimin arabayı çalıştırdığında ikisi de sessizlik içinde yola bakıyordu. Namjoon başta ikisinin beraber sıkılabileceğini düşünmüştü fakat bunun hiç de böyle olmayacağını şimdi fark ediyordu. Karşısında çok farklı bir Park Jimin vardı.

İsteklerini ve ihtiyaçlarını fedakarlık uğruna saklamayan bir Park Jimin vardı. Onunla karşılaşmaya belli ki hazır değildi.

kiss me | nammin ✔️Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin