Burada durmamam gerekiyordu.

Dudaklarımı dilimle ısladıktan sonra kendimi Hades'e ait en güzel sıcaklıktan ayırdım. Odukça yavaş hareket ediyordum çünkü uyanmasını ve beni böyle görmesini istemiyordum. Beni ondan giderken görmesini istemiyordum.

"Dayanamayacağım tek şey benden gitmen veya bana gelmen olur. O yüzden ne git sen ne de kal. Sadece böyle duralım."

Dudaklarımı dişlerimin arasına alarak onlara işkence etmeye başladım. Ondan ayılmaya çalıştığım her saniye boyunca vücudum soğuyordu. En sonunda göğsünden ayrıldıktan sonra ayaklarım yavaşça zemini buldu. Toplanmış eteklermi düzeltmeye gerek duymadan ayağa kalktım. Zaten bu şekilde eteklerim olması gereken yeri bulmuşlardı.

Nefesimi dışarı doğru üfleyerek bir kaç saniye kendime gelmeye çalıştım. Eteklerim bacaklarımı okşarken adımlarımı atmaya başladım. Ama direk kapıya gitmek yerine önce masaya ilerleyerek aynanın karşısına geçtim. Yansımam aynada kendini gösterdiğinde yüzümü buruşturmamak için kendimi zor tuttum.

İğrenç kelimesi için yaratılmıştım.

Sağ elimi kaldırarak önce alnımdaki teri sildim sonra saçlarımın arasına elimi geçirerek iğrençliğimi daha da kanıtladım. Bu kadar güzel görünen bir tanrının yanında olduğumdan kötü hissediyordum. Dilimi ısırark kafamı salladım ve çekmecelerde tarak veya bir toka aramaya başladım. İlk çekmece de gecelik tipi şeyler vardı. İkinci çekmeceyi açmak üzereyken kapı bir anda açılarak içeriye beni sürekli kontrol etmeye gelen hizmetli geldi.

Elinde bir tepsi vardı ve tepsinin üzerinde de kahvaltılıklar. Bakışları her zaman ki asalaetini koruyarak beni bulduktan sonra hafifçe eğilerek selam verdi. Siyah saçlarını sıkı bir topuzla kafasında toplamıştı ve güzel ve zarif boynu ortadaydı. Siyah elbisesi bütün vücudunu sarıyordu ve müthiş görünüyordu.

Hizmetliyi bakışlarıma küçümseme katmaya çalışarak süzdükten sonra gözlerine tekrar döndüm. O kadar sinir bozucu bir güzelliği vardı ki... Gözleri bile kahverenginin en güzel tonlarından bir tanesine sahipti. Diyecek söz bulamadığımda elinde ki tepsiye baktım. Tepside su olmaması hiç bu kadar işime gelmemişti.

Kararan bakışlarımı düzelterek onun yerine kararlı bakışlarımı takındım ve omuzlarımı da kararlı görüntümü tamamlamak için dikleştirdim. O sadece bir hizmetliydi be ise buraya Hades'in getirdiği kişiydim. Benim dediklerimi Cerberus bile yapmaya hazırken o da yapmalıydı.

"Bana su getir." dediğimde itiraz etmek için ağzını açtı. Ne diyeceğini biliyordum. Bunun için görevlendirilmedim diyecekti. Bunu daha önceden yaşadığımdan elimi kaldırarak onu durdurdum ve sonrada havaya kaldırıdığım elimle kapıyı işaret ettim. "Git ve bana su getir, şimdi."

Cesaretimi sorgulayan tavırlarla beni süzdükten sonra onaylarcasına kafasını salladı. Zoraki olduğu belli olan bir kabullenmeydi ki bunu tüm hatlarıyla belli ediyordu. Bakışları arkamda ki aynaya kaydıktan sonra bir anda kaşlarını çattı. Burnundan soluyordu ve ağzı aralanmıştı. Neye baktığına bakmak için yavaşça arkamı döndüm ve aynaya muhteşem görüntüsü yansıyan, uyuyan Hades'e baktım.

Hizmetliyi şaşırtan şey neydi bilmiyordum. Hades'in benim odamda uyuması mı yoksa Hades'in benim yatağımda yarı çıplak uyuması mı?

Bunu sormak istesem de kendimi tutarak tekrar aynaya dehşetle bakan hizmetliye döndüm. İşin doğruluğunu anlamak için yatağıma döndüğünde bu sefer yansımasını değil de aslını gördü. Hades benim yatağımda yatıyordu.

Yasak Meyve: Nar.Where stories live. Discover now