◘37◘ Sorulara Beklenmedik Cevaplar

4.2K 264 73
                                    

(Έπεφτε βαθιά σιωπή)
Epefte Vathia Siopi- Gianni Poulopoulos

Linkteki şarkı benim karantina döneminin özeti olabilir. Yıllarca Işıl German'dan dinlediğim o şarkıyı bir de Yunanca dinlemek bendeki anlamını iyice derinleştirdi. Sizin de dinlemenizi aşşşırı tavsiye ediyorum ama aşşşırı. Bakarsınız Yunanca şarkılar dinleriz beraber fkfkfk.

Aslında bu bölümü final olarak yazmıştım ve bitmişti ama gönlüm el vermedi. Yarısını keserek iki bölüm halinde atmaya karar verdim.

"Gözyaşlarım pıt pıt pıt"

Neyse güzel okurlarım, kendinize çok dikkat edin.

Sevgilerle - Emine

Tüm duvarların üstüme üstüme geldiği bir kuyudaydım sanki. Deli gibi bunalıyor, nefes alamıyordum. İçimden bir acı, küf kokusuyla birlikte yükseliyordu. Kafamı duvarlara vurmak, yüzümü ellerimle yırtmak içimdeki yangını söndürmek istiyordum ama olmuyordu.

Küçücük bir kuyuda daha da kapana kısılıyordum.

Kuyunun ucunda nokta kadar görünen ışığa doğru koşmak istiyordum. Sanki havasız bir ortamdaydım ve orası benim açık hava alanımdı. Ama oraya doğru değil koşmak ilerleyemiyordum bile.

"Hey!" Sesi duymamla birlikte bana çok uzakta olan ışık bir anda gözlerimi kör edecek kadar bana yakınlaştı ve beni içimden geçip giderek aştı. O anda gözlerimi irkilerek açtım. Gözlerimi bulayan ışık bir anda tekrar karanlığa kavuştu. 

Beynim, tanıdık olan tavanı netleyip seçti. Bu tavanı, bu gösterişli tavanı, ortamdaki aydınlık ama yine de iç bunaltan aydınlığı seçebiliyordu. Bordo, siyah, yeşil gibi koyu renklerin hakimiyeti ortamın kasvetini arttırıyor ama bana aylardır Olimpos'da gördüğüm aydınlık kadar rahatsızlık vermiyordu. Aksine bana huzur ve rahatlık veriyordu. Bilinenliğin, güvenin getirdiği huzurluktu bu.

Nefesim düzene girmeye çalışırken kendi çapında, kafamı çevirip bana seslenen kişiye baktım.  Bir bacağını diğer dizinin üzerine atarak bacaklarını masa olarak kullanan ve ellerinin arasında kağıt ve kalem tutan kurtarıcı hekimi, yorgun ve sevinçli gözleriyle bana bakıyordu. Dudağında hafif gülümseme sonrası elinde kağıt ve kalemi kenara doğru koydu ve bana doğru eğildi.

"Sonunda uyandınız. Bugün daha iyi misiniz tanrıçam?"

Nefesim yerine otururken dudaklarımı aralayıp iyiyim demek istedim fakat susuz kalmış dilim damağın buna izin vermedi. Bunu anında gören genç delikanlı hemen uzanıp su uzattı. Başımın altından destek vererek beni kaldırdıktan sonra dudaklarımı bir bardak suyla kutsadı.

"Kızım nasıl?"

Gülümseyerek bardağı yerine koydu ve bana doğru eğildi. Güven veren bakışları vardı. "Kızınız hayatımda gördüğüm en muhteşem varlık ve merak etmeyin çok da güçlü."

İçimden koca bir dağ parçalanıp un ufak olmuştu ama başka bir dağ da büyüyüp devleşmişti. Onu kucağıma almak, sevmek, emzirmek, görmek, koklamak, onu kendime katmak istiyordum. O öyle bir hazineye dönüşmüştü ki içimde ilk hissettiğim andan beri, şu anki hali dünyadaki her canlıyı; bitkileri, hayvanları, insanları ve hatta havayı bile besleyebilirdi.

Derin bir nefes alarak elimi göğsüme götürdüm. Bu, benim aylar sonra, aldığım ilk gerçek nefesti. Güvende hissediyordum ve güvende hissettirmeye hazırdım.

"Sizin gibi bir annesi olduğu için çok şanslı."

Konuşan hekime döndüğümde gözlerimin dolmasını engellemeye çalışıyordum. Bu, bir annenin alabileceği en iyi iltifat değildi de neydi?

Yasak Meyve: Nar.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin