"Vampirler gerçekmiş ya," dedi Liam araştırmayı getirdiklerinde. "Ben şehir efsanesi sanıyordum, meğer bizim hastanede yaşıyormuş."

"Saçmalamayı bırak."

"Harry Styles... Gölgelerde yaşayan adam. O bir kan emici!" Liam korku filmi sunar gibi abartıyla konuştuğunda Louis onun koluna vurdu. "Dalga geçme." dedi ve saate baktı. "Off, Doktor Styles muayene odasına gitmiştir bile! Geciktim. Ne güzel günlerdir azar yemiyordum!"

O ayağa fırlarken Liam güldü, "Kanını emecek, dikkat et." diye uyardı. Louis ise onun koluna bir kez daha vurdu ve koşarak yemekhaneden çıktı. Hazır Doktor Styles ile arası düzelmişken tekrar bozulsun istemiyordu.

Kendini bile şaşırtacak bir hızda polikliniklerin olduğı koridora ulaştı. Doktor Styles'ın muayene odasının önü yine doluydu. Hastaların arasından geçti, kapıyı açıp içeriye girdi ve tekrar kapattı. Pekala, Doktor Styles masasının önüne geçmişti bile.

"Çok özür dilerim." dedi Louis. "Sizden erken gelmeliydim, çok üzgünüm."

"Muayene saatinden erken geldiğine göre sorun yok." dedi Doktor Styles. Masasının üzerini toparlıyordu.

"Ama sizden önce gelmeliydim."

"Yemek yiyordun ve bu senin hakkın, önemli değil. Ama bir dahakine erken gelmeye çalış."

Louis "Peki, teşekkürler." deyip göz ucuyla duvardaki saate baktı. Muayenenin başlamasına on dakika vardı. "Kahve içer misiniz?"

"Bitki çayı varsa, daha iyi olur. Boğazım ağrıyor."

"Neden, neyiniz var?" Louis hemen ona yaklaştı vr meraklı meraklı baktı. Doktor Styles onun bu haline gülmemeye çalışırken "Önemli bir şey olduğunu sanmıyorum." dedi. "Soğuk algınlığı olabilir."

Louis muayene sedyesinin yanındaki masadan ateşölçeri eline aldı, doktorun gerek yok demesini dinlemeden ateşini ölçtü. Ateşi yüksek değildi, bu yüzden bu sefer de boğazına bakmak istedi ve telefonunu cebinden çıkarıp feneri açtı. "Ağzınızı açın."

"Louis, cidden gerek yok."

"Doktor Styles siz izin vermedikçe ben ısrar edeceğim. Sonra siz beni azarlayacaksınız, ben üzülüp somurtacağım, sonra siz surat asmama kızacaksınız bu sefer ben sinirlenip yanlış şeyler söyleyeceğim ve kavga çıkacak, sonuç olarak biz en az iki gün konuşmayacağız. Bunu cidden istiyor musunuz?"

Harry ona birkaç saniye baktı, sonra pes ederek ağzını açtı. Louis zafer dolu bir sırıtmayla feneri onun ağzına tuttu. "Bademcikleriniz de şişmemiş, şimdilik iyi görünüyor. Sizden boğaz kültürü almamı ister misiniz? Hemen gidip numune kabı bulurum, sonra da aldığım örnekleri laboratuvara teslim ederim. Sonuçlar çıkınca-"

"Louis." diyerek onun sözünü kesti Harry. Ellerini onun iki koluna koymuştu. "İyiyim."

"O zaman en azından ilaç alın. Pastil de kullanın, çok rahatlatıyor."

"Ben de doktorum, biliyorsun, değil mi?"

"Doğru, pardon. Ben en iyisi size çayınızı yapayım." Louis dolaba yöneldi, Harry de o çayı hazırlayana kadar sandalyesine oturdu.

"Yalnız mı yaşıyorsunuz, Bay Styles?" diye sordu Louis çayı ona uzatırken. Kendine de kahve almıştı. Madem onu sosyal medya aracılığıyla tanıyamıyordu, o zaman sorular sorarak tanırdı.

"Evet. Sen?"

"Ailemle yaşıyorum. Sürü yerleşkesinde. Kardeşiniz var mı?"

"Yok."

"Benim iki küçük kardeşim var. İkizler ve onlar da omega. Biri kız, diğeri erkek."

"Ne güzel... Kaç yaşındalar?"

"Altı."

Harry sessizce başını salladı, çayını içti. Louis ise sohbetin bitmesine izin vermedi. "Yalnız yaşıyorum dediniz, siz de mi sürünüzün yerleşkesinde yaşıyorsunuz?"

"Hayır."

"Arabanız var mı?" diye sorar sormaz durakladı. "Üzgünüm, fazla mı kişisel oldu? Başka soru sorayım. Hiç sosyal medya hesabınız yok mu?"

"Neden?" diye sordu bu sefer Doktor Styles, gözleri doğrudan Louis'nin gözlerine odaklanmıştı ve Louis bunu biraz korkutucu buldu. "Bilmem, merak ettim."

"Yok, kullanmıyorum. Araştırmış mıydın?"

"Instagram'a baktım sadece, öyle yani, meraktan."

"Hmm..."

O kadar inanmamış görünüyordu ki, Louis daha çok tedirgin oldu. "Tamam, şey... Peki neden kullanmıyorsunuz?"

"Gerek duymuyorum."

"Sıkılınca ne yapıyorsunuz ki? Online oyun falan?"

"Hiç oynamadım."

"Hayatta inanmam!" dedi Louis. "Pubg? Flappy Bird? Subway Surfers? Hiçbirini oynamadınız mı?"

"Oynamadım."

"Candy Crush da mı oynamadınız?"

"Hayır, Louis. Şeker patlatmaktan zevk alan birine mi benziyorum?"

Louis "Hiçbir şeyden zevk alan birine benzemiyorsunuz. Eğlence duygunuz yok gibi." dedi dürüstçe. Sonra ne dediğini fark etti; gözleri kocaman açıldı. "Özür dilerim, öyle demek istemedim."

Doktor Styles güldü, onun omzunu patpatladı. "Dürüstlük güzeldir."

"Sonunda bir şeyimi beğendiniz yani?"

"Dürüstlük güzeldir ama fazlası patavatsızlıktır."

"Yine mi gol değil..." diye mırıldandı Louis kendi kendine. Doktor onu duymasına rağmen bu konuda cevap vermedi. "İlk hastayı içeri alalım artık. Sedyenin örtüsünü ser, hadi."

"Peki."

Louis yarısını içtiği kahveyi masaya bırakıp sedyeye doğru giderken Harry gözlerini ondan ayırmadı. Bir süredir Louis'de bir farklılık seziyordu. Hatta bu farklılık acile gelen hasta için onu evinden çağırdığı gün başlamıştı.

Başlarda Louis'nin sadece samimiyet kurup disiplinden kaçmaya çalıştığını sanmıştı. Sonraları onun cidden çalışma şevkiyle kendine çeki düzen verdiğine inanmıştı. Ama Louis'nin doktora karşı tavırları çok daha değişikti. Sürekli izliyor, konuşmaya çalışıyordu. Başlarda bu kadar çenesi düşük değildi, sanki şimdi ne diyeceğini bilemeyip panikten daha da çok konuşuyordu.

Son bir haftadır ise, kokusunda bir farklılık vardı. Ne olduğunu söyleyemiyordu Harry, bu koku olayından pek anlamıyordu ama omeganın kokusu eskiye kıyasla daha yoğundu işte.

Sürekli sorduğu sorular ise büyük oranda kişisel sorulardı. Özellikle az önce sorduğu şeyler ve sorarkenki tavrı, Harry'de tek bir şüphe uyandırıyordu. Muhtemelen omega ondan hoşlanmaya başlıyordu.


Bölümün kısa olduğunun farkındayım ama böyle olmak zorundaydı, bundan sonra daha uzun bölümler yazacağım 🤭

INTERNDove le storie prendono vita. Scoprilo ora