11.

19.6K 1.8K 1.3K
                                    

Yazım hataları varsa affola... bölüm sonuna bakılsın yine. Sizi seviyorum...

İyi okumalar 💖

*
Elimde sümükten hali kalmamış peçeteyi karşımda duran ders çalışma masamın yanındaki çöp kovasına atmaya çalıştım. Kovaya girmeyi reddeden peçete diğer yakın akrabalarının yanında yerini aldığında yeni bir tuvalet selpağı rulosunu sandalyede oturan Selim'den kaş göz işaretleriyle istedim. Gözlerini devirip masaya uzandığında sargılı ayağı peçeteden özene bezene yaptığım dağa çarptı, öğürüp ayağını ağır ağır kendine çekti. Sağ elindeki rulo selpağı kafama sert bir hamleyle attığında gözüme vuran ruloyla daha çok ağladım mal gibi.

"Selim, ne yapıyorsun? Kızı susturmaya çalışıyoruz, daha da ağlatıyorsun." diye azar çeken Efsun'a masum masum baktığımda yanağıma bir öpücük kondurdu. Gözüme iğne batıyormuş hissiyle dolduğumda rulodan birkaç parça selpak kopardım tek elimle. "Erkek işte, nasıl olduğu önemli değil. Ağlatmaya bayılırlar." deyip dudaklarımı birbirine bastırdığımda sırtımda hissettiğim elle sağ omzumu izledim. Omzuma kadar uzanan, cırtlak pembe tırnaklarla karşılaşırken derin bir nefes alıp bakışlarımı üzgünce beni izleyen Sultan'a çevirdim.

"Kızım şu komodinin gözünde tırnak makası var, git kes şunları. Kıçına da mi batmaz anlamam ki."dedim ters sesimle. O tırnakların arasında bir ben yokumdur diye düşünüyordum. Kaşlarını çatıp elini kendine çektiğinde omuz silkti."Müşteri böyle seviyor." diyerek verdiği karşılıkla ona da hak verip konuşmamayı seçerken bende onun gibi omuz silktim. "Fredi'nin laneti gibi. Kim bu kadar uzum tırnağı sırtında ister? Adamın organları çıkar bunlarla." diyen, ters ters Sultan'ın ellerine bakan Selim'le kıkırdayıp biraz önce kopardığım selpağı burnuma tutup sümkürdüm. Öğürme sesleri birbirine karışırken kızardığını tahmin ettiğim burnumdan çektiğim selpağa bakmaya midem yetmeden iki yanını da birleştirdim. Odadaki kalabalıkta gezdirdiğim gözlerim sadece Efsun'umun normal bakışlarıyla karşılaştığında masum olduğunu iyi bildiğim bir tebessümle yüzlerine baktım. "İğrenen gitsin, zorla mı soktum sizi evime?" diyerek aniden çirkefleşmemle hepsi birden başını salladı.

"Anam üçümüze de randevularımızı iptal ettirdin. Gerçek dostsanız belli edin deyip saçımızdan başımızdan tutup eve soktun bizi." diyerek cırlayan Cansel'i düz bakışlarla izledim. "E yalan mı demişim? Ağlıyorum burda." derken tekrar nükseden ağlamamla burnumu bu sefer gürültüsüz bir şekilde üzerimdeki hırkaya sürdüm. "Ağzına edeyim, benimdi o." dedi kısık sesiyle Efsun. Ters bakışlarım yüzünü bulduğu an gülümsese de her şey için çok geçti... "Yıkarız. Sana imkansız gelecek ama bizim de makinemiz var." dediğimde bir şey söylemesine fırsat vermeden araya giren Selim'e baktım bu sefer.

"Beni de diğer ayağımı kırmakla tehdit ettin. Annen kızlara bir şey demedi ama benim eve girmemi garipsedi galiba." derken kalemliğime uzanıp aldığı pembe kalemle kırık ayağı üzerine eğildi. "İmza atayım şuraya." derken tekrar bana baktı. "Gerçi Yağız amirin imzası lazım, eser ona ait." dediği an oturduğum yatakta dizlerim üzerinde doğrulup elimdeki sümüklü peçeteyi üzerine fırlattım. "Yağız deme bana! Adını anmayın o gudubetin." deyip Asiye ve Sultan'ın arkamdan çekiştirmeleriyle güzel, yuvarlak popomu tekrar yatakla kavuşturdum. Attığım peçete havada ağır ağır süzülüp Selim'in tam dudağına düştüğünde çığlığıyla kıkırdadım. Sağ eli hızla dudağını silerken sol eliyle de dudağından sekip göğsünde yer edinen peçeteyi dokunmadan düşürmeye çalışıyordu. "Eziyet etme şu adama." dedi Asiye kalın sesiyle. Kaşlarımı kaldırıp dudaklarımı büzerek Asiye'yi süzdüm. "Vazgeç kanka bak, manyak olursun. Sana gelmez Selim kart Asiye seni." dediğimde kötü bir bakışla başıma vurdu. Kafam ileriye geriye sendelerken gözlerimin önünde kararıyordu tabi. Açlık, susuzluk..çekirdek özlemi..

POLİSLE BAŞI DERTTE( TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin