31.

2.6K 170 10
                                    


Elimdeki bebek zıbınını yanımdaki kıyafet yığınına atıp soluklandım. Ellerim yüzüme kapanırken yanı başımda kavgaya tutuşan Efsun ve Selim’i duymamak için ne yapsam boşaydı. “Aynı beşikte büyüdük biz. Tabi ki çocuğun adını ben koyacağım.” Diyerek son bir güçle bağıran Efsun’la birlikte dişlerimi sıktım. Gebelik öyle böyle değil o kadar değişik hormonları başıma bela ediyordu ki, ben dünyanın en tahammülsüz insanı olup çıkmıştım. “Hem dayısı hem amcası sayılırım ben. Sen her şeye bir karışma. Bırak şu biberonu.” Selim Efsun’un sıkıca tuttuğu biberonu kuvvetle kendisine çekerken Efsun da tutuşunu sıkılaştırmış ve bunun sonucunda ikisinin de elinden kopup havada süzülen biberon Kudret’in kafasına inivermişti. 

“Bunu alıp götünüze müshil niyetine sokarım yeminim olsun. Siktirin gidin lan.” Biberonu alıp Selim’in üstüne fırlattığında Selim yere düşmekte olan biberonu zorlukla tutmuş, Efsun’a kötü bir bakış atmıştı. “Amına koyim bugün adam dövmicem. Kendime söz verdim.” Diye söylendi Kudret. Baygın baygın yeri izleyen gözlerimi kaldırdım. Odamın her yerinde renkli renkli bebek kıyafetleri vardı. Asiye teyzesi de zam gelir diye birkaç paket bebek bezi almış, odama istiflemişti. İyiydi hoştu da benim anne babam hamile olduğumu bilmiyordu. 

“Meryem.” Diyen İrem’in kısık sesiyle yatağımda bağdaş kurmuş beni izleyen kıza döndüm. “Beğenmedin mi canım? Bunların hepsini bebiş için aldık.”  Burnumdan derince soludum. İçimden bir ‘hasbinallah’ çekerken sabra bolca ihtiyacım olduğu su katılamaz bir gerçekti. “Yapma ya, ben de bana aldınız sanmıştım. Teşekkürler aydınlanma için.” 

“Kız sana da yaranılmıyor ha. Yemedik yedirelim istedik, giymedik yeğenimiz giysin dedik. Nankör yelloz.” Asiye’nin kart sesiyle yüzümü buruşturdum. Omzum üstünden üstün körü bir bakış attıktan sonra açtım ağzımı yumdum gözümü. E tabi benim ağzım torba değildi ki büzeydim.  “Ben bunları götüme mi sokayım Asiye? Nasıl saklayayım hı? Ayrıca ben doğuracağımı söyledim mi ki siz kendi kendinize bezler alıp kafanızdan isimler koyuyorsunuz ya?”

“Nasıl ya doğurmayacak mısın?” İrem’in şaşkın sesiyle dile getirdiği gerçek odaya bir bomba gibi düştüğünde herkes uzun vadeli bir sessizliğe gömüldü. Yutkundum. “Bilmiyorum. Doğurmak istemiyorum.” Dedim kısık bir sesle. Canım çocuğum, bunun seninle hiçbir ilgi alakası yoktu. Ben anne olacak kadar iyi bir insan olduğumu düşünmüyordum. Ben genel olarak kötü bir insandım. Evet, öyleydim. 

“Yağız buna ne diyecek?” diye soran Kudret’e baygın bir bakış attım. Bu içi geçmiş feministin de ne dediği anlaşılmıyordu ki. Bir dediği bir dediğini tutmuyordu. “Yağız’ın ne dediği umurumda gibi mi görünüyor oradan? Adam bunun ihtimaline bile kuduz köpek gibi hırladı günler önce. Kalbimi un ufak edip paramparça etti beni.” söylediği şeyleri hatırladığımda günün yüzüncü ağlama komasının geldiğini iyi biliyordum. “Tamam da konu Eymen’in hazır olup olmadığıydı. Çocuk bunu duyunca sevinçten delirdi.” Selim’in böbürlene böbürlene söylediği şeylerle acı acı güldüm. 

“Konu Eymen’in hazır olması değildi hiçbir zaman. En azından benim için değildi.” Dudaklarım büzüldü. Burnumdan akmak üzere olan sümüğü bütün gücümle çektikten sonra yutkundum. Kocaman günde boğazımdan geçen tek şeyin bir sümük olması içler acısıydı. 

“Yağız hiçbir zaman beni önceliği olarak tutmayacak. Yıllar sonra bile böyle olacak bu. Eymen bebeği istemeseydi ve bunun için direnseydi Yağız ne yapacaktı sizce?” hepsinin yüzüne teker teker baktım. Gözlerinde derin bir hüzünle beni izleyen arkadaşlarım elbette cevabı biliyordu. “Aldırmanı isteyecekti.” Dedi Kudret. Ne benim ne de diğerlerinin söylemeye dilinin varmadığı gerçek odaya ikinci bir bomba efekti vermişti. Çernobil s400 ne varsa yollayındı. Dertsiz başıma dert silsilesi almıştım. 

POLİSLE BAŞI DERTTE( TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin