25.

5.2K 351 66
                                    

Yazım hataları varsa affola.

İyi okumalar 💞

*

Elimdeki oyuncağı kutusuna koyarken dalgın dalgın camdan dışarıyı izleyen çocuğa baktım. Yağız beni de getirdiği bu evde tam dört gece öncesinde tüm gerçekleri söylemiş, anlattığı şeylerin can alıcı ağırlığı altında bırakmıştı hepimizi. Eymen'in anlayabileceği kadar sadeleştirilen olaylar onu üç gün üç gece boyunca ağlatmıştı. Selma'nın nasıl bu denli cani olabildiğini düşünüyordum sürekli. Çocuğun anası babası sağlam bir kafaya sahip değildi ki kendisi olaydı.

''Dışarıya çıkmak ister misin?'' dedim duyabileceği bir şekilde. Kendimi sorgulamalarım, Eymen'e yaklaşmayı düşünmemelerim tek bir göz yaşını görene kadardı. O kadar çok ağlamıştı ki sarıldığı kişinin ben olduğumu içli içli iç çekerken anlamıştı saatler sonra. O öylece, çoktan kafasına öksüzlüğü koyduğu anlarda o kadar küçük, o kadar masum gelmişti ki...

''Keşke leylekler getirseymiş beni sana.'' demişti babasına. Bir çocuğun, anne özlemiyle yıllarca savaşan bir çocuğun kurduğu o cümle beni bile hüngür hüngür ağlatmıştı. ''Sen de yarın öbür gün gideceksen hiç sarılma.'' dudaklarından çıkan o kelimeler şüphesiz banaydı. Kulaklarımdan parmak uçlarıma kadar hissettiğim acısıyla sarılışımı sıklaştırmış, ''Sen gitmemi isteyene kadar sana burada sarılacağım.'' diye konuşmuştum. Bedenlerimizin arasında bir bariyer gibi duran iki kolu bunu duyunca çözülüp boynuma dolanmıştı. Biz bütün bunları yaşarken Yağız açtığı camın önünde usul usul yaş akıtarak sigarasını tüttürüyordu.

Eymen'in bana karşı oluşturduğu bu ketum tavrı, bir gün gitmemden korktuğu için mi bunca zaman bize bağ oluyordu diye düşünmeden edemedim o gece. Şimdiyse bana o geceki yakınlığı, kendini bana bırakışları kalmasa bile davranışları soğuk değildi.

''Ne yapacağız ki dışarıda?'' dedi taraklıydı sesi. O kadar çok ağlamıştı ki boğazları şişmiş, iki gece öncesinde annem ve babam da dahil olmak üzere hepimiz acilde iyi olması için canımızı dişimize katmıştık. ''Bilmem, sen çocuklarla oynarsın ben de Efsun'la çekirdek çitlerim.'' diye cevapladım merhametle. Camdan çocukları iyi izlediğini bildiğim şişmiş gözlerini üstüme çevirdi. ''Çocuklar benimle oynamazsa?'' duyduklarım içimi kıyım kıyım kıydı dostlar. Ne demek benimle oynamasaydı? Sen bugüne bugün Meryem Pınarcık'ın manevi evladı sayılırdın. 

''Oynarlar canım. Neden oynamasınlar?'' başını sağa sola sallarken küçük ellerini kullanarak yeniden ıslanan yüzünü sildi harap biçimde. Poposunu hafifçe kaldırıp eline buruşmuş bir kağıt aldığında küskünce yüzüme baktı. ''Al da oku istersen. Ne yaptım bunları hak edecek Allah'ım?''  küçücük yaşına göre kocaman bir adam rolüne girip konuşmasına hayret ederek kalktım. Merak dizlerimin bağını çözüp beni yere serecek kadar katıydı. Sonunda ulaştığım kağıdı okumadan önce parmaklarımla kırışıklıklarını açarken Eymen'e baktım. 

''Ne ki bu? sen mi yazdın?'' dedim anlamayarak. Konuşmak yerine başını sağa sola salladı. Bu çocuğun da boynu bir gün kopacaktı kafasını sallamaktan ya, inşallah bu yaşanmazdı. Kaşlarımı alnıma yükseltip yeterince kırışıklık yok ettiğimi düşünerek bakışlarımı çirkin yazıya indirdim. Alnımdaki kaşlarım ağır ağır gözlerimin üstüne yattı. Zorlukla yutkundum, ''Kim yaptı bunu?'' sesim bana bile yabancı geliyor, kaburgamın altında kocaman bir yanardağ patlamış gibi kızgın lavlar akıyordu sanki. Küçücük bir çocuğa, 'Annen kendini satıyor' diye not yazan gerçekten bir çocuk muydu? Bu çocuk nasıl bir çocuktu böyle ki bu denli çirkin şeyleri arkadaşına verebiliyordu?

"Camdan içeriye attı Hüseyin." dedi fısıltıyla. Dudaklarını büzüp poposunu kaldırdı ve kollarını belime doladı. Göbeğime yasladığı başını okşadım. "Hüseyin kötülük yapmış diye herkes yapacak değil ya canım. Sokakta çocuk mu yok?" ikna etmeye yatkın bir şekilde konuştuklarımla çenesini karnıma yaslayıp bana baktı. "Oynarlar benimle o zaman." umutla baktığı gözlerimi güven vermek ister gibi açıp kapattım. "Oynarlar tabi." dedim ona istediği cevabı verdiğimde.

POLİSLE BAŞI DERTTE( TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin