17.

11.7K 1K 375
                                    

İyi okumalar. Yazım yanlışı varsa affola.

*

"Bakın savcı bey, ben adam beni öldürecek diye adamı vurdum. Nefsi  müdafaa sayılır bu. Sayılmaz mı pavyon gülü?"  dedim sonra doğru ağlamaklı bir sesle. Çatık kaşları altındaki dalgın gözlerini yerdeki otları izlemeye bir son verip yukarı çıktığında kısa bir an bende sabitleyip, üstünden çok zaman geçmeden gecenin ayazında ondan bir cevap bekleyen insanlara döndü. "Nefsi müdafaaya girer. Kaldı ki adamın Meryem'in kafasına silah doğrulttuğunu baskına katılan her arkadaş gördü savcım." boğazını temizleyip düşük omuzlarını kaldırdı. Artık daha güçlü ve kendinden emin görünen tavırları beni de iyi hissettirirken beklenti ile savcıya baktım.

"Adamın durumu da ağır değil. Şikayetçi olmamasını sağlayabiliriz. " diyerek tekrar konuşan pavyon gülüyle yutkunup gözlerimi kaçırdım. Oktav denen adamı vurmuştum ama ölmemişti a dostlar. Sadece ömrünün geri kalanında bir ayağı aksak olacaktı çünkü dizine ateş etmiştim. "Ödeşmiş bile sayılırız. " dedim hışımla. Düşünceli gözlerini bana çeviren savcı, yanında dağ gibi duran kardeşi Demir zırtosunun koluna elini koydu. "Bacağımdan vuruldum. Asla steril olmayan bir yerde asla steril olmayan şartlar ve malzemelerle ameliyat edildim. Doktora bile gidemedim, ailemi arkadaşlarımı göremedim. Şu an ağzınızdan çıkacak iki kelimeyi bekliyorum gecenin bu soğuğunda. Canım acıyor be! " bacağımdaki acı kendini hatırlatırken dişlerimi birbirine sertçe vurdum.

Yağız delikanlım anında aramızdaki açığı kapatıp iri parmaklarını koluma doladı. "Akif bunu burada konuşmayalım olur mu? Gerçekten endişe ediyorum bacağına bakılması lazım. Yarın evinden ben alıp ben getireceğim savcılığa ifadeye. Şimdi gidelim." kararı çoktan vermiş, hayır dense bile kimseyi umursamadan beni de alıp bu eski fabrikadan ardına bile bakmadan çıkıp gidecek gibi bakan gözleri ben hariç her yüzde gezindi.

"Demir, sen de hastaneye git. Adamla ilgilen de şikayetçi olmasını nasıl engelleyebiliriz bir bakılsın." Akif bey pavyon gülünü onaylar şekilde kardeşine dönerek konuşmaya başladığı an Yağız beni kolumdan tutup çoktan arabasına götürmeye başlamıştı bile. Hızlı adımları ona yetişmeye çalıştığımdan mıdır bilinmez acımı ikiye katlarken mavili kırmızılı ışıkları yanan polis araçlarının kaputlarına yaslanıp bizi seyreden polis memurlarına  göz ucuyla baktım. Ah pis mendeburlar! Zamanında az mı aş ekmek su kahve çikelat vermiştim? Film izler gibi izliyorlardı ya hakkım da helal falan değildi kimseye.

"Ya napıyorsun? Yavaş olsana adam, ölüyorum acıdan." dedim boğuk bir sesle. Kolumdaki tutuşu hafiflerken adımları yanına vardığımız yüksek tabanlı jeepi önünde ani bir şekilde kesildi. Katı suratını bana döndüğü an gözlerinde gördüğüm parlamaya anlam vermeye çalıştım. Sıkı sıkı birbirine bastırdığı dudakları, kaskatı kesilen çenesi bile onu zorluyormuş gibi düşünürken ben, gecenin karanlığında sadece araçların mavili kırmızılı yanan tepe lambalarının ışığının vurduğu yüzünde acı bir damla fark ettim.

Gözlerini hızla kaçırdı. Ben yanağından bir yağmur damlası gibi akan yaşa anlam veremediğim gibi gözlerimi kaldırıp yağmur yağıp yağmadığından emin olmaya çalıştım. Kupkuru hava, tek bir damla bile yağdıramazdı çünkü gökyüzünde buluta dair hiçbir şey yoktu. "Ağlıyor musun sen?" dedim şaşkın ve gerçekten anlamaz veremezdi sesim. Çenesi daha da kasılırken gözlerini üzerime tutmaya devam etti. Yutkundu, yutkunuşu sakallı çene altında iri kıyım bir savaş başlattı.

"Ay sen bana aşık mısın nesin ya? Hayırdır yani ölürüm kalırım, seni ne ilgilendirir?" dedim burnum havada. Ay dostlar, ben orada vurulmuşum afersiniz amele sümüğü gibi oradan oraya atılmışım, kendisi Hüma hanımla yemek yiyordu değil mi? Allahın cezası pis mendebur adam. Ölseydim keşke!

POLİSLE BAŞI DERTTE( TAMAMLANDI) Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin