Direction London

275 48 40
                                    

Bölüm hem hüzünlü hem eğlenceli ortaya karışık bir şeyler yaptım. Hazır edin kendinizi üzülebilirsiniz.

"Sikeyim Gloria, beni çıldırtma!" Calum mutfaktan bana bağırırken gözümdekileri silip yüzümü Ashton'ın omzuna bastırdım. Yarın sabahın erken bir saatinde Londra için uçak biletim verdı ve gitmemek için direniyordum.

Calum'un bana bağırma sebebi de gün içinde yüzümü güldürmek için binbir uğraş vermelerine rağmen yüzümün asla gülmeyip 'Sizden ayrılmak istemiyorum.' diyip ağlama krizlerine girmemdi. O bana her bağırdığında sinirlenip daha çok ağlamaya başlıyordum sonra araya Ashton girip beni sakinleştiriyordu.

Bunu düşününce bile Ashton için ağlayabilirdim.

"Bebeğim," Calum sonunda mutfaktan çıkmayı başarıp önümde eğilmişken yüzümü Ashton'ın omzundan kalkıp onun yüzüne bakmaya başlamıştım. İstersem benimle gelip yerleşmeme yardım edeceğini söylüyordu ama bunu da reddediyordum. O gelirse ondan ayrılmam zorlaşırdı.

Elini boynuma koyup yavaşça okşarken anlayışla gülümsüyordu "Sadece birazcık ayrı kalacağız. Bulduğum her fırsatta yanına geleceğimi konuşmuştuk."

"Aynen." Ashton sırf bir şey söylemiş olmak için konuştuktan sonra bir telefon görüşmesi yapması gerektiğini söyleyip bizi yalnız bırakmıştı.

"Daha fazla ağlayıp bizi de üzmeni istemiyorum, tamam mı?" başımı sallayıp onaylasam bile etrafa sahte gülücükler saçamıyordum. Söylemesi kolaydı tabii. Onun iki gecedir neredeyse uyumadığını biliyordum. Beni uyutup kendi de hemen uyuyacağını söylüyor fakat yapmıyordu. Bazen gece yarısı gözlerimi açıp onu yakaladığımda su içmeye kalktığını söylüyordu, bunu yemiyordum elbette.

Sadece izin veriyordum.

"Hadi kalk, geri zekalı Luke gelmeden yemekleri yetiştirelim. Sonra dilinden kurtulamıyoruz." bacaklarıma vurup beni kaldırdıktan sonra Ashton'a yardım için bağırmıştı.

Daha sonrasında hızlıca birkaç yemek yapmış ardından da beklediğimiz diğer konuklarımız gelmişti. Yemek sırasında şenlenmiştim. Beni güldürmek için Michael ve Luke saçma salak hareketler yapmıştı. Luke'un şu sıralar bir restoranda çalıştığından yorgun olmasına rağmen beni güldürmek için çabalamasına minnettardım.

Ortalığı toparlayıp içeri geçtikten sonra ortaya daha değişik görüntüler çıkmıştı.

Ashton, Calum'un gitarını eline almış ve Calum'a hazır olup olmadığını sorup çalmaya başlamıştı. Ben de Michael'dan aldığım tavsiye üzerine telefonumu çıkarıp onları videoya çekmeye başlamışım. Çünkü Michael birazdan çıldıracaklarını söyleyip Leah ile ilgilenmeye başlamıştı.

"Ashton, my best bud
Gonna be friends forever." kamerayı gitar çalıp şirince gülümseyen Ashton'a döndürdükten sonra tekrar şarkıya devam eden Calum'a çevirdim.

"Ashton, my best man
Gonna be friends 'til the very end." kamera odağım tekrardan Ashton olurken o kaşlarını havalandırarak büyük bir mutlulukla çaldığından  sürekli gülüyordum. Bunun sonucunda da kamera sallanıyordu.

"I love this guy."

Calum ile Ashton iyice moda bürünürken çok eğleniyordum ve yarın onlar benim yanımda olmayacaktı. Bunu düşünmeyi biraz erteleyip uluyan Ashton'ı ve onu değişik el hareketleriyle destekleyen Calum'u çekmeye devam ettim.

Sassy || HoodWhere stories live. Discover now